Çok Güzel Bir Hikaye,”BAŞARDIM…”
Çok Güzel Bir Hikaye;Hiç bilmediğim bir şehir de, yeni doğmuş bir bebek kadar bilgisiz ve ürkektim. Ailemden uzak hayatımın ilk günüydü. Şehri daha önce yine ailemle geldiğim bir gezi turundan az çok biliyordum. Bavulumu alıp havaalanından çıktım. Derin bir nefes aldım. Ve evet işte başlıyorduk.
Önce bir kafeye oturup laptopumdan bütçeme uygun bir ev aramaya başladım. Ve ne güzel tesadüftür ki oturduğum kafenin hemen üst katında ki bir dairenin ilanını gördüm. Hemen ev sahibini aradım ve evi görmek istediğimi söyledim. Yaklaşık bir saat sonra evi görmek için kafenin yanında ki apartmandan içeri girip 8 numaralı dairenin önünde durdum. Ev sahibinin kapıyı açmasını bekledim. Ev sahibinde emekli bir astsubay havası vardı. Biraz somurtkan biraz da sert bir adamdı. Sanırım burada ki evini kiraya verip köyüne gidecekti.
Kapı açılır açılmaz bir küf kokusu sardı etrafı. Eşyalar eski, duvarlar rutubetli ve yerlerde fareler geziniyordu. Bunlara itiraz edecek ne bütçem ne de zamanım vardı. O yüzden evi hemen tutup derin bir temizliğe başladım. Evim ilk gördüğüm halinden çok daha iyi durumdaydı. Şimdilik bu beni idare eder deyip, yetenek sınavıyla kabul edildiğim üniversiteme kayıt olmak için yola çıktım. Halâ olanlara inanabilmiş değildim. Önceden yaşadığım küçük kasabada yer alan tek göz odalı evimin köşelerinde yaptığım daha doğrusu imkanlar dahilinde yapmaya çalıştığım tablolarım getirmişti beni buraya. İnanamadığım kısım da tam olarak şu; çok güvensizdim kendime. Asla gösteremezdim kimseye yeteneğimi. Yazdığım, çizdiğim ne varsa kendime saklardım. Belli ki vardı bir yeteneğim ama başarısızlık korkum, gelecek kaygılarım önüne geçiyordu birbirinden özel ve güzel tablolarımın. Hep olmaz diyordum, benden ressam olmaz. Hele ki sınava, hayatımın en önemli sınavına yaklaşık 2 ay kala daha da çok arttı endişelerim. Kimse tarafından fark edilmeyen bir baskı vardı üstümde.
Evin eli iş tutan tek kızıydım. Abim doğuştan engelli yatalak biriydi. Annem ben kendimi bildim bileli abime kol, bacak olmaya çalışan güçlü bir kadındı. Babam ise ben çok küçükken kansere yenik düşerek hayatını kaybetti. Böyle bir hayata sahipken her zaman gergin ve yorgun nasıl olmayabilirim ki. O kadar işimin arasında bir de var gücümle bu sınava belki de hayatımın değişmesin de büyük rol oynayan bu sınava deli gibi çalışıyordum. Evet çok çalışıyordum fakat yeterince çalışmış mıydım ya da doğru şeye? Asla cevabını bulamadığım bir soruydu bu benim için. Hayatımın her anında aklım da olan ve öyle de kalacak bir soru. Annemin rahminde mesela yeterince çalıştım mı diğer insanlardan 1-0 geride başlayacağım bir dünyaya? Ya da bir kızım olduğunda iyi bir örnek olabilecek miydim ona? Ya da en basitinden öldüğümde diğer hayatım da iyi bir yer hazırlayabildim mi kendime?
Kaygılar, korkular, başarıp başaramadıklarım beni ben yapanlardı. Bu sınava da böyle hazırlandım aslında. Olabilecek her ihtimali düşündüm. Hayallerimin gerçekleştiği, güzel bir geleceğimin olduğu hülyalara daldırdım kendimi. Hem mental hem de zihinsel açıdan hazır olduğumu biliyordum artık. Bunca baskıya ve korkuya rağmen girdim o sınava ve sonunda Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesini kazandım. Puanım yetiyordu tabii ama yazılı sınavın yanında yetenek sınavı vardı birde. Beğenilecek miydi yaptığım işler? Ailemden bile gizlediğim tabloları işte o gün ilk kez tanımadığım insanlara gösterdim. Zor oldu ama yaptım. Yaptım, başardım ve artık çevrem de tanımadığım birkaç yüzle hayatımı baştan yazmaya gidiyorum. Ve merak edenleriniz olursa, evet yeterince ve doğru şeye çalışmıştım. Dahası gelecekte ki kızıma da çok iyi örnek olmuştum. Oda benim gibi başarılı bir sanat meraklısıydı. Peki öldüğüm de iyi bir yerde miydim? Orası da bana kalsın…
Ceren
Çok Güzel Bir Hikaye, hikaye, hikaye okuma, başarı hikayeleri, genel yetenek sınavı, Yeditepe Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi, başarı, başarısızlık, başarma, deneyanıl, pes etme, kaygı, korku, mental, engelli, başarısızlık korkusu,