Ölümle Yaşam Arasındaki İnce Çizgi
İsmim Anıl; belki de bir çoğunuz gibi aşk denen o sonsuz çukura düşmüşlerden birtanesi.
Benim hikayem herkese nasip olmayan bir sevgiyle başladı. Başlığımı ölümle yaşam arasındaki ince çizgi olarak seçtim, çünkü insan aşık olduğunda ya gerçekten ölür ya da gerçekten sevdiğinin kokusunu, varlığını iliklerine kadar hissederek yaşar.
Geceleri, hayallerimle uyumaktı aşk benim için. Güneşten daha erken uyanıp, beklemekti saatlerce. Gözlerine bakıp da unutmaktı her şeyi. Saçının her telini, incitmeden koklamaktı aşk.
Korktum kaybetmekten. Nasıl yaşardım ki nefessiz? Belki de hepiniz sordunuz bunu kendinize, nasıl unuturum. Nasıl uyurum hayalleri olmadan.
Uyursun be kardeş uyursun. Aşık olmak kefenini hazırlamaktır kendince. Ama ölümlerin de en güzeli aşık olmaktır. O illetten bir yudum alırsın ya, bir bakarsın ya sevdiğine, tutarsın ellerini. Bırakmamaya ant içmiş gibi. Ben de ölüm fermanımı böyle imzalamıştım.
Tek kişinin ağzından çıkan o sonsuzluğa denk iki kelime “Seni Seviyorum.” Bir zamanlar benim için o sade,” hayat” kelimesi “Sıla” adında biri olmuştu. Bir seneyi aşkın bir süre, hayat benim için ondan ibaretti. Kıyamazdım dokunmaya, sıkılmazdım saatlerce izlemekten, her hareketini. Yüzündeki izleri tek tek kazımıştım beynime herşeyiyle, herkesiyle benimdi O. Ayrıldık; hatalardan, nedenlerden ama hala benim. O sıcak nefesini her gece hissediyorum. Ben belki de herkes kadar yaşam denen tecrübeyi yaşamadım.
Yaşım 17 lise 2 öğrencisiyim ama herkes kadar aşk denen ölümü tattım.
Biliyor musunuz? Artık korkmuyorum kaybetmekten, çünkü ben hayatım boyunca sahip olduğum en güzel ve en sonsuz şeyi kazandım ve hiç olmamış onu kaybettim. Ben karanlığın ortasında ışığımı kaybettim ama karanlık benim karanlığım, o varsın bulsun ışığını. Eğer sizde karanlıkta ışıksız yapayalnızsanız, kalbinize dokunun bırakın hayalleri doldursun karanlığınızı, öylece uyuyun, bir gün uyanıp nefesini hissedecek gibi…
Anıl Kalay