Fantastik HikayelerMurat Canpolat

Gizemli Yolculuk Hikayesi -Anahtar- 7. Bölüm

Fantastik Hikayeler

Gizemli Yolculuk Hikayesi -Anahtar- 7. Bölüm

Haydar amca ve yol arkadaşları birkaç gün daha köyde kaldıktan sonra tekrar yola çıktılar. Bir günlük yol gittikten sonra karşılarına bir orman çıktı. Bu ormanın ağaçları sık ve uzundu. Sürekli yağmur yağıyor, şimşek çakıyordu. Ağaçlardan fısıltı şeklinde uğultu geliyor, kuşlar adeta ‘bu ormana ayak basmayın’ diye ötüyorlardı.

Zehra, ormanın korkunç hali karşısında irkilip Haydar amcaya doğru iyice yanaşarak:

– Haydar amca, daha önce bu ormanın varlığından haberdar mıydın?

– Evet, haberim vardı, ama bu kadar korkunç olduğunu bilmiyordum.

– Ne yapalım peki?

– Mecburen etrafını dolanacağız.

Haydar amca ve yol arkadaşları ormanın etrafından dolaşmaya karar verdikten sonra at arabasının yönünü çevirip ormanın etrafından gitmeye başladılar. Biraz gittikten sonra karşılarına aniden pirifâni bir adam çıktı. Bastonunu yukarıya doğru kaldırarak:

– Ey yolcular! Beni dinleyin ve daha fazla ileri gitmeyin. Eyer beni dinlemeyip ileri giderseniz, başınıza işler açılabilir, o yüzden de gitmek istediğiniz yere zamanında gidemeyebilirsiniz.

– Ey yolcular! Beni dinleyin ve geri dönün. Ormanı ilk gördüğünüz yerden yola devam edin, dedi ve bastonu üç defa yere vurarak yoluna devam etti.

Yolcular, hayret içerisinde onu dinledikten sonra birbirlerine bakıp:

– Ne yapacağız şimdi. Eğer geri dönüp ormanın içine girersek ormanın korkunç yüzüyle karşılaşacağız. Şayet ileri gidersek yaşlı adamın söyledikleri ile karşılaşabiliriz, deyince Haydar amca çenesini kaşıyıp:

– Ben o ormana girmektense etrafını dolaşmayı tercih ederim, deyip yoluna devam etti. O şekilde yollarına devam ederken kulakları sağır edecek şekilde şimşek çaktı. Ardından patlama oldu. Maruz kaldıkları bu patlama o kadar korkunçtu ki patlamanın tesiriyle her biri bir tarafa dağıldı. Kendilerine gelip ayağa kalktıklarında etrafı toz duman kaplamış göz gözü görmez olmuştu. Bu şekilde birbirlerine seslenmelerine rağmen hiçbiri birbirlerine seslerini duyuramadı.

Yol arkadaşları maruz kaldıkları bu sıkıntıdan nasıl kurtulacaklarını düşünüyor, etrafta dolanıp duruyorlardı. Herkes panik içerisindeyken etraftaki toz duman yavaş yavaş kalkmaya başladı. İşte o zaman neler olduğu net bir şekilde görülüyordu.

Patlamanın meydana geldiği yerde kocaman bir çukur oluşmuş, at arabası içine düşmüş, at da telef olmuştu. Bunun daha da vahimi Ayşe’nin çukurun içinde hareketsiz bir şekilde yatmasıydı.

Etrafa dağılan Haydar amca, Zehra ve çocukları toparlanıp bir araya geldiler. Ardından koşarak çukurun başına geldiler. Çukurun başında gördükleri manzara karşısında adeta donup kaldılar.

Zehra gördüğü manzara karşısında:

– Aman Allah’ım! O da ne? Bu korkunç bir manzara, dedikten sonra etrafa göz attı ve Ayşe’nin yerde yattığını gördü. Onu görür görmez ‘Ayşe teyze’ diye bir çığlık atıp çukurdan aşağıya doğru inip ona doğru koştu.

Haydar amca, yıllar sonra kavuştuğu Ayşe’sini yerde kanlar içinde yattığını görünce nutku tutundu. Ne diyeceğini bilemedi. Cılız bir şekilde ‘Ayşe, yapma bunu bana’ dedi ve olduğu yere oturdu. Kafasını ellerinin arasına alarak ağladı. Ne yapacağını bilemedi. Bir müddet sonra ayağa kalkarak ‘Ayşeee!’ diye bağırdı. Daha sonra çukurdan aşağıya doğru koşmaya başladı. O kadar telaşlı bir şekilde koşuyordu ki önünü göremiyordu. Bu yüzden ayağı taşa takılarak yere düştü ve üstü başı toz içinde kaldı. Haline aldırmadan ayağa kalkarak topallaya topallaya Ayşe’sinin yanına vardı. Elleri tutarak:

– Ayşe, yıllar sonra kavuşmuşken ne olur bırakma beni, deyince Ayşe gözlerini aralayarak gülümsedi ve kendini zorlayarak:

– Haydar, ben seni ömrüm boyunca hep sevdim. O sevgi sayesinde gördüğüm zulümlere dayanabildim. Seninle bir gün bir yerlerde karşılaşırız ümidiyle bu yaşa kadar geldim. Bu ümit sayesinde sana kavuştum, ama görüyorum ki yine ayrılık vakti geldi. Artık birbirimize kavuşmamız öbür âleme kaldı.

Haydar, Ayşe’nin ellerini şefkatle tutarak:

– Öyle söyleme, bak önümüzde güzel günler bizi bekliyor.

Ayşe, Haydar’ın sözlerinden sonra sözünü kesmemesini isteyerek:

– Ben kanser hastasıyım. O eski evden kurtarmasaydınız bile, zaten ölecektim. Hayatta en büyük muradım seni bir kez de olsa görebilmekti. Bunun için yıllarca dua ettim ve dualarımın sonunda sen karşıma çıktın, dedi öksürmeye başladı. Öksürdükçe de ağzından kan geliyordu.
Ayşe, son nefesini vermeden önce vasiyetini söylemek için son bir gayret göstererek:

– Haydar, sana vasiyetim.

Haydar, ağlamaklı bir şekilde:

– Söyle cancağızım vasiyetin nedir?

– Ben öldüğümde bizi ayırdıkları yere götürün ve oraya defnedin, dedikten sonra elleri yana düştü.

Ayşe ölmüştü. Ölürken yüzü gülüyor, mutluluktan uçuyor gibiydi. Çünkü yıllarca aradığı, sevdiği insanın yanında son nefesini vermişti. Bu yüzden yüzü gülüyor, mutluluktan uçuyordu. Ama bunun yanında Haydar ağlıyor, sevdiği kadını yıllar sonra bulup kaybetmenin acısını yaşıyordu. Acı yaşamasına rağmen biliyordu ki öbür dünyada kavuşacaklar, ayrılıklarının acısını doya doya çıkaracaklardı. Bundan dolayı gözleri ağlıyor içi sevinçle doluyordu.

Haydar, bu düşüncelerdeyken Zehra onun omzuna dokunarak:

– Haydar amca, gitmeliyiz artık.

– Haklısın kızım. Duramayız artık buralarda, dedikten sonra Ayşe’nin naaşını sırtına alarak. Her ne kadar ayrıldığımız yere gitmek istemesem de Ayşe’nin vasiyeti var. Onun için oraya gitmek zorundayım.

– Amca, neyle gedeceğiz oraya, dedikten sonra atın ölüsünü göstererek. Baksana at da ölmüş.

– Buluruz bir çaresini. Hem sana dedim her şerde vardır bir hayır.

Aralarında konuştuktan sonra çukurdan çıktılar. O sıralarda Zehra’nın çocukları onları bekliyor, Ayşe teyzelerine ne olduğunu merak ediyorlardı.

Zehra, çukurun başında bekleyen evlatlarına Ayşe teyzelerinin başına gelenleri kısaca anlattıktan sonra hep beraber yola çıktılar.

Yazan – Murat CANPOLAT

hikayenin devamı için TIKLAYINIZ

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu