Yanık Kalesi 7. Bölüm
-Kont Düğünde Yeniçeri Ağasını Nasıl Aldatmıştı?-
Bir ay sonra düğün oldu. Yeniçeri ağası ile Kont Palgi kalenin yakın bir köyünde yapılan düğünde buluşmuşlar, karşılıklı kadeh kaldırmışlardı. Tercüman vasıtasıyla Palgi, ihtiyar ağayı şu sözleriyle büsbütün uyutuyordu:
-Biz sulh içinde yaşamak istiyoruz. Bu isteğimizin en büyük nişanesi de Macaristan’ın en güzel kızı olan yeğenimi, nişanlısından ayırarak size vermiş olmamdır. Ümit ederim ki siz de aynı dostluk hislerini taşıyorsunuzdur.
İhtiyar bunak, bu sözlerin altında ne maksatlar gizli olduğunu anlayacak zekâdan mahrum olduğu için:
Şüphesiz muhterem kont, diyor ve sonra düşmanın katiyen bilmemesi icap eden düşüncelerini şöylece açıklıyordu:
– Elbette, dost kalmak bizim de muradımızdır. Bu kışı hoşça geçirmek isteriz. İnşallah ne bizden size, ne sizden bize bir düşmanlık vâki olmaz da, pek sevdiğim şaraplarınızı bütün kış rahat rahat içmek fırsatını buluruz.
Sinsi kont kahkahalarla gülüyor:
– Arada bir, ben de size, meze olur diye av yollarım. Kızartır hoşça taam edersiniz.
İhtiyar bunak neredeyse kontu öpecek kadar sevinçli ve memnun gözüküyor:
– Sen ne hoş adamsın?.. Belli, asil bir ailedensin, diye bağırıyordu.
Kont, ihtiyarı iyice gaflete düşürdüğünü fark edince son plânını da açıkladı:
– Size bir müjdem daha var! dedi!
– İhtiyar ağa! sarhoşluğun kapattığı gözlerini güçlükle açarak :
– Çabuk söyle kont hazretleri, dedi, müjdeniz nedir? Çok merak ediyorum.
Kont, dişlerini çıkartarak gülümsedi:
Ben bu düğünün neden kaleye yakın olarak yapılmasını istedim biliyor musun?
Yeniçeri ağası gururla göğsünü şişirerek:
– Bana yakın olsun diye, benim gelmem için değil mi?
Kont, aynı sahte gülümseme ile sözlerine devam etti:
– Orası da var. Hattâ muhakkak ki birinci sebep budur. Düğünün sizin ayağınıza yakın bir yerde olmasını istedim, Fakat ikinci sebep de şimdi size söyleyeceğim müjdedir.
İhtiyar ağa, eliyle kontun omuzlarına vurarak: ilâhi sen çok yaşa e mi!.. Demek başka güzel bir maksadın daha vardı ha?.. Hele söyle şunu da meraktan kurtulayım ve bir bardak daha şarap içeyim.
– Eğer müjdeyi söylersem, bir bardak değil iki bardak bile içersin.
-Vallahi azîm içerim.
Müslümanlığı küçük yaşında kabul ederek sonradan İslâm olan bu ihtiyar adam, Allah’ın haram ettiği, şaraba onun mübanek ismini karıştırdığı için günahtan günaha giriyordu.
-Fakat O, hiçbir şeyin farkında değildi ki… Hattâ hakkında hazırlanan tuzağın bile.
Kont sordu:
– Hasan senin evladın sayılır değil mi?
– Ona ne şüphe? Biz onu kendimize evlât edindik.
– Onun derdi senin de derdin değil midir? . .
– Ona ne şüphe? Eğer öyle olmasaydı, hiç sevgili yeğeninizi ona almak için araya girer miydim?
– Onlar bu gece zifafa girecekler. Ondan sonra ne olacak?
İhtiyar ağa, hayretten açılmış gözleriyle ona baktı:
– Ne bileyim ben, kont efendi?
– Yani karısından ayrılıp kaleye dönecek mi.
– Ben ona bir müddet için izin veririm; sizin şatonuzda kalır.
– Bizim şatoda istediği kadar kalsın.. Başımızla beraber. Fakat ne kadar müddet kalır? Haydi sen ona bir hafta bilemedin bir ay izin ver. Daha fazla da izin verilmez ya.. Ne de olsa 0 asker sayılır. Siz bir sene müsaade etseniz ben razı olmam. Asker adam evvelâ askerliğini bilmelidir, değil mi?
Reşat İleri – Kahramanlar Dergisi – 1952
sa
aferin sana selam vermişsin as