“Ağlayan Ağaç” Hikayesi
Bir gün Kerem parkta oynarken dikkatini parktaki ağaçlar çekmiş. Onlara bakarken hayal kurmuş ve aklına bir ağacın tohumunu ekmek gelmiş. Benim de bir ağacım olsun diye umutla gitmiş ve hayalindeki ağacın tohumunu ekmiş. Bunu gören Kerem’in arkadaşları da aynı tohumdan ekmişler.
Kerem, o kadar istekli bir şekilde ağaç büyütmek istiyormuş ki, her gün ağaç olacak tohumunun yanına gidiyormuş. Diğer arkadaşları da bu konuda ağaçlarıyla Kerem kadar ilgili değillermiş. Heyecansız bir şekilde bakıyorlarmış tohumlarına. Haftada bir defa yanına ağaçlarının gidiyorlarmış.
Aradan seneler geçmiş. Kerem 26 yaşına gelmiş. Geçen seneler boyunca Kerem de geçmeyen çok acılar yaşamış. Hayatta en değerlisini anne babasını, ailesini kaybetmiş. sonra evlenmiş, eşinden ayrılmış, işten kovulmuş. Arkadaşları onunla hep dalga geçiyorlarmış. Bu sebeplerden dolayı hep mutsuzmuş.
İnsanlar çok acımasızca davranıyormuş, oysa ki Kerem yolda yürürken bile karıncalara basabilirim diye hep dikkat eden birisiymiş, çok yardımsevermiş.
Kerem’ in ağacı vardı ya hani? Ona 20 sene boyunca çok iyi bakmış, onu hiç ihmal etmemiş, gübresini suyunu hep zamanında vermiş.
Kerem’in eski arkadaşları da kendi diktikleri ağacın arazisini satın alıp, tam diktikleri tohumun üstüne büyük bir malikane yaptırmışlar, hem de Havuzlu ve bahçeli. Çok zengin olmuşlar. Kerem Onlardan çok çalıştığı halde hep fakir kalmış. Ama haline yine de şükür ediyormuş.
Her gün ağacının yanına giden Kerem, artık onunla konuşmaya, ağacıyla dertleşmeye başlamış. Bütün dertlerini onunla paylaşmaya başlamış. Çünkü Kerem, ağacının kendisini duyduğunu hissediyormuş. Artık Kerem’in en güvendiği dostu ağacıymış. Üzerinde bir dal kırığı olduğunda, çabucak bir sargı bezi alıp, kırık olan yeri sarıyormuş.
Kerem’in eski arkadaşları ise onunla dalga geçmek için ağaca hakaretler yağdırıp gülüşüyorlarmış hatta ağaca zarar vermeye bile başlamışlar. Kerem’in henüz bu durumdan haberi yokmuş.
Kerem, yine bir gün ağacının yanına gitmiş, onu sulamış, sardığı sargı bezini çıkardıktan sonra, yine ağaçla dertleşmeye başlamış. Kerem her gün böyle dertleştikçe, ağaçta Kerem’in haline üzülüyormuş. Ama ağaç dillenecek değil ya, Kerem bilmiyormuş.
Bir gün Kerem yine ağacın yanına dertleşmeye gitmiş. Eskisi gibi zorluk çekmiyormuş. Mutluymuş. Bu defa da ağacının yanına mutluluğunu paylaşmaya gitmiş. “Merhaba sevgili dostum. Eski dertlerimi unuttum. Tek sıkıntım bir arkadaşım yok. Keşke bir tane arkadaşım olsaydı. Böyle benim yanımda kalacak, arkamı kollayacak.” Demiş.
Ondan sonra ağacın kırık olduğu daldan yaş akmış. Sonra ağacın başka bir yeri kırılmış ve başka yerinden yaş akmış. Kerem, hemen üstündeki kabuğu almış ve ağacın yaş aktığı yerleri silmiş. Silerken içinden bir ses geçmiş. *ağlama sesi* ” Benim bir sürü derdim var be Kerem. benimde derdim var. Ah bir dillensem de bütün dertlerimi sana anlatsam” diye ses geçmiş. Ağaç ağlarken silmiş ağacın yaşını, yine içinden ses geçmiş:
-Biliyorum beni duyamıyorsun ama, benimde derdim var. Senin derdin kalmamış ki zaten. Ben senin arkadaşın değil miyim? Kerem,
-Sen benim arkadaşım değilsin, sen benim ağacımda değilsin. Sen benim kan kardeşimsin. Sen benim en güvendiğin kardeşimsin. Biliyorsun benim kardeşim hiç yok. Aslında var. O da sensin. Niye üzerine alınıyorsun. İstediğin derdini bana anlatabilirsin demiş.
Ağaç;
– Sen beni duyabiliyorsun.
– Elhamdulillah. demiş.
Bu olaydan sonra, ağaçta dertlerini anlatmaya başlamış. Birlikte çok güzel vakit geçiriyorlarmış. Zamanla Kerem’in işleri yolunda gitmiş çok para kazanmaya başlamış. O da tıpkı arkadaşları gibi ağacın bulunduğu araziyi satın alıp hemen yanına bir ev yaptırmış, Sonra bahçesine başka ağaçlar dikmiş.
Aradan birkaç ay geçtikten sonra Kerem’in yaşadığı kasaba da “Ağaçla Konuşan Adam” diye hikayeler anlatılmaya başlamış.
Herkes ağacı çok merak ediyormuş. Ağaç ise çok korkmuş. Korkudan ağlıyormuş. Hem de dalı titreyerek ağlıyormuş. Kerem bunu görünce “Kardeşimin yanından gidin. Korkutuyorsunuz kardeşimi.” demiş. Herkes ağacın yanındaymış çünkü ağacın yanında haber sunuluyormuş. Herkes ağacı satın almak istiyormuş. Röportaj yapan adam Kerem’e ağacın kaç liraya satıldığını sorduğunda ağaç daha da fazla titremeye ve yaş dökmeye başlamış. Kerem;
“Ağaç satılık değildir. Ben kardeşimi satmam. Sen kardeşini satar mıydın ki de bu soruyu bana soruyorsun be arkadaş?”
demiş ve kalabalığı dağıtmış.
Bir kaç gün sonra Kerem’in evinin kapısı çalmış. Kapıyı çalan kişi, kasabanın en zengin adamlarındanmış. Adama sormuş ” Sana 1 milyon dolar verseydim ağacı bana satar mıydın? Başka biriside kapıya dayanıp “Ben 2 milyon veririm. Yeter ki bana sat o ağacı” demiş. Kerem’de; “Ben size 4’der milyon dolar vereyim, siz benim ağacımı korkutmayı kesin” demiş. Diğer kişi” Ben 100 milyon veriyorum. O Ağacı bana sat” demiş, dünyanın en zengin adamı.
Kerem bütün teklifleri reddettikten sonra herkes Kerem’e “Aptal” diyerek bağırmış. Kerem bahçeye çıkmış. Bütün dertler bitti ya, ağaç meyve vermeye başlamış. Kerem’e sormuş.
-100 milyon teklif verdiler. Burayı niye satmadın. 100 milyonla istediğin kadar ağaç alırdın. demiş. Kerem’de;
-Sen beni 100 milyona satar mıydın da bunu soruyorsun be arkadaş demiş. Ağaç;
-Hayır hayır. Bu çok büyük teklifti de o yüzden sordum demiş. Kerem gülmüş ve suyunu döküp, meyvesini alıp eve gitmiş. Haberleri açıp, izlemeye başlamış. Ama on dakika sonra haberlerde öyle bir şey çıkmış ki Kerem şok olmuş.
Zenginlikle öfke kusan eski arkadaşlarının malikanesinin tam altında ağaç vardı ya, İşte o ağaç o öfkeyle malikaneyi yıkıp geçmiş. O arada bahçeden gelen sesle ürkmüş ve koşarak bahçeye çıkmış. Birde ne görsün ağaç düşmanı bir adam Kerem’in ağacının canına kıymış. Bahçede boylu boyunca uzanmış dallarından yaşlar akıyormuş. Buna şahit olan ağacın bahçedeki tüm ağaç arkadaşları da ağlamaya başlamışlar hepsi çok üzgünmüş.
Kerem yine en değerlisini, kan kardeşini, dert ortağını kaybetmişti. Dizlerinin üstüne çöktü ve saatlerce orada ağladı.
Evinin bahçesine ağacın kökünün olduğu yer vardı ya, tam üzerine, kök kalmadığı yerde mezar yaptırmıştı.
Adam son sözlerini söylüyordu ağacına, eski kan kardeşine “Duaların gerçek oldu kardeşim. Hani demiştin ya onlar bana kötülük yaptı, gözümün önünde arkadaşlarımı kestiler diye, ama bir de şey demiştim ya, hani seni ilk diktiğimde, arkadaşlarımda aynı senden dikmişlerdi diye, ben o zamanda hissetmiştim aslında seni duyabiliyordum. Nedense içimden senin sesin geçti. İşte ben o zaman ne kadar güzel bir kalbin olduğunu anlamıştım.
“İnşallah o arkadaşlarım büyür de, koskocaman meyveler verir, onları yerler aynı senin yapacağın gibi.”
Bu duayı seni ilk üzdüklerinde söylemiştin. Kötü kalpli olmayan ağaç. Huzur içinde yat benim kan kardeşim” demişti…
Yazar: Oğuz Kerem Ajder
6/E
hikaye, hikaye oku, hikaye okuma, çocuk hikayeleri, kısa hikayeler, duygusal hikayeler,