Bilim Kurgu HikayeleriFantastik HikayelerSizden Gelenler

Çok Güzel Bir Hikaye Daha; “Silewro Etkisi”

İlk fethin ardından günler geçti ve başka hiçbir şehre saldırı olmadı. Konsüller başta olmak üzere tüm şehirlerdeki insanlar meraktan panikliyor ama kimse İİS şehrine birlik göndermeye cesaret edemiyordu. Orada olanları herkes duymuştu ve uydular aracılığıyla KALU nun acımasızlığını herkes ekranda izlemişti.

ISLAK. Akşam saatleri, konsey toplantı salonu…

Her an bir saldırı olmasını bekleyen diğer herkes gibi yönetici gurup konsey üyeleri de korkularını gizleyemiyordu. Gezegenin hemen dışındaki uzay istasyonundaki sığınaklarından gezegene dönüp onlar için büyük önem taşıyan konsey toplantı makamında toplantı düzenlenmesini talep eden JKLOD ilk çarpışmada ölen KAŞKL’dan sonraki en kıdemli üyeydi. Mekanda konsüllerle birlikte her birinin özel eğitimli ölüm makineleri olan dörder yakın muhafızları vardı. JKLOD dirsekleriyle masaya dayanmış elleri yüzünde tek bir noktaya kitlenmiş düşünürken diğer konsüller kendi aralarında fısıldaşarak içinde bulundukları mevcut durumun değerlendirmesin yapıyor aynı zamanda böyle kritik bir durumda neden şehre çağrıldıklarını merak ediyorlardı. JKLOD bir anda ellerini masaya hafifçe vurdu ve ayağa kalkarak koltuğundan yere uzanan lazer merdivenlerden yavaşça inerek masanın etrafından dolandı ve diğerlerinin önüne geçip durdu. Kafası yere eğikti ve henüz tek kelime etmemişti. Üyeler sessizliğe bürünmüş onu izliyordu.

JKLOD : Endişelerinizde oldukça haklısınız. Sizi böyle bir durumda buraya tehlikenin tam ortasına çağırmam hiçte doğru değil biliyorum. Fakat! Biz uzay istasyonlarındaki sığınaklarımızda güvenli bir şekilde oturup neler olacağını bilmeden beklerken diğer herkes aynını burada bekliyor. Peki sorarım size bu durum adil mi?

Diyerek sözüne nokta koyduktan sonra JKLOD konsey üyelerini teker teker süzer. Üyeler birbirlerine bakarak JKLOD un sözlerini utanç içinde onaylarlar. JKLOD onlara bakarken boynunda asılı olan altın konsey gerdanlığını söker. İki eline aldıktan sonra öylece bakar ve konuşmasına devam eder.

JKLOD : Sevgili kardeşlerim bizim önceliğimiz halkımızın güvenliği ve rahatlığı değil mi?

Üyelerin bazıları dikkatle gözlerini JKLOD’tan ayırmazken bazıları birbirlerine dönerek kafalarıyla onaylama hareketi yaparlar.

JKLOD : Peki. Size sorarım! İİS te olanları hepimiz gördük ve aynını burada olmasını beklerken günlerdir herhangi bir saldırı olmamasına karşın artık İİS şehrini gözleyemiyoruz.

Konsüllerden DAN sözünü keserek “Bu bilgi neden paylaşılmadı?’’ diye sordu.

JKLOD: sevgili DAN! Şu an tam olarak bunu yaptığımı sanıyorum!

Diyerek sert bir dille DAN’ı susturdu. Bu sert çıkışı DAN’ı olduğu gibi diğer üyeleri de şaşırttı. Kendisi de sert çıktığını fark ederek ondan özür diledi ve sözüne devam etti.

JKLOD : Uydularımız artık İİS’i gözleyemiyor duyamıyor hiçbir türlü bilgi toplayamıyor. Yani elimizde orada neler olduğuna dair tek bir bilgi yok ve bu durum beni çok endişelendiriyor.

Konsül LAKAN: Şehrin istihbarat engelleyici kalkanı devreye sokulmuş olmalı. Uydularımızı engelleyecek güce sahip tek şey o kalkanlar. Bu kalkanları bildiğiniz üzere kendim tasarladım.

JKLOD: Evet! Bu teknolojinin çok işe yarar bir ürün olduğunu itiraf etmeliyim kardeş LAKAN. Aslında kullanmak zorunda kalacağımızı hiç düşünmemiştim. Ve gerçekten de biz kullanmadık. Peki ya bu yaratığın kalkandan nasıl haberi olabilir veya kullanmayı nasıl bilebilir.

Üye SİHAM : Bu sorunun cevabı çok basit! Askerlerden birini esir alıp bilgi almış olmalı ve daha sonra onu da öldürmüştür.

Üye LAKAN : oradaki herkesi öldürdüyse şehirde olup biteni görmememizi neden istesin.

Şehir de neler olup bittiği hakkında her hangi bir bilgi alamayan konsül yetkilileri iyice endişeye düşmeye başladı fakat bu durum onlara cesarette kazandırmış olmalı ki sonunda İİS’e bir birlik göndermek için işe koyulmuşlardı. Bu birlik bir casusluk görevi yapacak ve şehirde olup biteni direkt olarak konsüllerin kendilerine rapor edeceklerdi. Bu işle kalkanı da tasarlayan LAKAN ilgilendi ve en çok güvendiği altı askerini kendi bizzat toplantı düzenleyerek silahlandırdı ve sızma harekatına komuta etmek üzere şahsi koruması SUHA’yı da ekibin başına getirdi. Ve yedi cesur asker İİS’e doğru sürecek karadan yaklaşık on iki saatlik yolculuğa koyuldular. Karadan gidiyorlardı çünkü havadan veya herhangi bir kara aracı bile fazla dikkat çekebilirdi ve bu durum onların göze alamayacakları bir tehlike unsuruydu. Suha çok deneyimli bir üst düzey rütbeye sahip tecrübeli bir asker ve savaşçıdır. Yol boyunca tüm tecrübesini konuşturan SUHA askerlerini İİS’in surlarına kadar getirmeyi başardı ama bu işin en kolay kısmıydı ve bunun en çok o farkındaydı. Şimdi artık işin en zor kısmı yani şehre sızmanın zamanıydı. Şehre bir kilometre uzaklıkta ormanın içinde bir pusu kurmak üzere emir verdi SUHA. Askerler emrin üzerine beş metre karelik bir alana yansıtıcı modülleri sabitleyerek aktive ettiler. Bu modüller bir nevi görünmezlik sağlıyor ve çemberin içinde bulunanları sanki orada yoklarmış gibi gösteriyordu. Şehre sızma harekatını başlatmak için gecenin en karanlık saatini beklemeye koyuldu ve bu esnada gözlemci ikili ALKİ ve ŞLUKA işe koyuldu. Kendi aralarında bile hiç ses çıkarmıyor ve konuşmadan işaret dilinde bir birine bilgi veriyorlardı zira şehri koruyan sur gözlem robotları en ufak bir sesi tarayıp ayrıştırdığında doğa dışı bir hareketin olduğu noktada bulunan her şeyi tek bir lazer topu atığıyla yok edebiliyordu. Tabiki bu bu robotlar sur duvarlarının neresinde olduğu görünmeyecek şekilde tasarlanıp kamufle edilmiştir. ALKİ ve ŞLUKA tam olarak ta bu işle ilgileniyor ellerinde ve gözlerindeki bu işe özel cihazlarıyla bu robotları bulmaya çalışıyorlardı. ŞLUKA birinin yerini belirledi ve arkasında onun talimatını bekleyen arkadaşı HOL’a işaret verdi. HOL elinde hazır beklettiği sistem bozucu tüfeğini işaret edilen noktaya doğrultarak hedef aldı ve düğmeye bastı, bu tüfeğin gönderdiği sinyal robotun tüm devrelerini yakarak onu tamamen etkisiz hale getirdi. Bu şekilde yollarının üzerindeki dört ayrı robotu daha etkisiz hale getirdiler. Temiz bir iş olmuştu ve her şey yolunda gidiyordu. Gezegenin etrafında ki iki güneşte ayrı yönlere doğru gitmiş ve İİS şehri geceye bürünmüştü, artık hareket vakti geldi. SUHA son gir kez sur savunma mekanizmalarını bizzat kontrol ettikten sonra hareket emri verdi. Surun dibine vardılar çok sessiz ve titizce. Kendilerinin olduğu kadar şehir de sessizdi ve bu aslında onların aklına tek bir şey getiriyordu, orada yaşayan kimse kalmamıştı. Ama ya kalkan, neyi koruyordu o zaman?… DEVAM EDECEK.

Sizden Gelenler – İbrahim Yurtcu

Hikayenin Bölümlerini Okumak İçin

  1. Bölümü okumak için TIKLAYINIZ
  2. Bölümü okumak için TIKLAYINIZ

Önceki sayfa 1 2 3 4 5 6 7 8

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

8 Yorum

  1. Kim kime neden teşekkür etmiş diye bir girdim ama çıkamadım. Süper bir hikaye tebriklerimi sunar başarılarınızı dilerim. Devam devam siz yazın ama kesinlikle yazın. Bence yazın yani. Okurum okuturum yeterki siz yazın.

  2. yazmadan edemedim. Muhteşem. Çok beğendim mutlaka herkesin okumasını tavsiye ediyorum. Devamı bir an evvel gelmeli.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu