Ağlatan HikayelerAşk HikayeleriSizden Gelenler

Ağlatan Hikayeler “ÖLÜMÜN ARDINDAN ÖLÜM GELİR” 1. BÖLÜM 

Ağlatan Hikayeler

Ağlatan Hikayeler “ÖLÜMÜN ARDINDAN ÖLÜM GELİR” 1. BÖLÜM 

Ölümün Ardından Ölüm Gelir

Ağlatan Hikayeler; Sandelyesine oturdu. Gülümsemeyi bıraktı önce, sonra gözleri doldu. Kimsecikler anlam veremiyordu davranışlarına. Yarım saat geçti, odada tek başına kalmıştı, çok derin bir sessizlikte kendi sesini duyamıyordu. Sanki ağızından bir kelime çıksa odanın sessizliği kelimelerini de yutacaktı. Biraz daha oturmaya devam etti. Aklına balıklar gelmişti. Balıklar da çok konuşkandı aslında suyun altında. Ama onları anlamak için balıkların dilini biliyor olması gerektiğini düşündü, kendisine benzetmişti bu durumu, bunun imkansız olacağı kanaatine varınca gülümsedi. İşte, yine gülümsemişti.

Ayağa kalktı ve pencereye yaklaştı, başta haykırmak istedi var gücüyle. Pencereye bakarken günün sıcağından bunalmış bir kuş gördü. Sanki onunla anlaşabilecekmişçesine selam verdi. Kuş, halı yıkayan otuz beş yaşlarındaki üç kadının yanındaki ilaçlı suyu içiyordu. Sahi ya hala halıyı dışarda yıkayabiliyor muydu kadınlar? Niçin kadınlar halı yıkıyordu, erkekler niye yıkamasın ki? Erkekler hep mi kahvehanelerde zevklerine boyun eğsin? Hem halı yıkamak, halının kirlerinden arındığını görmek, tatmin edici olmalı. Zordu, halı yıkamak. Çünkü kadınların alınlarından aşağı inen ter tanelerini görüyordu. Kuş yoksa emeğin suyunu mu içiyordu? Hayır, sadece güneşin aşırılığından yorulduğu için bayılmamak adına ilaçlı suyu içiyordu. Pencerenden uzaklaştı, gördüğü manzara onu mutlu etmişe benziyordu. İlaçlı olmasına rağmen güneşin sıcağına rest çekerek su içen bir kuşun, halının ne kadar kirleniyorsa kirlensin temizlemeye ve o halıyı kullanmaya devam edecek olan kadınların azmine hayran kalmıştı. Ağlatan Hikayeler

Hala bir umut var mıdır? Yaşamak için, vazgeçmemek için. Mutfağa geçmişti. Midesinden gelen seslere nihayet kulak verip yemek için kendisine ufak tefek bir şeyler hazırlayıp atıştırdı.

Mutfağa onun resmini asıyordu, niye mutfağa asıyordu? Cevabını öğrenmek canınızı sıkmasın. Söyleyeyim, çünkü evde en sık bulunduğu yer mutfaktı eşinin. Eşinin kokusu tüm yemek kokularını alt edip, köşe bucak kendilerine yer edinmişlerdi. Her mutfağa girişinde eşinin kokusunu ciğerlerine kadar çekip, kendisini nefessiz bırakıp boğulmak istiyordu. Ama mümkün değil, mutfakta içine çektiği her nefes, eşinin muazzam yasemin kokusu onun boğulmasını engelliyordu. Ağlatan Hikayeler

Mutfaktan çıktı, sanırım bize evlerini gezdirmek istiyordu. Evleri oldukça küçük bize niçin böyle bir harabeyi gezdirmek istesin ki? Duygusal Hikayeler

Hanımını kaybedeli sadece birkaç gün geçmişti. Evlerine gelen misafirleri onu sürekli rahatsız ediyordu. Acısı ile onu yalnız bırakmakmıyorlardı. Hem misafirler onun değildi ki, ona gelmiyorlardı. Bu davranışları iyi miydi ki? O yalnız kalmak istiyordu, öyle bir yüz ifadesi vardı. Sorulan sorulara cevap veremeyecek kadar yorgun olduğunun farkına vardı. Misafirler kendi terliklerini yanlarına getirmişlerdi. Gelen misafirler yüzlerinde ki o iğrenç küçümseme, acıma, ve memnuniyetsizlik ile tek tek harebeyi terk ediyorlardı. Niye suratları böyleydi ki? Çünkü kerpiçten yapılmışcasına sağlam olmayan bu evin ne kadar dağınık olduğunu görmüşlerdi. Ev çok dağınıktı ve pis kokuyordu. Mutfak hariç, mutfak dünyanın en güzel kokusunun yanında bile güzel kokardı. Birkaç gün geçmiş olmasına rağmen, gelen misafirler evin bu kadar düzensiz olmasını yasemin kokulu kadına bağlıyorlardı. Yasemin kokulu kadın birkaç gün ölmeden önce evini temizleseymiş ya. Ama bilmiyorlardı ki kadının ne kadar hasta olduğunu. Misafir gelir evini temiz tut ölüm gelir kendini. Ne kadar saçma bir cümle.

Kendisi altmış dört yaşında, kır saçlı, yılların ona verdiği haksız yorgunluğu sırtında taşırcasına eğilmiş beli ve genelde suratsız bir adam olan Rebah hayatta sadece eşini çok severdi. Çok sevmek ölümü engeller mi? Rebah her şeyden, herkeslerden uzak olmayı tercih eden cimri bir adamdı. Duygusal Hikayeler

Rebah’ın eşi Benay hanım hazretleri ise elli beş yaşında idi. Hayat dolu, suratı hep güleç, konuştuğu her insanı özenle dinleyip onlara cevap veren, tahsilli, eşi Rebah’ı çok seven bir kadındı. Rahmetli herkesler tarafından sevilen, özenilen bir kadındı. Rahmetli ne kadar kötü bir kelimeymiş oysaki. Aşk Hikayesi

Rebah gün ışığının söndüğünü fark edince ışıkları açmak yerine Benay Hanımdan kalmış olan mumları yaktı. Benay Hanım ne severdi mum ışığını. Mum ışığının altında Rebah bir kalem ve defter eline aldı. Bir şeyler yazacaktı, bizim hiçbir zaman öğrenemeyeceğimiz şeyler. Yazdı, hemde çokça şeyler. Fakat yazarken üzülmek yerine hep gülüyordu. Mutlaka Benay Hanım hakkında bir şeyler yazıyordu. Çünkü sadece konu Benay hanım oldu mu bu kadar samimi ve saf bir gülümseme beliriyordu yüzünde. Yüzündeki kırışıklar sadece konu Benay Hanım ise hiç olmadığı kadar beliriyordu suratında. Kırışıklıklarda mı yoksa haksız yorgunluğun bir yara iziydi?

Rebah’ın babasından kalma çok eski bir terzi dükkanı var. Terzicilik işiyle muhattabtı. Hatta bu işin gerçekten önde gelenlerindendi. Fakat esnaflığı hiç mi hiç çekilmezdi. Dükkanına gelen misafirlerine bile çay ikram ederse zarara gireceğini düşünerek teklif dahi etmeyen bir adamdan da zaten esnaf tarafından çok da sevilmesi beklenemezdi. Cimrilik gerçekten insanı, insanlardan bu kadar mı soğutuyordu? Mesele insanlar tarafından sevilmek midir Benay Hanım gibi? Aşk Hikayesi

Ah Benay Hanım, ne mükemmel bir kadındı. Ama onunda vardı bir “kusuru”. İnsanlar tarafından konulmuş bir tesir. Benay Hanım ve Rebah’ın çocukları hiç olmamıştı. Benay Hanım oysaki çok düşkündü çocuklara. Rebahın elinde tuttuğu fotoğrafa baksanıza. Benay Hanım ve mahallenin küçük çocukları. Dışarı çıktıktan sonra mutlaka mahallenin bakkalına uğrardı Benay Hanım, çocuklara çikolatalar almak için. Rebah duymasın küplere biner şimdi.

Rebah bıraktı fotoğrafı. Ağlamaya başladı, hem de çok içli ağlıyordu. Belki de altmış dört yıllık hayatında bu kadar içten ağlamamıştı. Neye ağlıyordu? Benay hanımın mahallenin çocukları ile fotoğrafına mı yoksa çocuklara çikolatalar almış olduğuna mı, benden mi duydu yoksa?

Buldum. Neye ağladığını buldum. Kendisi de eşi ile diğer dünyada buluştuktan sonra arkasından kimsenin ağlamayacağına ağlıyor. Yine mi bencillik be adam! Senin eşin toprağın altında sen yine kendini düşünüyorsun. Ne kadar ağlasanda kimsecikler hatırlamayacak seni.

Benay Hanım hazretleri çok inançlı bir kadındı. Tesettürlü değildi fakat tanrı inancını içten içe o kadar coşkulu yaşıyordu ki her bir başarasının ardından “elhamdülillah” veya bir işe kalkışmadan önce “bismillahirraminarrahim” diyecek kadar. Çok mu zor bu arapça kelimleri söylemek? Önemli olan bu kelimeler değil, anlamlar hiç değil, ne hissettirdiğidir. Benay Hanım da böyle düşünüyor olmalı ki inandığı inancın başka emirlerine uymuyordu. Yanılıyor muyum acaba?

İnsanlar Benay Hanımı çok severdi demiştim ama arkasından da çok konuşurlardı, “Saçı açık bu kadına diğer dünya da yazık olacak” Saçlarınızı kapatmak diğer dünya da size cennet kapılarını ardına kadar arayalacak mı sanıyordunuz mahalleliler. Dedikodu da günah değil midir?

Rebah pek inançlı birisi değil, varsa yoksa para, siyaset. Siyaset deyince hemen siyasetten iyi anladığını düşünmeyin. Rebah için kim çıkarına yarıyorsa onu destekler.  Böyle bir adamdır işte Rebah. Hayatında sadece karısını ve parasını seven birisi.

Yazar – Samet KARAKAŞ

Hikayenin Bölümleri

1- Bölüm

2- Bölüm

3- Bölüm

4- Bölüm

5- Bölüm

hikaye, aşk hikayesi, aşk hikayeleri, ağlatan hikayeler, duygusal hikayeler, öykü, duygusal öyküler, öykü, masal, aşk öyküleri, aşk, ölüm,

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu