Dini Hikayelerden “Babam Ve Ben” 5. Bölüm
‘Hah şunu bileydin’ dedi Atilla Bey, pis pis sırıtarak.
‘Şunu ilk önce belirteyim’ dedi Yener Bey ‘Namaz bir saçmalık değil, Allah Teâlâ’nın biz insanlara emrettiği ve bizim mükellef olduğumuz bir emirdir. Namaz bizler için en büyük nimettir. Çünkü bu şekilde bütün kötülüklerden korunmuş oluruz, tabii hakkıyla yerine getirebilirsek’
‘Yine mi namaz’ dedi Atilla Bey, burun kıvırarak
‘Sen istedin bende nedenini anlatıyorum baba’ dedi Yener Bey ‘Şimdi de namazın önemini anlatayım baba’ dedikten sonra babasına ‘Eğer İslâm`ı tek kelime ile anlatmamız istense, “Namaz” diyebiliriz. Bu yüzden Allah Teâlâ’nın Resulü namazı, “dinin orta direği” diye nitelemiştir.(el-Hindî age. I/278 (1372), Ebu Naîm`den.)
İnsanlar Allah`ı tanımak için yaratılmışlardır. ez-Zâriyat (51 ) 56’ Allah`u Teala’yı iyi tanımışlığın en güzel göstergesi namazdır. Namazın toplayıcılık niteliği vardır. Onda her türlü ibadetten bir parça bulunur. (Imam Rabbani Mektubat`ında bunu güzel izah eder.)
Namazı Yaratıcımız (c.c.) imana denk tutmuş ve kıble değiştiğinde, “geçmiş namazlarımız boşa mı gitti?” diye soranlara, “Allah sizin imanınızı zayi etmez” buyurarak, namazdan “iman” diye söz etmiştir. (K. Bakara (2) 143.) Bu yüzden sevgili Peygamberimiz (s.a.s.)`in arkadaşları da: “Biz namazdan başka hiçbir ibadeti terk etmeyi küfre yani. Kâfir olmaya denk saymazdık” demişlerdir.
Dünyada en üst makamdan en aşağı görülenine kadar herkesi aynı safta toplayıp, Allah Teâlâ’nın karşısında hepsinin insan olarak eşit olduklarını namaz kadar vurgulayan bir başka eylem yoktur. İnsanın bedeninin gıdaya ve çeşitli vitaminlere ihtiyacı olduğu gibi, ruhunun da gıdaya ve vitaminlere ihtiyacı vardır. Ruhun temel gıdası namazdır. Ve insanın bedeni çeşitli kirlerle kirlendiği gibi ruhu da kirlenir. Namaz bu her iki kiri de temizler. Namaz insanı yalnızlık duygusundan kurtarır. Günde en az beş defa tekbir alırken dünyayı ve içinde bulunanları arkasına atan, bu hareketiyle en azından şunları demek ister: Bütün dünya bir yana olsa bana Allah`ım yeter. Ben ondan başka boyun eğecek kimse tanımıyorum. Allah-u Ekber = En büyük Allah`tır, diyorum ve benim namazıma O`nun ihtiyacı olmadığını da böylelikle itiraf ediyorum.
‘Yeter duymak istemiyorum’ dedi Atilla Bey, kulaklarını kapatarak.
‘Ne kadar istemesen de anlatmak zorundayım’ dedi Yener Bey ‘Namaz sevgili Peygamberimiz aracılığıyla bizzat Yüce Allah`ımızın bize gönderdiği bir hediyedir; onu nasıl reddederiz? Namaz Miraç hediyesi olmakla müminlerin Miracı sayılmıştır. Yani namaz insanı mana âleminde alabildiğine yükselten bir asansördür. Ona tutunmayanlar aşağıların aşağısında kalacaklardır. Namaza belki de en az muhtaç olan insan, Allah Teâlâ’nın Resulü Muhammed aleyhisselamdır. Ama o, aynı zamanda namazı en iyi anlayan insandır. Bu yüzden onun, ayakları şişecek kadar namaz kıldığıolurdu. Aişe annemiz ona bir seferinde acıyarak: “Ey Allah Teâlâ’nın Resulü Allah senin geçmiş gelecek bütün günahlarını bağışladığını söylüyor, öyleyse kendini bunca yormak niçin?” diye sorduğunda O da: “Sükreden bir kul olmayayım mı?” buyurmuştur. (Buharî tefsir 48, teheccüd 6; Müslim, münafikûn 79, 81.) Demek ki namaz, Allah`ımızın verdiği sayısız nimetlere karşı da bir şükür, yani teşekkürdür.
Artık kalp temizliğinin nasıl olduğunu daha iyi anlıyor olmalıyız. Demek ki, kalp temizliği namaz kılmamayı değil, daha çok kılmayı gerektirir. Ancak namazın bütün bu iyi etkileri için bir şart vardır: Onu Allah`la yüzyüzeymis gibi kılmak. Yani “huşû” ya da “ihsan”. Kendisini Allah`la konuşuyor sayarak o şekilde namaz kılmak. Onun için namaz kılanın önünden geçilmez. Konuşanlar, arasından geçmek terbiyesizliktir. Bu yüzden Allah, kurtuluşa erecekler içerisinde öncelikle namazlarını “huşû” içinde kılanları sayar. (“Mû`minler elbette kurtulacaktır: Onlar ki, namazlarında huşuludurlar, boş şeylerden yüz çevirirler, zekâtlarını verirler, ırzlarını korurlar..:` K. Müminûn (23) 1-9.)
Bu yüzden Allah (c.c.) “Beni anmak için namaz kıl.” (Tâ-hâ (20) 14.) buyurur. Demek ki namaz Allah`ı anmak yani zikretmek ve hatırlamak için kılınır. Bu yüzden Allah (c.c.): “dosdoğru kılınan namaz insanları her kötülükten alıkoyar.” (Akebût (29) 45.) buyurur. Bunu herkes, kırk gün değil, sadece bir hafta, hatta bir gün huşû`lu namaz kılmakla açık seçik görür. Bu yüzden Allah Rasûlü dünya meşgaleleriyle yorulduğu ve sıkıldığı zamanlarda: “Ey Bilal, kalk da bizi ferahlat!” (EbûDâvûd, edep 78; Müsned V/364, 371.) yani, ezan oku da namaz kılalım, buyururlardı.
Onun arkadaşlarından bazıları da namaza durduklarında Allah`tan başka her şeyi unuturlardı. Hatta birisinin sırtına ok saplanmıştı. Acısına dayanamadığı için çıkaramıyorlardı. Bu yüzden o namaza durduğunda çıkardılar. Duymamıştı bile. (Benzer bir olay için bk. Kandıhlevî, Hayâtu`s-sahabe NI/605.)
Bir başkası, namazda hatırına gelip kendisini Allah`ı anmaktan alıkoyduğu için, çok değerli hurma bahçesini Allah Resulü`ne bağışladı. (bk. Kandıhlevîage NI/544;Ibnü`I-münzir, et-Tergib I/316) Artık nasıl namaz kılmayız? Nasıl Allah Teâlâ’ya kulluğu kabullenmeyiz? Nasıl çocuğumuza namaz kıldırmamakla ona acıdığımızı zannederiz? Namazın yaşını da, onu emreden belirliyor ve elçisine: “Çocuklarınız yedi yaşına gelince onlara namaz kılmayı öğretin ve onları namaza başlatın, on yaşına geldiklerinde de, eğer namaz kılmadıkları olursa, dövün, yataklarını da ayırın.” dedirtiyor. Gerçekten de çocukken başlanılmayan şeylere sonradan alışmak çok zordur.
‘Eehh yeter be!’ dedi Atilla Bey sinirlenerek ‘Ya dediğim şeyi yaparsın ya da seni her şeyden mahrum bırakırım’
‘Baba’ dedi Yener Bey ‘Sen ne yaparsan yap beni bu yoldan döndüremezsin’
‘Öyle mii?’ dedi Atilla Bey ‘O zaman sana yapacaklarım şeylere de hazır ol’ dedi sinirle. Ardından oğlunun yüzüne öyle bir tokat attı ki sesi duyan hizmetçi Yener Bey’e bir şeyler oldu korkusuyla onun odasına koşarak geldi ve onu yerde baygın bir şekilde yatarken gördü.
‘Yener Bey, Yener Bey ne oldu?’ dedi yanına oturarak.
‘Bırak onu’ dedi Atilla Bey, burnundan soluyarak
‘Ama efendim’ dedi Atilla Bey’in yüzüne yalvarırcasına bakarak.
‘Sana onu bırak dedim’ dedi Atilla Bey, bağırarak ‘Bırakmazsan ona yaptığım şeyi sana da yaparım’
Onun tehdidinden sonra hizmetçi mecburen kalkmak zorunda kaldı. O kalkmıştı ama içten içe ağlıyordu. Derdini söyleyemediğinden ve Yener Bey’e yapılanlardan dolayı. O aslında Yener Bey’i seviyordu ama kendisi hizmetçiydi. Ona bakması imkânsızdı. Hem baksa ne yazardı ki birbirleriyle evlenmelerine izin verirler miydi? Hayır, tabii ki izin vermezlerdi. Bundan dolayı içten içe kendini yiyip bitiriyordu.
Hizmetçi Atilla Bey’e bakmadan ona:
‘Tamam, nasıl isterseniz’ dedi ve salondan ayrılacakken Atilla Bey onu durdurarak:
‘Benden izin almadan nereye gidiyorsun?’ dedi tükürürcesine.
‘Şeyy efendim, özür dilerim’ dedi hizmetçi korkarak.
‘Hah şöyle, benim emirlerimi dinlemeyi öğreneceksin’ dedi Atilla Bey, kibirli bir şekilde. ‘Şimdi şunu kolundan tut beraber mahzene götürelim. Orada benden habersiz bir yere çıkmayacak. Orada kaldığı müddetçe ne su vereceksin ne de başka bir şey. Sana yalvarsa bile onu duymayacaksın. Eğer ona su ve yemek verdiğini duyarsam ölümlerden ölüm beğen’ dedi tehdit edercesine.
hikaye oku, hikayeler, din, dini hikayeler, İslami hikayeler, namaz, namaz kılmak, İslam, hikaye, din, dini hikaye arşivi, hikaye oku, hikaye okuma, yaşanmış dini hikaye, duanın gücü, dini hikaye,