Peri Kızı Hikayesi
Peri Kızı Hikayesi Oku: Mekanda doğup büyüyen için normal! ilk defa gören için muhteşem güzellikleri barındıran suyun şelale olup akması, Ağaçların sonu yokmuş gibi ormanlaşması, havasının temiz, toprağının balçıksız, otlarının katıksız, hayvanlarının semiz olduğu, cennetin dünya şubesi denilebilecek bir yaylada kurulu küçük bir kasabada geçen bir hikaye bu tamamı hayal ürünü, belkide gerçek!
Sanırım güz yağmurlarının düşmeye başladığı bir zamandı, yapraklar sararmaya başlamış, toprak çamurlanmış kasaba ahalisinin kış hazırlıklarının başladığı günlerden bir gün, Annemin beni sabah erken saatlerinde kaldırıp, kışın yakılmak üzere kurumuş odun toplamam için ormana göndermesiyle başlamıştı. Kalktığımda kahvaltı hazırdı yemeğimi yeyip yanıma da biraz azık aldıktan ve gerekli taklavatı Ahırdan çıkardığım katırımıza yükledikten sonra ormana doğru yola koyuldum, giderken aklımdaki tüm türküleri söyleye söyleye ağaçların kurumuş dallarını kese kese bir hayli odun toplamıştım, zaman baya ilerlemiş sanırım ikindinin akşama yakın vakitleriydi, suyun aktığı güzel bir yerde dinlenirken genç ve güzel bir kadının bana doğru yaklaştığını fark ettim, beni görünce durakladı ve o iri gözünün beyazı süt gibi, çakıl taşı gibi parlayan siyah gözleri Allah’ım daha önce bu kadar güzel gözler görmemiş sanki büyülenmiş gibi dona kaldım. Kendime geldiğimde aramızda birkaç adımlık mesafe kalmıştı, konuşmuyorduk sadece bakışıyorduk güzelliğine dalıp dalıp gidiyordum. Kendime geldiğimde sordum “Kimsin kimlerdensin seni daha önce buralarda görmedim,” dedim. Hiç ses yok sadece derin derin nefes alışından başka, “Ben Ahmet Senin ismin ne?” Cevap yok. Ne yaptımsa ne söyledimse hiç cevap vermedi…
Sustum ve gözlerinin içine derin derin baktım, oda aynı tepkiyle karşılık veriyordu uzun süre sadece bakıştık. Aşık oldum platonik. Ağzım kuruyordu, içim içime sığmıyor insanın duyabileceği tüm duyguları bir arada yaşıyordum Sevinç, Keder, Korku, Umut, Belirsizlik, hem de zıtlarıyla birlikte; Vakit baya geç olmuş artık gökyüzü yavaş yavaş ışığını kaybediyordu gitmem gerekiyordu ama gitmeye hiç niyetim yoktu. Selvi boyu diz kapaklarına kadar uzanmış uzun siyah saçı, teni pürüzsüz ve parlak bembeyaz. Evlenip çoluk çocuk hayali kurmaya kadar aklımda geçirdiğim düşüncelerimle, acaba evime davet etsem benimle gelir miydi? korkuyordum gelmeyecek diye ama yine de sordum kalacak yerin yoksa bizim evde misafir edebilirim. Annem var evde çekinmene gerek yok hadi gel dedim ve katırımın yularından tutarak yürümeye başladım birkaç adım attım ve kafamı çevirdiğimde beni takip ediyordu. Allah’ım nasıl sevinmiştim hayatımda gördüğüm en güzel kız bize geliyordu.
Eve yaklaştıkça heyecanım katlandıkça katlandı acaba annem kızı görünce ne diyecekti. “Kör olasıca kızmı kaçırdın- Kimin kızı söylesen isterdik” diyeceğinden adım gibi emindim. Ama hiç umursamıyordum. Eve vardığımızda, “sen içeri geç ben odunları indirip katırı ahıra bağlayıp geleceğim,” dedim ve evin kapısından içeri girdiğini gördükten sonra. Her an annemin bağırtısını duyacağım diye beklerken annemden hiç ses çıkmadı meraklanmıştım işlerimi bitirip eve doğru yürürken annemi kapının eşiğinden gördüm;
“Oğlum nerdesin bu saate kadar meraktan öldüm.” Getirdiğim odunlara bakarak, “aferin baya kuru odun toplamışsın,” dedi ve beraber içeri girdik.
Salona baktığımda kimseyi göremedim, acaba odaya mı almıştı annem, baktım odada yok Anneme dönüp “nerde?” dedim. Annem, “kim nerde?” “benimle gelen kız!”, “Ne kızı oğlum sen iyi misin kimse gelmedi seninle”, ” “nasıl olur anne çok güzel bir kızdı sanırım yolunu kaybetmişti bende aldım bize getirdim” diyerek başımdan geçeni anlattım. Annemde “Oğlum vallaha ben kimseyi görmedim sen yalnız geldin yanında kimsecikler yoktu. Eve de kimse girmedi…”
Bir anda duraksadım acaba hayal mi gördüm kendi kurguladığım bir hayali gerçek mi sandım? Dışarı çıkıp etrafı bir güzel aradım bakmadığım yer kalmadı ama yok işte yok! Hala inanamıyordum bu kız ormandan eve kadar beni takip etti nefesinin sesini duydum göz göze bakıştık hatta evin kapısından içeri girdiğini gördüm.. Ama şimdi yok kuş olup uçmuştu, yer yarılmış içine girmişti sanki..
Hasılı kelam, bu olayı üzerimde bir türlü atamadım, yani atlatamadım o gün bugün her hafta o ilk gördüğüm yere gider akşama kadar beklerim belki bir daha gelir diye, ama kimse gelmedi ve gelmiyor.
Yazar: Ahmet Turan YÜCEKAYA