Hikaye “Süper Kahraman” 6. Bölüm
Ama hiç de öyle olmadı.
Kâğıt suyu tutmadı, su bardaktan aşağıya boşaldı. Her yer sırılsıklam oldu. Özür diledim. Orhan Amca “Ne yapıyorsun oğlum? Oyun oynama, iç suyunu” dedi. Hala oyun oynadığımı sanıyordu. Bu benim için iyi bir şey. Demek ki benden hala şüphelenmemişti. Planın ikinci aşaması için öğle yemeğini beklemek zorundaydım. Öğle yemeğinde hayal ettiğim muhteşem tiradı atmak için sabırsızlanıyordum.
Vakit geldi, güvenlik görevlileriyle beraber yemeğimizi yerken masanın üzerine çıktım. Tam şovuma başlıyordum ki daha masaya ayağımı koyar koymaz Şerif Orhan Amca kulağımdan tutup enseme bir şaplak attı, aşağıya indirdi beni.
“Oraya ayak konmaz, orda nimet yeniyor” dedi.
“Biliyoruz herhalde nimet yendiğini, ama sorun bu mu gerçekten Orhan Amca? Benim içimdeki şu kahraman olma ateşini görmüyor musun? Hissetmiyor musun gözlerimdeki sihri? Anlamıyor musun yahu beni? Ne kadar sığsınız? Ne kadar tekdüze, ne kadar sıradansınız. Hâlbuki ben TÜBİTAK falan deyince sizi daha bir şey sanmıştım.” dedim.
“Ne sanmıştın lan deli” diye oturduğu sandalyeyi geriye çekerek iri cüssesi ile üzerime doğru eğildi. Sonra döndü, arkasında duran mesai arkadaşlarına parmağıyla beni işaret ederek “Bunun babası da böyle deliydi zaten” dedi.
“Bir gün hiç unutmam Beşiktaş- Ankaragücü maçına gittik bunun deli babasıyla. Rıza terse bir top indirdi. Dakika daha 15 falan. Metin orta sahanın oradan bir fırladı abi, ok gibi gidiyor. Aldı topu, kaleciyi de yatırdı, bastı golü. Daha sevinmeye fırsat olmadan baktım yan hakem çekmiş bayrağı. Haydaaa!!! Ya nasıl olur falan fişman derken tabi hakeme küfür gırla gidiyor. O sırada, baktım bunun deli babası çıkartmış ayağındaki iskarpini fırlatmış sahaya. Bana diyor ‘Orhan iskarpin gitti’ ‘Nereye gitti oğlum’ diyorum ‘ayağındaki iskarpin?’ ‘Attım hakeme’ diyor. Deli işte. Gazhanenin ordayız o zaman. Şimdiki yeni açık tarafı. Beşiktaş’tan Üsküdar’a kadar seke seke tek ayak gelmişti manyak. Polisten yediği coplar da cabası. Deli işte ne yapacaksın, oğlu da bunun gibi deli demek ki” diye başımı okşayarak gülmeye başladı.
Her daim gömlek cebinde taşıdığı Tekel 2000’den bir dal çıkardı sonra. Hafif kafasını eğerek yaktı sigarasını. Derin bir nefes çekti. Dumanını burnuyla ağzından aynı anda çıkartabiliyordu. Her üfleyişte sigaradan sararmış bıyıkları sigara dumanının içinde kayboluyordu. Büyük burun delikleri, derin derin ve hırıltılı soluk alışverişi, iri parmakları, kocaman gözbebekleriyle Guliver’in Devler Ülkesi’ndeki devlerden daha dev bir adamdı Şerif Orhan Amca.
Sonra beraber yemek yediği dört güvenlikçiye “Hadi siz de yakın birer tane sonra camları açar havalandırırız, zaten bizden başka kimse gelmez bu saate sonra yemekhaneye” dedi.
Diğer güvenlikçiler hem yaş olarak hem de belli ki kıdem olarak Orhan Amca’dan çok daha küçüktü. Hepsi hemen birer tane yaktılar. Sanki Orhan Amca’dan böyle bir emir bekliyorlarmış gibi. Hep bir ağızdan üflediler sigara dumanlarını havaya. Yemekhane bir anda duman altı oldu. 1 dev ve 4 tane ejderhaya karşı tek başıma savaşmak durumundaydım şimdi. Tam bir süper kahramana göre bir işti bu.
Orhan Amca son fırtını çektikten sonra izmaritin ucuyla tuttuğu sigarayı gençten güvenlikçiye uzattı.
“Kenan şunu dışarda öldür de gel oğlum, içeriyi pisletmeyelim şimdi” dedi.
Bir süre sonra karnım çok acıktığı için bir süreliğine süper kahramanlıktan uzaklaşıp tabldottaki taze fasulyeye yoğunlaşmıştım. Biletti, yoldu, otobüstü derken sabahtan beri hiçbir şey yemediğimi fark ettim. Aç karnına süper kahramanlık olmaz diye tabldottaki taze fasulyenin sularını ekmeğimle sünnetlerken Orhan Amca babacan bir tavırla;
“Oğlum biz burada güvenlik görevlisiyiz. Öyle deney meney işlerini biz ne bilelim. Hadi karnın doyduysa kalk git bak Feyyaz’a oyun hamuru almıştım oyna onlarla kulübede, Giderken de al onları İstanbul’a götür, Feyyaz’ıma sürpriz olsun” dedi.
Şerif Orhan Amca dünyanın bir süper kahramana ihtiyacı olduğunu ve benim kendimi bunun için seve seve feda ediyor olmamı hiç anlamadığı gibi beni eblek oğlunun eblek oyun hamurlarına yönlendirmesi o an benim için bardağı taşıran son damla oldu.
“Gamma ışını, beta ışını, radyasyonlu börtü böcek, ne varsa gönüllü denek olayım. Lütfen beni süper kahraman yapın.” diye ayaklarına kapandım Orhan Amca’nın, çırpınmaya başladım. Çok korktu, ilk başta havale geçiriyorum sandı. Şoka girmiş gibi bana bakıyordu. Göz bebekleri kocaman oldu.
Kendimi yerden yere atıyor, elime ne geçerse fırlatıyor, yatıyor yuvarlanıyordum.
“Bana deney yapın, deney yapın bana, ite köpeğe ısıttırın beni, süper kahraman olmak istiyorum ben” diye yırtınıyor, bağıra çağıra duvardan duvara vuruyordum kendimi.
Diğer güvenlikçi çocuklar korktular. Hepsi birden ayaklandı. Beni tutmaya sakinleştirmeye çalışıyorlardı. Her birinin tek tek yakasına yapışıyor, “Beni süper kahraman yapın” diye yalvarıyordum. Biri elimden, biri belimden, diğerleri kollarımdan tutmaya çalışıyor ama zapt edemiyorlardı.
İlkay Demir
hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, hikaye yaz, hikaye yazma, super kahraman,Digiturk,TÜBİTAK’,TÜSİAD,