Dehşet ÖyküleriKorku Hikayeleri

Hikaye; “GERÇEKDIŞININ DİYARI” II. Bölüm

Hikaye

Hikaye; “GERÇEKDIŞININ DİYARI” II. Bölüm

Dr. Dorrimore’a karşı duygularımı biraz olsun açıklayabilmek için, yıllar önce onunla hangi koşullar altında tanıştığımı kısaca aktaracağım: Hikaye

Bir gece, aralarında benim de bulunduğum altı adam, San Francisco’daki Bohemian Kulübü’nde oturuyorduk. Konuşmanın konusu, el çabukluğu ve o zamanlar yerel tiyatroda gösteriler düzenlemekte olan sihirbazların maharetleriydi.

“Bu adamlar iki ayrı açıdan sahtekârdırlar,” dedi gruptakilerden biri; “İnsanın oturup da bile bile kandırılmasına değecek hiçbir numara yapmayı beceremiyorlar. Hindistan’daki en kabiliyetsiz sokak hokkabazı bile, bizdeki sihirbazların kafalarını deliliğin eşiğine getirmeye yetecek kadar karıştırabilir.”

“Örneğin nasıl?” diye sordu bir diğeri sigara yakarak. Hikaye

“Örneğin, bütün sıradan alışılageldik gösterileriyle havaya, yere hiç düşmeyen büyük nesneler fırlatarak; seyirciler tarafından seçilen çıplak bir toprak parçasında bitkilerin filizlenip gözlerimizin önünde büyümesini ve çiçek açmasını sağlayarak; bir adamı sepetten bir kutuya koyup, sonra da adamı, feryatlar atıp kanlar dökerken kılıçlarla defalarca deşerek ve sonra kutuyu açıp içinde hiçbir şey olmadığını göstererek; ipekten bir merdivenin boş ucunu havaya fırlattıktan sonra ona tırmanıp ortadan kaybolarak.” Hikaye

“Saçma!” dedim, ne yazık ki biraz görgüsüzce konuşarak; “böyle şeylere inanmıyorsunuz herhalde?”

“Kesinlikle hayır; bu numaraları, onlara inanmamama yetecek kadar çok gördüm.” Hikaye

“Ama ben inanıyorum,” dedi pitoresk bir muhabir olarak yerel bir üne sahip gazeteci. “Bu numaraları o kadar çok anlattım ki, kendi gözlerimle görmediğim sürece hiçbir şey bu inancımı yıkamaz. Beyler, sözüme güvenin.”

Bu espriye kimse gülmedi; herkes arkamdaki bir şeye bakmaktaydı. Koltuğumda arkama döndüğümde, odaya yeni giren, gece kıyafetleri içinde bir adam gördüm. Aşın derecede koyu tenli, neredeyse kapkara, ince suratında dudaklarına kadar simsiyah sakalları, dağınık bir şekilde taranmış kalın gür saçları, kalkık bir burnu ve bir kobranınki kadar ruhsuz bir ifadeyle parıldayan gözleri vardı. Gruptakilerden biri ayağa kalkıp onu, Kalkütalı Dr. Dorrimore diye tanıştırdı. Hepimiz sırayla tanıtılırken o da bu bilgileri, bü­yük oryantal selamlarla onaylıyordu, ama selamında oryantal vakardan eser yoktu. Gülüşü bana alaycı ve bir parça kibirli geldi. Tavrını bir bütün olarak ancak tatsız bir biçimde alımlı diye tarif edebilirim. Hikaye

Varlığı, konuşmayı başka konulara sürükledi. Az konuşuyordu, söylediği şeylerin hiçbirini hatırlamıyorum. Ses tonunu son derece zengin ve ezgisel bulmuştum, ama üzerimdeki etkisi, gözleriyle gülüşü gibi olmuştu. Birkaç dakika sonra gitmek için ayağa kalktım. O da kalktı ve ceketini giydi.

“Bay Manrich,” dedi, “ben de sizinle aynı yöne gidiyorum.” Hikaye

“Hadi oradan!” diye düşündüm. “Nereye gittiğimi nereden biliyorsun ki?” Sonra da şöyle dedim: “Bana arkadaşlık etmenizden memnuniyet duyarım.”

Binadan beraber çıktık. Görünürde hiç kiralık araba yoktu; bütün sokak uykuya çekilmişti, dolunay vardı ve serin gece esintisi keyif vericiydi: Kaliforniya Sokağı yokuşunu çıktık. Otellerden birine doğru başka bir yöne dönmek ister diye seçmiştim o yönü.

“Hindu hokkabazlarıyla ilgili anlatılanlara inanmıyorsunuz,” dedi birdenbire.

“Bunu nereden biliyorsunuz?” diye sordum. Hikaye

Cevap vermeden bir elini hafifçe kolumun üstüne koydu ve diğeriyle de hemen önümüzdeki taşlı kaldırımı işaret etti. Orada, ayağımızın dibinde, yüzü yukarı dönük, ay ışığında bembeyaz duran bir adamın cesedi yatmaktaydı! Kabzası kıymetli taşlarla süslü bir kılıç göğsünde dimdik duruyordu; kaldırım taşlarında bir kan gölü birikmişti.

Oracıkta kalakalmış ve korkmuştum, sadece gördüğüm şeyden değil, gördüğüm koşullardan da. Yokuşu çıkarken gözlerimi, sokağın bir ucundan diğerine bütün o kaldırımın kapsama alanında gezdirdiğimi sanmıştım. Beyaz ay ışığı altında böylesine dikkat çekici duran bu dehşetengiz nesneye nasıl olup da duyarsız kalmışlardı?

Sersemleyen duyularım kendilerine geldiklerinde cesedin üstünde gece kıyafeti olduğunu gördüm: Önü tamamen açılan paltonun altından ceketi, beyaz kravatı ve kılıcın yırttığı pahalı gömleği görülüyordu. Ve, ne korkunç bir keşif! Yüzü, solgunluğu hariç yol arkadaşımınkinin tıpatıp aynısıydı! Kıyafetinin ve yüz hatlarının en ufak ayrıntısına kadar Dr. Dorrimore’un ta kendisiydi. Şaşkına dönmüş ve dehşete kapılmış bir halde yaşayan adama bakmak için döndüm. Hiçbir yerde görünmüyordu, artan bir dehşet içinde yokuş aşağı geldiğim yöne doğru ilerleyerek oradan ayrıldım. Daha sadece birkaç adım atmıştım ki omzumdaki sert bir kavrayış beni durdurdu. Neredeyse korkudan çığlık atacaktım: Ölü adam, kılıç hâlâ göğsünde, yanı başımda duruyordu! Boştaki eliyle kılıcı çıkararak uzağa fırlattı. Ay ışığı, kabzasındaki mücevherlerle bıçağının katıksız çeliğinin üzerinde parlıyordu. Kılıç kaldırımın ilerisine çınlamayla düştü ve… yok oldu! Eskisi gibi kapkara görünen adam omzumdaki kavrayışını gevşetti ve onunla ilk karşılaştığımda gördüğüm aynı alaycı tavırla bana baktı. O ifade ölülerde bulunamaz, bu beni kısmen kendime getirdi ve başımı geriye çevirdiğimde sokağın bir ucundan diğerine aralıksız uzanan kaldırımın, pürüzsüz beyaz uzanışını gördüm. dehşet Hikayeleri

“Bütün bu saçmalık da neyin nesi, seni iblis?” diye bilgi talep ettim sert bir şekilde, oysa zayıf düşmüştüm ve her yanım tir tir titriyordu. Hikaye

“Bu, kimilerinin hokkabazlık demeyi sevdiği bir şey,” diye cevapladı, hafif, katı bir kahkahayla.

Aşağıya, Dupont Sokağı’na saptı ve Auburn vadisinde karşılaşana değin bir daha hiç görmedim onu. Hikaye

Ambrose BIERCE – İmkansız Öyküler

Hikayenin Bölümleri

I. Bölüm

II. Bölüm

III. Bölüm

hikaye, hikaye oku, öykü, dehşet, korku, dehşet hikayeleri, korku hikayeleri, dehşet öyküleri, korku öyküleri, korkunç hikaye, korkunç öykü, korkunç masal, imkansız öyküler, hokkabaz, sihirbaz, iblis, şeytan, ceset, tiyatro,

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu