Gizemli Yolculuk Hikayesi -Mektup- 2. Kısım 23. Bölüm
İki arkadaş düğünün ardından gidecekleri yeri görebilmek için ellerindeki mektubu tekrar açtılar. Açar açmaz şaşırıp kaldılar. Tekrar tekrar açıp her seferinde aynı şeyle karşılaştılar ve birlerinin yüzüne ‘neler oluyor böyle’ dercesine baktılar. Şaşkınlıkları geçince mektuba tekrar baktılar. Evet, bu sefer yanılmıyorlardı. Mektubun içinde hiçbir şey yoktu. İçindeki yazılar, yönler adeta silinmiş gibiydi. Mektubun içindeki yazıların silindiği görülünce yollarının sonuna geldiklerini anladılar. Hazırlıklarını yapıp oradaki herkesle vedalaştılar. Asıl mektubu yerine ulaştırmak için tam yola çıkacakken Hasan’ın köpeği Karabaş ortaya çıktı ve üstelik yalnız değildi. Arkasında dört yavru ile beraber geliyordu.
Karabaş, ortaya çıkıp yanlarına gelince Hasan attan inerek ona yaklaşıp başını sevdi ve ona:
– Karabaş, demek bunun için ortalıklarda görünmüyordun.
Hasan’ın sevincine diyecek yoktu sanki. Çünkü çok sevdiği köpeği geri gelmiş, üstelik tek de gelmemiş, yavruları ile beraber geri gelmişti. İşte, bundan dolayı seviniyor, Karabaş ve yavruları ile beraber yuvar yuvar oluyordu.
Hasan, Karabaşın geri geldiğine sevinmesine sevinmişti, ama şimdi ne yapacaktı. O yavruları ile beraber peşlerine gelemezdi. O yüzden Fatih Baba’dan onlara bir müddet bakmasını rica etti. O da kabul edince içi rahat bir şekilde atına binerek mektubu yerine ulaştırmak için yola çıktılar. Bir hafta yol gittikten sonra mektubu yerine teslim ettiler. Mektup yerine teslim edildikten sonra köye geri döndüler.
İki arkadaş, mektubu yerine teslim ettikten sonra bir ay Fatih Baba’nın evinde dinlendikten sonra evlerine gitmek istediklerini ona söyleyip hazırlıklarını yaptılar. Hazırlıklarını yaptıktan sonra Fatih Baba onlara:
– Eğer müsaade ederseniz, sizi hatırlamak amacıyla köpeğiniz Karabaş’ın üç yavrusunu almak isterim.
Hasan, Fatih Baba’nın bu isteği üzerine ona:
– Fatih Baba, yavruları elbette alabilirsin. Zaten uzun bir yolculuk yapacağımız için yavruların hepsini alamayız.
İki arkadaş yol hazırlığını yapıp Karabaş’la onun yavrusunu alarak yola çıktılar. Köyün çıkışına doğru geldiklerinde köy halkı onları uğurlamak için bekliyordu.
İki arkadaş köy çıkışına gelince durdular ve hepsiyle helalleşip vedalaştılar. Köyün tam çıkışında Fatih Baba’nın oğlu onları durdurarak bir şeyler konuştu ve onlarla beraber köy halkının beklemekte olduğu yere geri döndüler.
Misafirleri uğurlayan köy halkı, Fatih Baba’nın oğlu Veli tarafından durdurulup onlarla bir şeyler konuştuğunu görünce başta Fatih Baba olmak üzere herkes şaşırdı. Acaba ne demek için durdurmuştu ve aralarında ne konuşuyorlardı. Herkes merak içerisindeydi. Bu merakları, Fatih Baba’nın oğluna seslenmesiyle daha da üst seviyeye çıktı. Fatih Baba, oğluna seslenerek yanına gelmesini istedi. Veli yanlarına gelince Fatih Baba, oğluna:
– Oğlum, niçin misafirleri durdurup gitmelerine engel oldun. Hem söyle bakalım. Onlarla ne konuştun.
Veli, babasının üst üste soru sorması üzerine babasını sakinleştirerek ona:
– Baba, müsaade edersen ben de onlarla gitmek istiyorum.
Fatih Baba, oğlunun sözleri karşısında hem şaşırmış hem de üzülmüştü. Bu yüzden yutkuna yutkuna:
– Oğlum, niçin onlarla gitmek istiyorsun? Diye sordu.
– Baba, benim onlara karşı bir sözüm var. O sözü yerine getirmek zorundayım.
Dr. Burak ve Hasan, Velinin sözünü unuttukları için bir anda şaşırdılar ve bir ağızdan ‘ne sözü’ diye seslendiler. Veli, onların bu sözü karşısında onlara dönerek:
– Sizinle ilk karşılaştığım zamanı hatırlıyor musunuz?
– Evet, hatırlıyoruz.
– O zaman, ben çok sıkıntıdaydım ve siz bana yardım etmiştiniz.
– Evet, etmiştik.
– O zaman bende size yardım ettiğinizden dolayı sizin yanınızdan ayrılmayacağıma ve size hizmet edeceğime dair söz vermiştim.
– Eveet, şimdi hatırladık.
Onların bu hatırlamalarından sonra babasına dönerek:
– İşte, bu yüzden onlarla beraber gitmek istiyorum. Tabii iznin olursa.
Fatih Baba, oğlunun niçin onlarla gitmesi gerektiğini söylemesi üzerine oğlunun misafirleriyle beraber gitmesine izin verdi.
Fatih Baba, oğlunun misafirleriyle beraber gitmeden evvel bütün hazırlıklarını yapması için eve gönderdi. Veli, babasından izin alır almaz hemen eve giderek bütün hazırlıklarını yaptı ve annesine misafirlere verdiği sözü söyleyerek babasından izin aldığını ve onlarla beraber gideceğini söyleyip annesiyle vedalaşıp geri döndü.
Veli, hazırlıklarını yapıp geri dönerken Fatih Baba, Hasan’a dönerek:
– Oğlum, gerçi sizi buraya o çınar ağacı getirdi, ama buralara gelmenizin asıl sebebi neydi? Diye sorunca Hasan:
– Baba, buraya gelmemizin asıl sebebi bu mektup, diyerek mektubu Fatih Baba’ya uzattı. Fatih Baba, mektubu alıp okuduktan sonra:
– Bu mektubu götüreceğiniz kişiyi tanıyorum. Onun amcası yıllar evvel buraya geldi. Neler yapacağını anlatıp benden yardım istedi. Bende ona yardım ettim. Bu yardımlardan sonra çıkıp gitti, o günden sonra bir daha göremedim, dedikten sonra mektubun kalan yerlerini okuyup bitirdikten sonra ‘demek vefat etti ha’ dedi ve o da bir mektup yazdı ve onu da onlara ulaştırmasını istedi.
Onlar aralarında konuşup anlaşırken Veli gelmiş babasının konuşmasının bitmesini bekliyordu. Babasının konuşması bitince onunla vedalaşıp misafirleriyle beraber neşe içerisinde yola çıktılar. Bu neşelerine Karabaş da katılmış bir yandan kuyruk sallıyor, bir yandan etraflarında hoplayıp zıplıyordu.
Hasan, Dr. Burak ve Veli yolda konuşa konuşa giderlerken bir ara Hasan Dr. Burak’a: