Hikaye Okumak: “Babaanem”
Annem bizi terkettiğinde ben 6, ablamda 8 yaşındaydık. Bizi babaannem büyüttü. Babaannem Osmanlı bir kadındı. Koca koca elleri vardı. Bizim minik ellerimizden tutmasaydı, hayata tutunamaz, susuz kalmış kır çiçekleri gibi solar giderdik.
Bize ‘or….nun çocukları’ diyorlardı. Bilmiyoruz annemiz gerçekten o…pu olduğu için mi, bizi yüz üstü bırakıp sevgilisinin peşine takılıp gitmişti, yoksa babamın dayaklarına dayanamayıp kaçıp kurtulmuştu, orası bizim için hep meçhul kaldı, zira biz annemizi bir daha görüp bu soruyu kendisine soramadık. Ben hep annemi bekledim. Bir gün gelecek, “kızım ben o…u değilim, bu babanız varya sadist babanız” ya da “o melek kalpli babaanneniz olmasa ben nasıl gidebilirdim” diyecek diye bekledim, gelmedi. Ben de işte o zaman, taaa yıllar sonra onu kalbimden söküp attım.
Gittikten iki sene sonraydı Sevim’lere ders çalışmaya gitmiştim. Biz yan odada ders çalışırken duymuştum. Salonda kadınlar toplanmışlar fısır fısır konuşuyorlardı; annem Ankara’da pavyon mu ne, kötü bir yerde çalışıyormuş, kucaktan kucağa geziyormuş. İşte o zaman karar almıştım, büyüyünce gidecek onu bulacak, yüzüne koca bir tükrük yapıştırıp geri dönecektim. Ama ben büyüyüp babamın nasıl bir adam olduğunu gördükçe içimdeki bu kin günden güne yerini acıma hissine bırakmaya başladı. Okuyacak iyi bir iş bulacak, daha doğrusu bir iş kadını olacak, annemi bulacak, yanıma alacaktım.
Babam çoktan evlenmiş, o çok sevdiği genç karısına da dünyayı dar etmeye başlamıştı. Onun zulmünden sadece biz nasibimizi almıyorduk, zira babaannem bizi koruyup kolluyordu. Annemin yokluğunu aratmayıp, tıpkı öz anne gibi bizimle ilgilenirdi. Fedakar, melek, gülen bir yüz, sıcacık bir kucak, oldukça saf her şeye hemen inanan, yufka yürekli bir kadındı. Hayır kadın değil o bir melekti. Kendisini sıfatlandırırken kelimelerin kıyafetsiz kaldığı, sabah ezanından sonra uyumayan, beyaz çemberli yazmasıyla ve elinden düşürmediği Kuran’ıyla gün ağarana kadar namaz kılan, boş kaldıkça elinde tesbihi dua eden güzel bir kadındı.
Sokakta her ‘or…..nun kızı’ suçlamasına maruz kaldığımızda, adını haykırarak koşup sığındığımız bir dingin limandı o. Hayatta herkesten çok ona güvenirdik. Hayattan zevk almayı bilen, gezip tozmaya doyamayan, gittiği her yere bizi de yanında götüren, sadece bizim değil, kuzenlerin de pamuk babannesi unvanına erişmiş bir melekti o. Herkesin taptığı, hatun kişi benim canım babaannemdi.
En çok Hz. Ali’yi sonra torunlarını seven aşık.. Yaşadıkları hikayelere sığar mı, ettiği dualar kitaplarda yazar mı bilmem. Bir dönemin insanı, bizim koruyucu meleğimizdi o. Her akşam haberleri izler, gazeteleri okuyamıyor diye üzülürdü. Okula hiç gitmemişti, okuyamadığı için her defasında pişman olduğunu dile getirirdi. İki belik ördüğü kınalı saclarını önce pullu fese, sonra sabun kokan başörtüsüne saklayandı.
Babama göre dışı seni, içi beni yakandı. Babam ondan korktuğu için bize dokunamazdı. Yiğitti, çalışkandı, üretkendi. Hastalanınca karnımızın üstüne yeşil plastik sıcak su torbacığını koyar, salatalık kabuklarının yüzümüze yapıştırır, geçmezse patatesi ortasından ikiye yarar alnımıza bağlar, nazar değmemesi için yüzellik isimli garip bir bitkiyi tavada yakıp kafamızın üstünde gezdirirdi.
Sık sık şol cennetin ırmakları adlı ilahiyi söyler, hırsızlık yaparsak eğer o haram malı hangi elimizle tuttuysak o elimizim gece uyurken Allah Baba tarafından koparılacağını, yalan söylersek ağzımızın elma kurtlarıyla dolacağını ve dilimizi koparacaklarını söylerdi. Biz de inanırdık.
Bize hayatta karşılaştığımız sorunlara mümkünse gülüp geçmeyi, mümkün değilse üzerinde durup mantıklı şekilde yorumlar yaparak düşünmeyi öğretmiş olan dünyada bu güne kadar rastladığım en mükemmel insan.
En büyük arzusu ablamın ve benim mürüvvetimi görmekti. Ablam okulu bitirmiş evlenmişti. Bense bir bankada çalışıyor, evlenmeyi düşünmüyordum. Bana, “bak kızım, sen evlenmeden ölmeyeceğimi biliyorsun. Şu yaşlılıkta beni süründürme, evlen de kurtulayım artık dertlerimden, dayanamıyorum” derdi. Gerçekten de ben evlendikten 2 hafta sonra babannemin ölmesi hayattaki sorunların üstesinden her zaman kolayca gelinmiyceğini de öğretti.
Umarım yerin rahattır, ışıklar içinde uyu, seni hep özlüyeceğim canım babaannem.