Ah Güzel İzmir
Bir kaç yıl önce, güzel ülkemin şehirlerini konu alan öykü ve anekdotları toplayacağım bir seçki oluşturmaya karar vermiştim; Şehir hikayeleri için topladıklarım, bir kitap oylumuna ulaşmamıştı. Ben de eksik kalan kısmı doldurmak için, şehir temalı bu öykümü yazdım. Tabi serde şairlik de olunca şiirsel bir seçki hazırlamak daha kolayıma gitti. Zaten şiir ve düz yazı kardeş gibidir. Eskiden beri şehirleri, yaşayan insanlarını severdim. Yaşamlarını, şivelerini merak ederdim. Bu anlamda kendimi şehir dostu sayabilirdim.
Uzaktan bile seni seyir etmenin bir yaşam sevinci olduğunu hep içimde sakladım canım İzmir’im. Öyle bir şehirdir ki İzmir, birlikte olsan da uzakta olsan da şiirler hikayeler yazdırır insana.
Askerlik gibi kutsal bir mesleğimi emeklilikle noktalayarak, uzun bir aradan sonra tekrar dönmüştüm. On sekiz yaşlarında gelmiştim bu güzel şehre. Dile kolay tam kırk yedi yıl olmuş. Bir ömür.
İzmir tutku dolu şehrim
Burada geçti o güzel gençliğim
Konak’tan bin vapura
Sevdalı martılar eşliğinde
Yalpalanır sandallar sular içinde
Alsancak, Bayraklı eteklerinden
Denize vurgun yamaçlardan, evlerden
Ver elini doğruca Karşıyaka
İskele önü düğün, bayram
Nergis kokuları uçuşuyor havada
Mustafa Kemal Paşa Cami altında
Tavşan kanı demli bir çay
Yorgunluğunuzu alır
Bütün güzeller burada
Esmeri, sarışını sanki podyumda
Gözlerin kapalı sevsen birini
Ya birinci gelir ya ikinci
Sahil boyunca palmiye ağaçları
Denizden gelen taze bir serinlik
İnsanın içini huzurla doldurur
Bostanlı’da otur bir ıhlamur altına
Dalgalar çarpsın kıyılara
Köpük, köpük sular alır seni götürür uzaklara
Gevrek, boyuz biraz da peynirden
Alamazsın gözlerini Balçova’nın
Derin yeşilliğinden
Birbirlerine hasret kalmış
Karşı sahilinden.
Bu şehri seviyorum. Doğasını güneşini, denizini, insanın başını döndüren güzelini. Keyifle yaşayan insanını, fikrini, tarzını, çağdaşlığını, sokaklardan taşan caz tınılarını.. Böylesine güzel büyüleyici, şairlere ilham veren, şairler yetiştiren sakin bir masal şehri Karşıyaka’da yaşamamın mutluluğunu doyasıya yaşayabildiğim için Tanrıma şükürler olsun.
Geçmişten bu güne, farklı kültürlere kucak açtın. Kimliklerini inançlarını sorgulamadan huzur ve barış için de günümüze taşıdın. Bu başarı dolu hikayen sana yeter de artar güzel İzmir’im. İskele önünden, atla faytonun birine sahil boyunca bahçeli mis kokulu villalar önünden, çarşı pazarın tüm güzelliklerini kucağına taşısın… Sen de özgürlüğünü buram, buram yaşarsın.
Her sabah yürürüm Kemal Paşa caddesinden Karşıyaka vapur iskelesine doğru. Deniz çeker beni kendine. Deniz gözüküp de sahile yaklaştıkça, bir kahve kokusu sarar her yanı. Küçük Avcı’dan yayılan bu güzel kahve kokusu, ruhunuzu bir muhabbete, huzura davet eder. Karşı kıyılarına bakarım içim huzurla dolar. İnsanlar sakin ve mutludur. Yolcu vapurları dolar taşar biri gider biri gelir. Martılar insanların elinden simitlerini alacak kadar samimidir. Mustafa Kemal Paşa Cami yanında, bir bardak tavşankanı çay dudaklarını yakarken bir mevsim meltemi esinti denizkızı gibi kucaklar seni. Gülümsersin etrafındakilere. Sevdalanırsın kime olduğunu bilmeden.
Denizle aram açılmasın diye
Her sabah uğrarım sahile
Ne bir esinti var havada
Ne de bir balık tavada
Sanırım deniz
Yüzme bilmediğimin farkında.
Işıl, ışıl körfezin
Paha biçilmez gerdanın
Gülünce…
İki yaka da aydınlanır
Güler Yüzün
Kızınca…
Coşar meydanlar
Düşer Yüzün
Fazlasıyla gurur duyduğum, uygarlığın bu kültür mirası güzel şehirde, deniz kıyısından eve doğru yürüyorum. Yüzüme vuran imbat beni rahatlatıyor. Ruhumda bir İzmir türküsü bana eşlik ediyor. “İzmir’in kavakları, dökülür yaprakları, bize de derler çakıcı…Yar fidan boylu yıkarız konakları.”