Küvetteki Karıncalar Masalı +13
Masal Oku: Kazı işlemine sabahın erken saatlerinde başlayacaklardı. Karıncaların ekip lideri düdüğü çalarak işi başlattı. Oflaya puflaya eline kazma kürek alan karınca sürüsü kendi tünellerinden ilerleyerek yeni keşiflere kaşif olacaklardı. Kış için erzak tamamlanmıştı ama keşif de lazımdı. Rutubet kokularıyla karışık nefes alıp veriyorlardı. Ekip lideri bu kazıdan vazgeçip hemen yandaki yarım kalan tünele yöneldi. Sürüye komut vererek yanına gelmelerini söyledi. Şu yarım kalan tünelimiz var ya, dedi. Orayı bitirmeye çalışacağız. Sürü kazıya başladı. Ellerindeki malzemelerle toprakları yarıp yeni galeriler açıyorlardı. Az eğimle birlikte yukarı ilerleyen bir açıyla üstlere doğru yöneldiler. En az elli metre gidildikten sonra sert bir zemine denk geldiler. Zemini inceledikten sonra oranın bir ev temeli olduğunu anladılar. Kazıdan vazgeçmeye çalışan karıncalarla ilerlemek isteyenler arasında kısa süreli bir münakaşa yaşandı. Ekip lideri kuvvetlice düdük çalarak hepsini susturdu. Kazıya devam, diyerek son emrini de verdi. Zümrüt adlı karınca uyanık ve bir o kadar da akıllıydı. Çalışırken asla konuşmaz, işine odaklanırdı. Ekip lideri ve sürünün göremediği bir şeyi çoktan fark etmişti ama ses çıkarmadı. Kazma sallamayı bırakarak oraya doğru ilerledi. Yanına vardığı şey bir elektrik borusu sarkıtıydı. Betonarme ev yeni yapıldığından, elektrik tesisatına topraklama sistemi de dahil edilmişti. Ekip lideri onu başka bir şeyle meşgul olurken görünce sinirlendi. Hey sen! Derhal işinin başına dön! Ne yapıyorsun orda? Keşfin kralını yapmıştı Zümrüt Karınca… Ekip liderini oraya davet etti. Lider yumuşayarak tüm karıncaları oraya çağırdı. Yeni ve hazır bir tünel keşfedilmişti. Borudan rahatlıkla geçilecek, evin istenilen köşesine, insanlara yakalanmadan girilebilecekti. Daha önceleri evlere kapı ve camlardan giren dangalak karıncalar gibi ilaçlanıp telef olmak istemiyorlardı. Bu ekip gizli çalışıyordu. O yüzden sızma yapmadan önce risk analizi yapılıyordu. Tatilde olan ev sakinleri evlerini ilaçlamış da gitmişti. Tüm kapı ve camlar sıkıca kapatılmıştı. Karıncalar bir yol bulabildikleri için sevinçliydiler. Boru içinden ilerleyerek iki katlı evin banyosundaki buvat kapağından duvara çıktılar. Etrafı izledikten sonra aşağı doğru indiler. Muhteşem bir banyoydu burası. Büyük ihtimalle evin diğer kısımları da güzeldi. Sırayla banyo zeminine indiler. Sabun kokuları, lavantalar, çamaşır makinasının ihtişamlı görüntüsü, parlayan kapak camı ve daha nice şey. Sürüden bir kısım askıda asılı temiz havluların üzerinde dolaşmaya başladı. Zümrüt aklını kullanmıştı yine. Erzak dolabına giden yolu, elektrik tesisatını takip ederek bulacak, ekip lideri ve tüm karıncalardan ödül alacaktı. Onları orda bırakarak tesisattan içeri girdi. Dört metre güneye ilerleyip mutfağı buldu. Aşağı inerek erzakların bulunduğu dolapları kurcalamaya başladı. Dolapların içi ağzına kadar yiyecek doluydu. Hemen geri dönerek ekip liderine ve karıncalara haber verdi. Hepsinde büyük sevinç vardı. Ekip lideri dedi ki, sen ödülü hak ettin Zümrüt, bugün dilediğin gibi eğlen, ye, iç, yat… Tamam, dedi Zümrüt karınca… İsteğini söyleyerek erzak odasının yerini tarif etti onlara. Yanında en sevdiği arkadaşı Pırıl’ın kalmasını istiyordu. Pırıl, Zümrütle çok iyi anlaşıyordu. İlerde evlenmeyi bile düşünüyorlardı. O gün bir fırsat olmuştu bu keşif onlara. Ekip lideri de ödülünü verince baş başa kalmak üzere bir araya geleceklerdi. Diğer karıncalar ekip lideriyle birlikte erzak odasına yöneldi. Anlaşmaya göre Zümrüt ve Pırıl bir müddet o evde kalacaklar, diğer karıncalar erzak odasından çıktıktan sonra yuvaya dönecekti. Sürü banyodan ayrıldı. Zümrüt ve Pırıl yan yana gelerek birbirlerine sarıldılar. İçi boş küvetin içine inerek beyaz zemine uzandılar. Keyif yapmaya başlamışlardı ki gürültü koptu. Kapı sesleri duyulmaya başladı. Meğer ev sahipleri temizlikçi kadını haftada bir görevlendirmiş o gün de onlara denk gelmişti. Erzak odasındaki karıncaların tamamı temizlikçi kadına yakalanıp telef edildi. Koca ayaklarıyla onları yavaş yavaş ezerek öldürdü cani kadın. Bu olayı, gelen sesler üzerine olay yerine giden Zümrüt ve Pırıl görmüş oldu. Sessiz bir şekilde yerde yatan arkadaşları için üzüldüler. Ancak ellerinden bir şey gelmezdi. Duvardaki buvat kapağından gizlice iri kadını izliyorlardı. Elindeki bez ve çöp poşetiyle cesetlerin yanına yaklaşan temizlikçi kadın tüm karıncaları yerden süpürerek çöp torbasına attı. O koskoca sürüden geriye Zümrüt ve Pırıl kaldı. Tüm erzak ve yeni keşfettikleri evle birlikte yuva da onlara kaldı. Diğer sürüler yuvayı bilmiyorlardı. Bir sır gibi kazıp saklamışlardı istilalara karşı. Şimdi ne olacaktı? Zümrüt ve Pırıl baş başa kaldıklarına mı sevinsin yoksa tüm sürünün telef edildiğine mi ağlasın? Şaşkınlık ve üzüntülerini sakinlikle unuttular. Banyoya geri dönüp bir köşeye çekildiler. Temizlikçi kadının gitmesini beklediler. Ayak sesleri onlara doğru yaklaştığında hızlıca çamaşır makinasına tırmanarak üzerine çıktılar. El ele tutuşup örtünün altına saklandılar. İri kadın etrafı kontrol ettikten sonra banyo camını açarak odadan çıktı. Belli ki yakınlarda yine gelecekti. O gelene kadar saklanan karınca çift, rahat olabilecekti. Örtünün altından çıkıp yere inerek küvetin içine girdiler. Birbirlerine kavuşmanın huzuruyla ortadaki düz zemine uzandılar. Zümrüt Pırıl’a acıktın mı, diye sordu. Henüz acıkmadığını söyledi. Eğer acıkırsa, onun için mutfağa gideceğini söyledi. Yıkanmak istediler. Sabunluğun altında su birikintisi vardı. Birlikte oraya çıktılar. Güzelce yıkanıp serinlediler. Korkuları iyice gitmişti. Ölen arkadaşlarının geri gelmeyeceğini bildikleri için ağıt yakmanın veya yas tutmanın onlara göre boş ve faydasız bir eylem olacağını düşündüler. Şimdi artık hazineleri de çoktu. Yıllar yılı yetebilecek erzakları vardı. Üstelik yeni mekânları da pek lükstü. Tek dertleri yakalanmadan buraya gelip gitmekti. Onunda bir çaresini bulacaktı akıllı karınca Zümrüt. Sevdiği kız Pırıl için yapamayacağı şey yoktu. Tekrar küvetin içine inip keyifle düzlüğe doğru uzandılar. Hayallerinde ve hayatlarında böyle bir konforu asla bulup göremezlerdi. Bir karınca asla böyle bir zevki tadamazdı. İkisi de bunu çok iyi biliyordu. Ertesi günün sabahına kadar banyoda vakit geçirdiler. Acıktıklarında mutfağa gidip erzak dolabının içine girdiler. Orada neler yoktu ki? Mısır unundan ufalanmış bulgura, toz şekerden helvaya, baklava kalıntılarından ekmek kırıntılarına. Ziyafetin dibine vurdular. Sabah olduğunda sığınağa dönmek üzere yola çıktılar. Yaklaşık bir saatlik yoldan sonra kendi evlerine vardılar. Orası bomboştu artık.
Hemen işe koyulup iki kişiye göre düzen kurdular. Sürüden kalan eşyaları kenara çektiler. Karıncalar düzenli hayvanlar olduklarından, sürünün ardından onlara pek karışık olmayan bir yer kalmıştı. Malzeme odasını temizlediler. Salonun içine gerekli eşyaları çektikten sonra yeni güvenlik önlemleri aldılar. Çünkü artık ikisinden başka hiç kimse olmayacaktı o sığınakta. Olası bir sürü istilasına karşı alternatif kapıları ve panik odaları hazırladılar. Yaşam izine dair hiçbir kanıt bırakmadılar. Koca bir karınca ordusunun yaptığı işi Zümrüt’ün aklıyla iki kişi halledebiliyordu. Sürüden arta kalan yiyecekleri de küçük odalara bölüştüler. Her geçişe barikat kurup girişleri kapattılar. İstila halinde barikat istila ordusunun üstüne çökecekti. Bir kumandan gibi organize etti her şeyi akıllı karınca. Pırıl da tüm gün yapılan işlerden yorulmuştu. Sevgilisinin kollarında olmak istiyordu artık. Zümrüt elini ayağını yıkayıp temizledikten sonra onu kollarına aldı. Odalarının köşesinde az alevli romantik ışıkları da yanıyordu. Şimdi şiir zamanıydı. Pırıl’a yıllar önce kaleme aldığı şiirleri okudu ezberinden. Ey kadın, dedi… Daha sonra, “sevdim seni be…” diyerek söze başladı. Pırıl mest olmuş iyice yumuşamıştı. Ne yorgunluk kaldı ne bitkinlik. Keyiflenince “dur be adam”, dedi. Kocasına sütlü kahve yapmaya karar verdi. Yerinden kalkarak mutfağa yöneldi. Eli ayağına dolaştı. O kadar bol malzeme vardı ki nerden başlayacağını şaşırdı. Yeryüzünde onlar kadar şanslı iki karınca yoktu şimdilik. İçine zaman zaman endişe gelip gidiyordu acaba mutlulukları bozulacak mıydı bir gün? Kocasına çok güvendiği için hemen aklına “hayır” cevabını getiriyordu. Ne mutlulukları bozulacaktı ne de düzenleri. Kahveyi pişirip Zümrüt’e ikram etti. Bir zarif kadın kadar kibar ve hassastı. İnce bacaklı şey… Kocası kahvesini yudumlarken onu süzüyordu. O da kısık gözlerle eşinin göğsüne yaslanıp yüzüne bakmaya başladı. Beni her zaman çok sev, dedi. Aralarındaki aşk ve romantizm artık iyice alevlenip üst katlara çıkmıştı. Yeni evlenen aşıkları bile kıskandıracak sevgileri vardı aralarında. Doyasıya balayı yapabilecek alternatif evleri de hazırdı. Tekrardan o eve gidip tatildeki ev sahiplerinin tüm eşyalarını kullanacaklardı. Hafta sonu gizlice oraya vardılar. Elektrik borusundan girip banyoya indiler. Sırayla yatak odası, çocuk odası ve mutfak… Balkona yöneldiler. Masa ve sandalyelerin üzerinde bir müddet dolandılar. Hava rüzgârlı olduğundan içeri girmeye karar verdiler. Artık çalışmıyorlar sürekli gezip, yiyip, içip eğleniyorlardı. Üstelik iki evleri vardı. Biri kocamandı… Pırıl, Zümrüt’ün koluna girerek onu yatak odasındaki gardırobun içine soktu. Eşyaların kalitesi, rengi ve kokuları baş döndürücüydü. Pırıl birkaç elbise beğendi ancak ona çok büyük geleceği için deneme şansı yoktu. Kocasına dedi ki, biz senle İtalya’ya tatile gidebilseydik sen benim üzerimde şu elbiselerden hangisini görmek isterdin? Zümrüt gülümsedi. Dedi ki, ah sevgilim… Biz senle İtalya’ya gidebilelim yeter ki. Ben sana oradaki dükkânlardan elbiselerin en cicisini alırım. Sahi mi, dedi Pırıl. Evet, sahi tabi, dedi Zümrüt. E hadi öyleyse buradan çıktığımızda sığınak yerine İtalya’ya yönelelim. Yuh, dedi Zümrüt… Bizim uçak biletimiz mi var da anında gidebilelim oraya? Nasıl olacak bu? İyice saçmalamaya başladın, dedi. Pırıl, kocasının verdiği tepkiye çok üzüldü. Kendini aşağılanmış gibi hissetti. En azından şaka bile olsa hadi gidelim karıcığım demesini bekliyordu Zümrüt’ün. Ama demedi… Kocası onun bu halini görünce işi toparlamak için “aşkım, canım benim, bitanem”, hadi dedi. Ne hadisi, dedi Pırıl. E İtalya için yola çıkıyoruz, dedi. Sahi mi, dedi Pırıl. Evet sahi, dedi kocası. Nasılsa sığınağı düzene koyup kapıları güzelce kapatmışlardı. Yanlarına erzak almalarına gerek olmayacaktı. Zümrüt, karısının hüzünlendiği o iki dakika içinde İtalya’ya gezi planını çoktan yapmıştı. Bir taksi aracılığı ile limana ulaşacak, gemi ile iskele arasındaki iplerden geçip erzak odasına inecekti karısıyla. Oraya ulaştıklarında ise tekrar aynı yöntemle dışarı çıkıp karaya ayak basacaklardı. Taksiyi bulup gizlice içine girdiler. Arabanın içinde liman yolcusu vardı. Şoförle sohbet ediyorlardı. İki karınca gizlice adamın valizine binip kendilerini iplere gerek kalmadan gemiye attılar. Pırıl bu maceradan sonra kocasına daha çok bağlandı. Onun sahte bir sevgili olmadığını anladı. İtalya’ya vardıklarından çok mutlu olmuşlardı. Rüyalar şehri artık ayaklarının altındaydı. Acıktıkları için bir restorana girdiler. Nasıl olsa rahatça birilerine binebiliyorlardı. Gitmek istedikleri yer onlara kolay geliyordu. Güzelce karınlarını doyurdular. Dışarı çıkıp ılık havayla birlikte aşk tazelediler. El ele tutuşan çiftleri gördüler. Onlar da el eleydi ama insanlar fark edemiyordu. Aşklarının zirvesinde rüyalar şehrindeydiler. Aralarındaki mesafe sıfıra inmişti artık. Öyle sağlam bağlarla bağlanmışlardı ki birbirlerine kırk nikâhlı sevdalılar onların yanında birbirine küs kalırdı. Sevdalılar onlar gibi olmalıydı. Aralarında mesafenin olmadığı bir ilişki… Sır kalmamalıydı bir tek bile… Kalmamış mıydı acaba? Kalmıştı… Zümrüt’ün Pırıl’a vermediği bir sır kalmıştı. Onu da sevgili karısına sonra anlatacak, daha sonra bir otele girip dinlenmeye çekileceklerdi. Onlara her yer bedavaydı nasılsa. Sırrın zamanı gelmişti artık. Sürünün katledilmesi olayı aslında Zümrüt’ün planıydı. Az sonra her şeyi Pırıl’a açıkladığında acaba nasıl bir tepki gelecekti sevgili karısından. Çekinmiyor da değildi… Sırrını açmaya başladı. Sürünün telef edilmesi olayının bilinmeyen gerçeklerini tane tane anlatıyor, gözleriyle de eşini kontrol ediyordu. Bir gece tüm karıncalar uyurken Zümrüt, sürünün telef edildiği eve gelmiş, keşif yaparak notlar tutmuştu. Gündüzleri belirli saatlerde ve haftada bir evi havalandırmak için ev sahiplerinin görevlendirdiği hizmetçi kadının bu eve gelip gittiğini tespit etmişti. Planında kusur olmasın diye birkaç kez de gündüz gelip, hizmetçi kadının giriş-çıkış saatlerini ve gününü öğrenmişti. Her şey hazırdı. Sürünün tamamını bu eve sokacak, kendisi Pırıl’la birlikte küvette keyif çatarken hizmetçi kadına onları çiğneterek telef ettirecekti. Aynen planladığı gibi de olmuştu. Pırıl şaşkınlıktan donakaldı. Olan biteni tamamıyla anlattıktan sonra onu ikna etmeyi başardı. Pırıl artık bütünüyle onundu. Ne sürü vardı, ne süren, ne de itip kakan lider… Her şey senin için, demişti Pırıl’a, aynen de öyle oldu… Otelin içine girerek bir boş odanın yatağına uzandılar büyük bir keyifle.
Sinan KORKMAZ
karıncalar hizmetçinin ayağı altında kalmış )))