Düşündüren-Eğitici Hikayelerİbretlik HikayelerKısa HikayelerSizden Gelenler

Çok Güzel Bir Öykü; “Davut’ tan Vesselam.”

Çok Güzel Bir Öykü

Çok Güzel Bir Öykü; “Davut’ tan Vesselam.”

Gecenin üçü, istasyonda kara bir köpek, onun çiğil çiğil gözleri ve bir de ben varım. Gelip geçenler var illa ki hepsi durucu değil, yerlisi değiller ki istasyonun. Kırçıl sakallı bankta yerleşmiş şu adamı saymazsak. Bekliyoruz beraber, o kara köpek ve ben, bir de ötede banktaki
adam. Sırtımda Abdullah’ın ceketi, cebimde Abdullah’ın verdiği bozuk paralar, aklımda Abdullah’ın çıkarken söylediği tembih mahiyetinde sözler.

Çıkıp bu ceketle, bu paralarla ve bu kafayla Abdullahlara gitsem, ben Abdullah’ım desem; olmaz şey değil. Yüzümde Abdullah ın gülüşü. öykü

Eskidendi iyilik dediğin şey ağabey, şimdi yok öyle bir derdi hiç kimsenin…. Ama gidemem, çocuk elinden geleni yaptı baksana herşey onun, ben bile kalabalığa girsem arkamdan bir ses işitsem:

“Hey sen! Evet sen Abdullah’ın arkadaşı değil miydin sen?” Diyecekler. Ben bile Abdullah ile anıldığıma göre daha bana ne yapsın? öykü

Ne zaman kapana kısıldığımı hissetsem, çözüm yerim işte burası, bilmem anlatabildim mi? Düşünmek ve ne yapacağına karar vermek için en ideal yer burası. Çatırdadı çalılıklar, içinden bir ceket, ceketin içinden bir adam, bu ceketin cebinden de bir şişe çıktı geldi. Ötede bankta yerleşmiş olan evsiz garip bir adam. öykü

– Selamün aleyküm

– Ve aleyküm selam hikaye

– Sürmeli derler bana. Anadan gözlerim sürmelidir.

Elindeki şişeyi ağzına götürüyor, şişe boş. Gecenin üçü, kimse kimsenin tekin olacağını olmayacağını bilemez. Yürüyüp uzaklaşmak için hamle yapıyorum.Yürüyorum ama ardımdan kelimelerle kement atıyor. hikaye

– Eniştem. Diyor. Baba evimden Diyor. Olur mu canım hiç öyle şey. Herşey sırayla diyor bir de diyor. Kiracımıyım ki ben.

Kelimeleri kafamda birer cümleyi tamamlıyor.

İşte evsizliğimin hikayesi kardeşim, Akrabaların ettiğini bazen akrep etmiyor. Bir ceket, bir şişe, soğuk sokaklar, bir acil durum, bir acı çaresizlik, bir meczup, bir kara köpek ve bir cep bozuk para şıngırtısı.

– Herşey sırayla birazda biz kalalım evde diyor eniştem. Diyor Sürmeli. hikaye

Sırf anlatmak için anlatmıyorum ki bu hikayeyi ben sana! Derdim aklımı uçurmuş, öyle sersem koşuyorum oradan oraya. Çaresizlik paçalarımdan dere olmuş. Üç yüz lira para lazım. Nöbetçi eczaneden babamın kalp ilaçları için. Üç kişi var vicdanıma yakın; arkadaştan biri, biri arkadaştan öte, bir diğeri akraba… Çok çıkarmışız birbirimizin bacağını çamurdan fakat gece işte… Herkes derin rüyaların koynunda, kim çaresiz, kim yoksul, kim hasta kim bilir? Telefon yok, araba yok, otobüs yok bu saatte yol var onun yerine, ayaklar var, kapkara pırıl pırıl gözlü kara bir köpek var bir de soğuktan it gibi titreyen Davut. Kim bilsin saat dörtte nereye gidiyor Abdullah görünümlü Davut?

Biri bize yakın oturuyor, adı Arif, çalıyorum kapısını, çekine çekine ama nafile. Atletle çıkıyor üst kattan pencereye, ah diyor; yok ki kardeşim, işsizim üç aydır. Sabah olsa bulup buluştururduk…
Sabah olsa keşke, keşke sabah olsa diyorum. Üzme sen kardeşim kendini, buluruz nasılsa, hepten yok olmadık ya? hikaye

İçimden bir ben çıkıyor, sonra onun içinden başkası..Kendim kendime teselli veriyor, içimden çıkanın biri ümit var biri karanlıklara karışıp gitmek üzere… Nihatların ev öteki mahallede, zile basınca korkuyla yanıyor ışıkları evin. Işıklar kara haber endişesiyle titriyor. İhtiyar bir teyzecik; ovcalayarak gözlerini kim o diyor usulca, sesinden herşey kapı yokmuş gibi bana görünüyor. Nihat’ı aradım teyzem, arkadaşı Davut’um ben. Rahatsız ettim affedin. Acil bir durum vardı da Nihat’tan borç alacaktım. Yani biraz acil olmasa böyle alacaklı gibi böyle kara haber tellalı gibi yani teyzecim…Laf yumak olunca dilimde, kapının kilit sesi duyuldu. Teyze iki büklüm; Nihatlar gitti oğlum köye, kaynatasına gittiler.

Eyvah kopuyor, aramızdan yılanın kuyruğu gibi, ıslak bir kırbaçla sırtıma vuruluyor yılan, öyle geliyor yani. Bir Asya ablam kaldı. Kocası dairede memur. Hiç sevemedim nedenini bilmediğim bir nedenden ötürü, belki kibir, belki ne biliyim bişey yüzünden işte ama çare yok. İki arka sokakta Molla Fenari sokağı, kırmızı limuzin gibi araba onların. Zil bahçe kapısında basıyor, evin
içine imdat sinyali gibi uzatıyorum sesimi. Işıklar yanmıyor, basıyorum yanmıyor. Kırmızı limuzin araba bana bakıyor, bakmak istemiyorum, zile basıyorum, ışıklar yanmıyor. Hiç kimse çıkıyor kapıdan, hiçbir şey sormuyorum, hiçbir cevap alamadan geri dönüyorum. Aziz Mahmud Hüdai camiinin kubbesine çiğ yağıyor. Soğuk. hikaye

Geri dönüyorum istasyona. Kara köpek, istasyon görevlisi beni görünce arkadaş görmüş gibi seviniyor. Kara köpek kuyruk sallayarak yanıma koşuyor. Cebim şıkır şıkır Abdullah’ tan aldığım paralar; sanki zenginlik şakırdatıyorlar, içimde fakirlik kör bıçağını bileyliyor. Sürmeli bankta oturuyor, aynı bana söylediği sözleri boşluğa anlatıp duruyor. Meğer bir bana anlatmıyormuş, hep aynı sözlerle avutuyormuş kendini. Yalnızlık diyorum bazen insana aklını işte böyle yitittiriyor. Geçip yanına oturuyorum, görmemiş gibi hiç bana bakmıyor. Kara köpek de gelince nihayet yüzünü dönüp; sen az evvel gelen çocuk değil misin? Diyor.

– Evet. Kalp ilacı lazımdı, ilaç için borç almaya gittimdi.

– Aldın mı peki? hikaye

– Sorma Sürmeli elimiz boş gönlümüz loş geri döndük. Gece gece milleti telaşe verip gururumuzu pas pas yapmakla meşgulüz. En iyisi deli olmak meczup olmak öyle değil mi bazen bende senin gibi bir köşe başını çevireyim kendimce dünyama dalayım istiyorum. Deli deyip kimse ilişmez diyorum.

– Eniştem var ya para kasalarını bodruma üst üste diziyor. Beş tane daire beş tane de bağ evi, bize gelince foss.

– Öyledir ya. Tövbe tövbe. Neylesem hiç bilmiyorum.

– Bir keresinde bu enişte bey beni memlekete geri gönderecek oldu, hemen dikildim karşısına. Olur mu öyle olmaz, olmaz. hikaye

– Bir sen varsın ama sende beni anlayacak durumda değilsin Sürmeli varsa yoksa enişten.

– Eniştem ya onun suçu değil mi ki ben bu saatte burdayım. Bunalıyorum içeride de üşüyorum da .

Boğulmak hissi gibi bir his teberrüz edince başımdan aşağı. Dilim kontrolden çıkıverdi birden.

– Dayı be, başlatacaksın eniştenden. Enişten mi giydirdi sana bu kötü ceketi? (Ceketine şüpheyle baktı) Yahut O mu verdi bana ceketimi Abdullah değil mi? Bizi senle bu istasyona mı sürdü, çaresiz it gibi titriyoruz böyle. Bir dert sende mi var? İçim ve kalbim kaynayan kazan.(Nefeslenip bir şey diyecek oldu.İzin vermedim.) Yok mu alemde hiç bir iyi adam, bu senin enişten de de vardır mutlaka iyi bir yan. Ben derdim var diyorum sen diyorsun eniştem. Gidip verelim şu benim cebimdeki bozuk paraları eniştene ne dersin? Bize lazım değil bende bundan sonra Sürmeliyle bu istasyondaki bankta yaşayacağım. Belki bir somun ekmek bazen simit parçası… hikaye

Şaşırdı kaldı. Zavallım deliye delilikle muamele edeni zor görmüş olmalı. Canım sıkkın avuçlarımı ovuyorum.

– Senin enişten var en azından bir de ablan var demek ki. Bende kimse de kalmadı. Son tutunduğumun derdindeyim. Belki de ikimizde eşşeklik ha? Herkes evinde rahat döşeklerinde biz seninle ikimiz burdayız. Kim yanlış hangimiz?

– Şu eczane var ya? Dedi. hikaye

İlk defa eniştem demeden söze girince şaşırdım. Elindeki şişeyi kaldırıp tekrar gösterdi eczaneyi .
– İşte oradaki. Git al ilaçlarını oradan benim gönderdiğimi söyle.

– Şaka mı ediyorsun? Mahsus mu diyorsun? Değil kalp ilacı cebimdekilerle aspirin vermezler. Şişe boştur. Elindeki şişe gibi bu iş de boştur. Güldürme halimize, kovdurma kapılardan bizi.

Şişeyi tak diye koydu yere. Kalktı ayağa, iki metre boyu olsun insanın da oturunca küçücük görünsün hayret. Gel dedi, çatıp kaşlarını. Tuttu kolundan, ki kolumda değil sırtımda hissettim o çekişin acısını, çekip kaldırınca ayağa. Şak diye geçip karşı yola daldık eczaneden içeri.

– Abla bu çocuğun babası hasta, ilacını ver.! Parası yok. öykü

İçerde bir kadın var başı öne eğik, hesap kitap bir şeyler karalıyordu. Yüzümüze bile bakmadı. Şimdi bağırıp çağırıp kovar bizi diyorum, polisti amirdi iyice karışacak işler diyorum. Dilim bir topak olmuş dönüyor kendi ekseninde lakin ık çıkmıyor. Kadın kalkıp ilacın adı ne deyince, son sürat dönen dünya frene ani basarak durdu. İlacın adıdı dedim. İlacı aldım. Sürmeli çıktı gitti yine aynı banka oturdu bile. Koştum yanına.

– Nasıl oldu, ne oldu şimdi, nasıl yani para istemedi, sen nasıl…

diye zırvalarken halime acıdı da. hikaye

– O benim ablam, eczaneci işte. Eniştem var ya işte onun karısı oluyor. (Yüzünde muzip bir gülümseme belirdi) Bu gece nöbetçi ezcane, bekliyorum bende ne olur ne olmaz gece vakti kadın başına iti var uğursuzu var. Bunaldım içerde oturmaktan bir soda içmeye çıkmıştım buraya.

Ceketine bakıyorum: bildiğin bayağı pahalı pırıl pırıl bir ceket. Şişeye bakıyorum sade soda şişesi. Sürmeli ye bakıyorum, ya ben anlamıyorum sana bu anlattıklarımı ya sen anlamıyorsun. Sürmeli bir sarhoş, bir evsiz gibi görünmüyor ki. Elinde şişe bank kenarında böyle gece vakti görünce nasıl da hikaye uydurmuşum kafamda.Hiç içki kokmuyor, hatta istasyon bile içki kokmuyor, şehir bile içki kokmuyor bu gün.

– Ama seni evden enişten kovmuştu hani?

– Nöbetçi olunca normalde enişte geliyor beklemeye. Bu sefer resmen beni yakaladı, sırayla kalıyorduk bir hafta o bir hafta ben, sıra ona gelmişti. Allem etti kullem etti beni kandırdı, evden kovmaktan beter edip sepetledi. O mesele yani.

– O mesele yani. öykü

Ben sana öderim bu parayı biliyorsun değil mi diyorum. Önemsemez tavırla bırakırsın eczaneye ben burda durmuyorum genelde.

Teşekkür edip tutuyorum evin yolunu. Hikayem çaresizlikle başlamıştı, garip bir şekilde toparlanıverdi değil mi? Hangisine şaşırmalı? Önyargılı bakışıma mı, yoksa herşeyin bir kader çizgisinde başlangıç noktasında yeniden başladığına mı? Onca yolda umutsuz geçirdiğim vakitlerde çarenin ilk başlangıç noktamda hiç ummadığım birinde olduğunu bilemezdim elbette.
Kul varsa, derdi varsa, çaresi de var, hızırı da var….

(Muhakkak zorlukla beraber, bir de kolaylık vardır)

Anlayana ne gam, böylelikle ben Davut’tan hayırla vesselam. öykü

Yazan – Tuğrul Şenol

hikaye, öykü, hikaye oku, öykü oku, çok güzel hikaye, en güzel hikaye, duygusal hikayeler, düşündüren hikayeler, ağlatan hikayeler, gerçek hikayeler, hikaye okuma, hikaye yazma, hikaye örneği,

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu