Mezarın Çocukları Hikayesi VII. Bölüm
Okuyucularımızdan Gelen Hikayeler
Eris emrindeki bilginin teklifini düşündü “Bunca yıl yönettiğim yer altı şehrimi elimden mi alacaklar? Asla böyle bir şeye izin vermem.” Dedi. Eris mahzenlerin yönetimini tamamı ile ele geçirmişti onun değiştiğini gören köleler olup bitenler hakkında habersiz olduklarından başlarına bir bela geleceğini biliyorlardı. Asıl Eris yanında yönetime katılan bilgeler tarafından ele geçirilmişti. Eris mahzenlere sadece imparatora bağlı basit bir yönetici olacakken bilgelerin imparatora bilgi vermeyi kesmesi ile mahzenlerde olan hiçbir olayın gün yüzüne çıkmasına izin vermiyorlardı. Bu da Eris’in işine geliyor kendine itaat etmeyenleri babasından yadigar kalan kılıcıyla biçiyordu. Eris her zamanki gibi yaptığı işlerine devam ediyordu mahzenleri geliştirmek için sürekli çizimler ve planlar yapıyordu yöneticilik işini iyice kavramış ancak başıboş olması içindeki insanı öldürmüştü.
Mahzenin girişine taktırdığı, ağır ve korkunç motiflerle işlenmiş kapının gürültüsü bütün mahzenin içinde yankılanmıştı. İçerideki askerler dışarıdan gelecek olan kaynakların geldiğini düşündüler. Çok yakında mahzen halkı kendi ihtiyaçlarını kendileri karşılayacaklardı. Ancak askerler gelecek yardımlardan ziyade karşılarında kendisini imparatorun gönderdiğini söyleyen bir adamla karşılaştılar.
“Ben Kaira Yüce İmparatorumuz, Eris’in burada yaptığı işten son derece memnun, ancak son zamanlar imparatorluğumuz sıkıntılar çekiyor bu yüzden Eris’i görmem lazım.” Dedi.
Bekçilerden biri “Eris’i göremezsin, ne istiyorsan söyle biz iletiriz.” Dedi.
Elçi ve yanındaki adamları kılıçlarını çekti, “Senden sadece yolumdan çekilmeni istedim asker! Ben senin gibi birinden emir alacak bir görevli miyim?”dedi.
Eris’in sesini duyan askerler kılıçlarını çektiler ve geriye doğru dönüp diz çöktüler. Gelen Eris’ti “Ne oluyor burada! Ne bu gürültü! Siz kimsiniz!” dedi.
Elçi daha fazla konuşmak istemiyordu bu gördüklerinden sonra ne yapacağını şaşırdı yanındaki adama işaret etti asker konuşmaya başladı
“Biz Yüce İmparatorumuzun elçileriyiz, imparatorumuz senden çok önemli bir konuda yardım istiyor, seninle görüşmek istedik ancak bu kapıdaki görevliler geçişe izin vermedi.” Dedi. Elçi lafa atlayıp “Bu ne küstahlık Eris sen bunlara böyle mi eğitim veriyorsun?” dedi.
Eris “Sen ne konuşuyorsun asıl sen haddini bil koskoca bir yöneticinin karşısındasın, burası senin itaat ettiğin kişilerin kurallarının geçmediği yer, şimdi düş önüme ne derdin varsa anlat!” dedi.
Askerler kapıları tekrardan büyük bir gürültü ile kapadılar, Eris önde elçiler arkasında odaya doğru gidiyorlardı. Mahzen göründüğünden daha da karmaşıklaşmıştı duvarlarda çeşitli resimler vardı elçinin gözü bir resme takılmıştı. Eris geri dönüp “Bu resmi bizzat ben çizdim emrime uymayan bir köleyi parçalara ayırıyorum.” Dedi. Elçi korktuğunu gizleyememişti bu da Eris’i daha fazla mutlu ediyordu yaptığı öldürmek değil öldürmeyi sanata çevirmekti. Mahzenin her tarafında bu şekilde resmedilmiş bir sürü olay vardı. Mahzenin sonuna kadar yürümüşlerdi bundan sonrası kölelerin tutulduğu zindanlara iniyordu. Sonunda Eris’in yönetirken kullandığı odaya girdiler. Eris kapının dışında iki görevli, içinde de iki görevli bulunduruyordu. Bekçilere verdiği emir ile kapıların açılması bir oldu. Elçi ile beraber içeri girdiler. Eris’in bekçileri elçinin adamlarını içeri sokmadı elçi biraz tedirgin olsa da buraya sadece imparatorun emirlerini iletmek için gelmişti. Ayrıca Eris’in burada kurduğu ordu çok işlerine yarayacaktı hatta burada kurulmuş orduyu yukarıda kurulan orduyla birleştirip askeri güce güç katacaklardı. Askerlerden biri elçinin kılıcını almaya çalıştı elçi basit bir hamleyle askeri yere yıktı “Kılıcımı almaya senin gücün yetmez.” Dedi. Eris elçiye yol verip içeri girmesini istedi. Elçinin askerleri Erise bakıyorlardı Eris umursamaz bir tavırla kapıyı suratlarına kapadı. Elçi daha fazla bu ürkünç yerde kalmak istemiyordu. Kıyafetine sakladığı parşomeni Eris’e uzattı “Dediğim gibi Eris, imparator imzalı bir yazıt, sen bilirsin okuyup okumamak sana kalmış.” Dedi. Eris’in suratında anlamsız bir sırıtma vardı elçinin elinden kağıdı aldı ve okumaya başladı.
Kağıtta; “Sadık askerim Eris mahzenlerde yaptığın her şey kulağıma geliyor. Sen benle bağlantını kesmeye çalışsan da benim askerimsin sana o görevi verirken sadece bir asker olarak değil, oğlum yerine koyduğum bir insan olarak verdim, biliyorsun. İmparatorluğumuz büyük bir sıkıntının pençesinde beni yönetimden, tahtımdan indirmek isteyen haddini bilmezlere karşı açtığım savaşta seni yanımda görmek isterim tekrar orduda komutanlığa gel üst rütbeli bir komutan olacaksın senin yerine de başka bir kişiyi görevlendireceğim. Emirim kesindir Eris yarın huzuruma gel.” Yazılıydı.
Eris “Seni tahtından indirmek isteyenler neden haklı acaba.” Dedi. Sonra elçiye döndü elçi “Emiri okudun Eris, yarın buradan çıkıyorsun.” Dedi.
Eris elçiye yaklaşıp “Burada yönettiğim insanları da makamımı da bırakmıyorum. “ dedi. Eris kılıcını çekti elçiyle beraber Eris’te kılıcını çekti. Kapının içindeki bekçiler elçinin üstüne doğru yürüdü elçi iki askeride öldürdü. “Şimdi sıra sende Eris İmparator sende ne buluyor anlamıyorum ancak senin canlı değil ölün daha fazla işime yarayacak.” Dedi.
Eris “Benim yerime sen geçeceksin ha, bu insanlar senin kararlarına uyar mı sanıyorsun.” Dedi.
Eris yine her zamanki gibi kurnazlığını konuşturdu ve elçiyi kapana tutsak etti. Dışarıdaki askerlerde elçinin adamlarını esir almıştı. Eris kapıyı açtı elçiyi ve adamlarını kölelere özel olarak yaptırdığı işkence odasına doğru sürükledi. Eris kükreyerek askerlerine emirler yağdırıyordu bekçiler ürkünç odanın kapılarını büyük bir aceleyle açtılar. İçerisi çeşitli işkence aletleri ve kesici materyallerle süslenmişti. Eris elçiyi odanın içine fırlattı peşinden de askerleri elçinin yardımcılarını getirdi. Elçi “Bedelini ödeyeceksin Eris imparator burayı yakıp yıkacak kavuracak, sende önce burada sonra cehennemde yanacaksın Eris. Ben buradan çıkamayacağımı biliyorum burada ölüceğim ama sende buradan çıkamayacaksın Eris.” Dedi.
Eris “ Sadece ölmek mi köle sen benim bu zamana kadar yaptığım en ünlü eserim olacaksın. İçeride askerlerimi öldürmüş olabilirsin ama senin askerlerin yaşayacak.” Dedi ve yerden gürzü alıp askerlerden birinin kafasına vurdu. Askerin beyninin parçaları kırılmış kafa tasının içinden dışarıya saçılmıştı. Diğer asker korkudan ağlamaya başladı “Korkma siz benim sanatımda yaşayacaksınız.” Dedi ve gürzünün kaldırıp askerin ayağına ve koluna vurdu bedeni adete parçalara ayırıyordu Eris bütün bu vahşiliği yaparken inanılmaz bir zevk alıyor elçi ise Nefretle Eris’e bakıyordu. Özel olarak yaptığı hançerleri elçinin ayağına ve koluna sapladı demir parçalarını büyük bir özenle yerleştirdiği zinciri ile elçinin çıplak bedenine defalarca vurdu. Elçide dayanacak güç kalmamıştı Eris gülerek “Görüyorsun dimi dünya ne garip dün yaşıyordun bu günde yaşıyorsun.” Dedi. Sırıtarak askerlere ve doktorlara haber verdi “Alın götürün şunu daha işim bitmedi.” Dedi.
Muhammet Cantürk
Korku Hikayeleri, Dehşet Hikayeleri
Mezarın Çocukları Hikayesinin Bölümlerinin Linkleri
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ