Genç delikanlı dost ve arkadaşlarının çokluğuyla övünür dururmuş. Gün görmüş babası; “Evladım! Dost dediğin ya bir olur, ya iki. Üç olmaz!” diye uyarsa da oğlana pek etki etmezmiş.
Bir gün baba oğluna ders vermek ister.
“Oğul! Bir kuzu kes ve onu bir çuvala koy!” der.
Delikanlı söyleneni yapar. Babası;
“Şimdi bu çuvalı sırtlan ve dostum dediklerine git. ‘Ben birini öldürdüm. Bana yardım edin!’ de”
Delikanlı sırtında kanlı çuval arkadaşlarının evlerini bir bir dolaşır. Fakat kime uğradıysa çuvalı gören kapıyı delikanlının suratına kapar. Delikanlı hayal kırıklığına uğramış, üzgün bir vaziyette akşama doğru evine yol alır. Babası;
“Evlat şimdi bu çuvalı sırtlan. Filanca kahvede falancayı bul ve benim selamımı söyle.” deyince delikanlı söyleneni yapar. Aradığı kişiyi bulup “Babamın selamı var.” demesiyle adam tek kelime etmeden yerinden hızla kalkıp delikanlının sırtındaki kanlı çuvalı alır evine gider. Delikanlı da peşinden….
Evine varan adam evin arka bahçesinde bir çukur açar ve kanlı çuvalı oraya gömer. Üstüne de soğan eker. Delikanlı şaşkın ve düşünceli evine geri döner. Babasına olayı anlatır. Baba;
“Dur! Daha bitmedi. Yarın sabah yine git oraya. O adamın ensesine okkalı bir tokat indir!” diye talimat verir.
Ertesi gün delikanlı söylenen yere gider ve adamın ensesine okkalı bir tokat geçirir. Adam öfkeyle arkasını döner ve delikanlıya der ki;
“Evlat! Söyle babana biz bir tokata soğan tarlasını sökmeyiz.”