Kadim Deva; Bir Çerçi Yusuf Öyküsü
Hatırlanamayacak kadar eski yılların eski yollarında bir at arabası göründü. Yol uzundu arabanın arkası büyüktü ve bir farklı yalpalıyordu. Önünde bir çocuk ve değişik şapkalı bir adam oturuyordu. Araba yaklaştıkça yükünün hacimli değil, kokulu olduğu buram buram tütmesinden anlaşılıyordu. Yol boyunca sırlarını anlatırdı çocuğa, doğanın on yıllardır verdiği sırları. Çocuk doğanın oğluydu. İkinci günlerinde meraklı bir kalabalık etraflarında toplanmaya başladı. Yaşlı adam koca gözlü çocuğu beklerken bir yandan da kokuların kaynağı olan çeşitli otları, baharatları, bitkileri çiçekleri iksirleri arabanın kenarına dizmeye başlamıştı. O esnada iki gündür kendisini izleyen gözleri puslu yarayla kaplı bir çocuğun elinden tutan annesine gözü tekrar ilişti.
Koca gözlü çocuk elinde değişik bir bitkiyle yaşlı adamın yanına geldi. Gözleri puslu çocuğa bakıp yaşlı adamın başını sallayarak onay vermesiyle at arabasının içine daldı. İçeride harıl harıl bir çalışma sesi vardı. Akşama doğru çocuk elinde sıvımsı bir karışım ile dışarı çıktı.
Kalabalık, akşam pazarı ile daha da artmıştı ama anne ve gözleri puslu çocuk hala oradaydı. Kadın, çocuğun elindeki kutuya baktı. Sanki biliyor gibiydi.
Merakla yaklaştı kadın; bu anı bekler gibiydi. Çocuğun gözlerine yakından baktılar ve bir kez daha emin oldular yaşlı adamla koca gözlü çocuk.
Gözlerine hazırladığı merhemi sürerken tüm dikkatini vermişti. Yaşlı adam merhem kutusunu kadına verdi.
Bir iki gün sonra anne ve çocuk geri gelmişlerdi, çocuğun gözlerinden beyaz perdeler kalkmıştı. Minnettar bir şekilde çocuğa baktılar. Çocuk artık iyice yaşlanan adama burada kalabileceklerini söyledi. Yaşlı adam “Peki” dedi, “Peki Yusuf öyle olsun”. Ve ekledi “Unutma, Çerçi’de her derde deva vardır, ölümden başka.’’
Adana Markasının Öyküleri -Adana Ticaret Odası
Hikayeyi Gönderen – Polen ÇERÇİ