Özlenene Heba Yıllar
Kaderimin bana sunduğu yaşamın adıydı özlem. Özlenene sevgiler hep sonsuzdu. Ona hasret evlerde, ona hasret sokaklarda ona hasret yaşamaktı. Baktığın her şeyde onu aramaktı. Özlenene ulaşabilmenin yollarını bulmaktı. Bu gayretle çektiğin acının farkına bile varmamak kedini sorguladığında daha büyük bir acı hissetmendi. Mantığım bunu kabul etmese de kalbim mantık kapılarını çoktan kilitlemişti. Bu acıya öyle alışmışım ki özlemeyi bile özler olmuşum.
Ben bu hallerdeyken, özlenen ne hallerdeydi acep. İşte, bekle sevdiceğim geleceğim dediği gün gelivermişti, kolunda körpe nişanlısıyla. Yandı bedenim görünmeyen ateşlerde. Yıllar eridi gitti ellerimde. Bir de utanmadan nikah davetiyesi göndermiş. Yandım ona hasret anlarıma. Çektiğim acılarıma. Bu durum kalbime çok ağır gelmişti. O an terk ettim evimi ve bir daha o sokaktan hiç geçmedim. 30 yıl oldu ortak dostlarımızla görüşmeyeli, 30 yıl oldu onu tanıdığım, doğup büyüdüğüm o şehre gitmeyeli. Bakamadım gökyüzüne mavi diye ve denizi olmayan bir şehre yerleştim. O günden sonra uzak durdum hep deniz gözlülerden.
Hani diyor ya şair; “Nerden düştüm ben bu aşka, ne verdi ki dertten başka?” diye. Nerden geldin aklıma şimdi? Yıllar geçti de geçmedi kırgınlığım, geçmedi… Bu yürek sevdanı silemedi…. Seni asla affetmedi.
Gülten Ajder