SONUNCU VE BİRİNCİ DOĞUM GÜNÜM
Fiziksel kusurların yaratmış olduğu sorunlar nedeniyle hayatta çok şeyden yoksun kalan engelli insanlar yaptıkları her işte başarısızlığa uğradıkça kendilerine güvenleri kayboluyor ve daha da pasifleşiyorlar. Bu tür insanlar her zaman, hiçbir şey elde edemeyeceklerini düşünerek kendi durumları ile barışır, mücadele etmekten vazgeçerler. Fakat fiziksel kusurlu olsalar da, maddi açıdan zayıf ve eğitimsiz olsalar da, belirli beceriler kazanıp, başarı kazanabilirler. Fakat öyle engelli insanlar var ki, engeli bahane ederek hiçbir iş yapmak istemiyorlar. Bu tür insanlar bilmeliler ki, herhangi fiziksel problemlerinin olması onlara, başkalarına yük olma hakkı kazandırmaz. Maalesef, bugün birçok engelli insanımızda durum bu şekildedir. Birçokları tembelliği yüzünden, bazıları psikolojik sebeplerle, birçokları da bilgisizlik yüzünden, yani ne yapacaklarını bilmediklerinden, bu durumda yaşıyorlar. Böyle bir yaşam tarzı ise onların zaten dar kapsamda olan hayatlarını daha da sınırlar ve onları diğer insanlardan daha fazla bağımlı vaziyete düşürür.
Arkadaşlar, biliyorum ki, hayatınızda birçok iş yolunda gitmiyor. Fakat bu size yaşamdan tamamen vazgeçerek kendi içinize kapanmanıza hakkı doğurmuyor. Öncelikle çalışın, asla pes etmeyin. Aklınızda tutun, “Umudunu kaybetmeyen kişi mağlup edilemez.” Tembellikten uzak durup, kendi üzerinizde çalışmaya başlayın. Kendi üzerinizde ne kadar çok çalışırsanız, hayatta bir o kadar fazla başarı elde edeceksiniz. Gelişmek ve başarmak için sadece deneyin, başarı kendisi gelip sizi bulacaktır. Eğer velilerinizin geliri ömrünüzün sonuna kadar size yetecek kadar değilse, hemen gelecek üzerinde düşünmeye başlayın. Gelecekte etrafınıza bağımlı yaşamak istemiyorsanız şimdiden önlem almanız gerekir. İşte şimdi tüm kuvvetinizi toplayıp mücadeleye başlayın ve yeneceğinizden hiçbir kuşkunuz olmasın. Bugüne kadar karşılaştığınız başarısızlıkları unutun. Geçmiş başarısızlıkların hatıralarıyla yaşamak size fayda vermez. Artık yeni planlar yapıp, ileriye bakmak gerekir. Öğrenmeye devam etmek, işinin en iyisi olmak için çalışmak gereklidir.
Bir zamanlar ben de umutsuz bir halde, pasif yaşam tarzı geçiriyordum. Karşılaştığım her zorluğa sakatlığımın sebep olduğunu söylüyordum. Kendi geleceğimi düşünmeden, neden bu durumda olduğumu düşünmeden hayatıma devam ediyordum. İçinde bulunduğum durumdan çıkmak konusunda hiç düşünmüyordum. 27’nci yaşımı kutlarken, doğum günümde bana sorulan basit bir soru tüm hayatımı değiştirdi ve ben şimdiki noktaya ulaştım. Arkadaşlar, doğum günümde olanları ve sonraki bir yıl boyunca yaptığım çalışmaları sizlere sunmak istiyorum. Umarım işinize yarar…
“2008 yılının 27 Ağustosu. Bu gün diğer günlere göre daha erken uyandım. Bu gün doğum günüm. Düşünüyorum ki, benim en mutlu günüm işte, bu gündür.
Teyzemler bu günü benimle beraber kutlamak için bize geldiler. Aldığım hediyeler, tebrik amacıyla söylenen güzel sözler ve gösterilen özel dikkat sanki beni bulutların üzerine çıkarmıştı. Doğum günümün şerefine kurulan masanın başköşesine oturtmuşlardı beni. Doğum günüm neşeli gülüşler, konuşmalar içinde akıp gidiyordu.
Akşam geceye dönmüştü. Saatin on olmasına saniyeler vardı. Evet, bugün benim istediğim gibi bitecekti. Geçen yıl da böyle bitmişti. Zaten son on yıldır böyle bitiyordu benim için Ağustosun 27’si. Birazdan misafirler gidecek ve ben yediğim leziz yemeklerden sonra memnuniyetle hediyelerime bakacaktım. Sonra ise günboyu yüksek moralle yaşadığım için gece çok rahat uyuyacaktım. Bugün işte, böyle bitecekti. Fakaaat…
Misafirlerin gitmesine yakın kuzenim bana bir soru sordu. Sadece sordu. Merak ettiğinden mi, yoksa hayretinden mi, bilmiyorum. Ama sordu:
– Samir, neden arkadaşlarından hiçkimseyi davet etmedin?
Donup kaldım. Kuzenim moralimin bozulduğunu hissetti, hiçbir şey söylemedi. Artık masanın etrafında olup bitenleri ve konuşmaları fark etmiyordum. Bütün varlığımla düşünceye dalmıştım. “Bugün 27 yaşımdayım ve benim bir arkadaşım bile yok. Tek arkadaş mı? Yok. Tek problemim arkadaşımın yokluğu olsaydı keşke. Benim hayatım baştan sona dek boşluklarla doluymuş. Ailemden ve televizyonumdan başka kimsem ve hiçbir şeyim yokmuş. Aman Allah’ım, ben nasıl bir hayat yaşıyorum?! Bu nasıl olabilir ki? Nasıl oluyor ki, bu yıllar içinde hiçbir şeyin farkına varmadan kısıtlamalarla yaşamışım?”
Kendime kızdım. Her yıl bu gün tek yakındığım unsur zaman idi. “Yılda bir kez olan şey, neden böyle çabuk geçiyor? Neden doğum günümü bir yıl beklemeliyim.”diyerek, her doğum günümde söylenirdim. Fakat şimdi gözümü saate dikerek, misafirlerin gitmesini ve yalnız kalmayı istiyordum. Bugüne kadar düşünüyordum ki eğer özürlüysem, demek hiçbir şey yapmamalıyım. Eğer bugün hiçbir iş yapmayıp, günümü sadece boş geçiriyorsam demek ki buna hakkım var. Çünkü ben fiziksel özürlüyüm. Bugüne kadar düşündüğüm tek şey vardı. “Ben engelli bir insanım. Ben ne başarabilirim ki? Ben ne yapabilirim ki?” Her şeyi özrümün üzerine atıyordum. Bu hayatta benim hiçbir sorumluluğumun olmadığını düşünüyordum. Yaptığım her bir işte başkalarının yardımına ihtiyaç duyuyordum. Aylarca evden dışarı çıkmıyordum. Ve daha nice sorunlar.
Her şeyin sonu olduğu gibi, misafirler gittikten sonra annemle ablam sofrayı toplamaya başladılar. Babam ise televizyon izliyordu. Odama çekildim. Hediyeler karşımdaydı. Birkaç dakika hediye paketlerine baktıktan sonra bir defter ve kalem alıp hayatımdaki eksikliklerin ve sorunların listesini tutmaya başladım. Liste hazır olduktan sonra her şeyi yazdığıma emin olmak için sessizce okudum:
- Maddi sıkıntılar
- Fiziksel kusurlar
- Bana güvenen ve yakın olabileceğim arkadaşlarımın yokluğu
- Normal eğitimimin olmaması
- Genelkültürümün zayıf olması
- Mesleğimin olmaması
- Hayatta hiçbir şey elde etmemem.
Okuyup bitirdikten sonra bunları meydana getiren nedenleri yazmaya başladım. Her bir sorunun esas nedeni fiziksel özürlü olmam olsa da, kâğıda birkaç şey yazdım. Bunu tamamladıktan sonra her bir sorun için ayrı ayrı bir yıllık plan yaptım. Gelecek bir yıl içinde bu sorunları çözerek, hayatımda olan boşlukları doldurmalıydım. Çünkü ben ölmemiştim, sadece geçirdiğim felç sonucu el ve ayaklarımın iş kapasitesini yüzde 50 kaybetmiştim. Bu ise benim hayatı kendime zindan etmeme sebep olmamalıydı. İşlerimi tamamladıktan sonra defteri odamda yastığımın altına koydum.
Bu hayatta benim için her şeyden önemli ve değerli bu defter vardı. Hediyeleri odanın bir köşesine toplayarak uzanıp bir yıl sonraki durumumu hayalimde canlandırmaya çalıştım. Hayal kurmanın insanın gelişiminde çok büyük bir yeri olduğunu duymuştum, ama asla denememiştim. Biraz hayaller dünyasında dolaştıktan sonra kendi kendime söz verdim: “Samir, bu doğum günü senin için sınırlama, boşluk ve problem dolu bir yaşantı ile ettiğin son doğum günü olacak! Gelecek doğum gününü tamamen başka bir yaşam tarzı ile karşılayacaksın!”
Sabah uyandığımda planlarımı uygulamaya başladım. İlk olarak, fiziksel gücümün artması ve sağlıklı bir bedene sahip olmak için gerekli olan işlerden başladım. Plan yaparken bana hangi spor dalının daha yararlı olabileceği konusunda bir hayli düşündüm ve vücut geliştirmeyi seçtim. Bu spor dalını kas yapmak için seçmedim. Sadece hiçbir sporla meşgul olamayacağımı ve evde meşgul olabileceğim sporun vücut geliştirme olacağını düşündüm. Vücut geliştirmeye ait birkaç kitap, dergi alarak; bu spor hakkında bilgi toplayıp çok güzel bir antrenman programı yaptım. Egzersize devam ederken bilgi toplamaya da başladım. Komşumuzun üniversiteye hazırlanan çocuğu vardı. Onu çağırdım, özel ders ücretinin % 50’sini ödemek şartıyla bana İngilizceden ders vermesini rica ettim. Çocuk “öğrendiklerimi sana öğretirken tekrar etmiş olurum.” dedi ve anlaştık. Her gün antrenmandan sonra İngilizce ile beraber bireysel olarak, diğer ders kitaplarını da okuyordum. Sadece ders kitapları ile yetinmeyerek, edebi eserler de okuyordum ve televizyonda yayınlanan tüm bilgi yarışması programlarını izliyordum. Sorulan suallerden çoğuna cevap veremesem de bilgi toplamış oluyordum. Bunlar benim kelime hazinemi ve bilgimi zenginleştirmeye çok yardımcı oluyordu. En büyük etkiyi tabii ki, bilgisayar gösterdi, bunun da biraz sonra anlatacağım.
Zihinsel ve fiziksel gelişimle beraber maddi kazanç kaynağı bulmak da çözülmesi gereken önemli konulardan biriydi. Acaba, ben ne iş yapabilirdim? Plan yaparken bu soru etrafında düşünmüştüm. Kafama takılan tüm meslek dallarını tek tek düşünmüştüm. Birçok mesleği (aşçılıktan ressamlığa, mimarlıktan heykeltıraşlığa vb.) düşündükten sonra bilgisayar mühendisi olmaya karar aldım. Neden bilgisayar mühendisi? Bilgisayar bana hava, su gibi gerekliydi. Bilgisayar benim için dış dünyaya çıkış, toplumla tek iletişim aracı demekti. Ben hem onu öğrenerek meslek sahibi olacaktım, hem de internetin olanaklarını kullanarak bilgimi ve genel kültürümü artıracaktım. Zamanla bilgisayarla ilgili seçimimde yanılmadığımı gördüm. İngilizceden bilgimi daha da artırmak için internetten İngilizce gazeteler okuyor ve İngilizce olan filmleri izliyordum (hatta kişisel olarak İspanyolcayı da öğreniyordum). İnternetin imkânlarını kullandıkça genel kültürümün ne kadar az olduğunu fark etmekteydim. En sevimli sitem “Google” idi. Aklıma ne gelirse yazıp arıyordum. Karşıma çıkan sitelerdeki bilgileri öğrendikçe insanlardan ne kadar geri kaldığımı anlıyordum. İlk dostlarımı da sosyal ağlar vasıtasıyla kazanmıştım. Fiziki gücümün zamanla artması sayesinde evden dışarı sık sık çıkmamı da buraya eklersem, diyebilirim ki, artık farklı, yeni Samir olmuştum. İnsanlarla daha çok iletişim kuruyordum.
Bir yıl tamam oldu. 2009 yılının 27 Ağustosu sabah erkenden uyanmıştım. Çünkü bugün doğum günüm idi. Dönüp arkama bakınca büyük bir yol kat ettiğimi gördüm. Artık bambaşka bir insana dönüşmüştüm. Artık o her söze inanan, zavallı, zayıf Samir’in yerine fiziksel olarak güçlü, entelektüel, genel kültürlü, saygı duyulan ve birçoklarının ihtiyaç duyduğu Samir gelmişti. Bu kadar başarı bana kolayca gelmedi. Egzersiz yaparken ciddi şekilde yaralandım da. Bilgisayarımın bozulması sebebiyle çalışmalarıma iki ay ara da verdim. Birkaç kez hastalanıp yatağa da düştüm. Ailemin gelirinin düşük olması da bana büyük engel çıkarıyordu. Bazen bıktığım anlar oluyor, bazen de çok yoruluyordum. Öyle anlar oluyordu ki, “Eee, bu kadarı bana yeter…” diyerek, elde ettiklerimle yetinip işleri yarım bırakmak istiyordum. Fakat her şeye rağmen yoluma devam ettim. İnatla, sabırla devam ettim. Fiziksel özürlü olmamın çıkardığı birçok zorluklara rağmen devam ettim. Çünkü kendime sözüm vardı. Beni yolumdan döndürmeyen en önemli faktör işte bu sözdü. Ben hiçbir zaman kendime verdiğim sözden vazgeçmedim.
Evet, bugün doğum günüm. Teyzemler de bize gelecek, arkadaşlarımı da davet ettim. Bugün kendimi daha mutlu hissediyorum. Bu doğum günümde başarıyı elde ettim. Ve artık yepyeni ve toplumda yerini bulmuş Samir var. “DOĞUM GÜNÜM KUTLU OLSUN!!!”
NOT: Kararlılık göstererek, hayatımı yoluna koyduktan sonra başarıya gidiyorum. Özel işim ve çok güzel ailem var, 2 kitap yazdım, defalarca diploma ve plaketle ödüllendirildim. Bir yıl boyunca yaptığım planlarımın semeresini uzun yıllar göreceğim ve başarılarımın devam edeceğine hiç şüphem yoktur.
Sumgayıt / Azerbaycan 2014
Halal olsun gmaili verebilersen ?