Bizi sevdiğini böyle mi öğrenecektik….
Uzun yol şoförüydü babam. Yüzünü 15 bazen 20 günde bir görürdük. Hep uzaktık hep bir soğukluk vardı aramızda. Küçüklüğümde içinde babanın geçtiği anılarım yok benim. Kucağında çektirdiğim resmimde olmadı hiç. Güzel bir söz duymadım 30 senede ağzından ama kötüde konuşmadı hiç birimize.
Dün saat 19,30 da işten eve geliyorum. Kayınvalidemler bizde. Hâlbuki daha dün beraberdik. Eşim odaya çekiyor beni. “Baban “diyor. Kalp krizi geçirmiş. Anjiyo yaptılar. Yoğun bakımda ama durumu iyi. Ne düşüneceğimi ne hissedeceğimi bilemeden kalakalıyorum öylece. Baba ”bizim ailede çok uzak bir kavram. Her ihtiyacımızı gören annem olmuştur. Her derdimize koşan. Bu nedenle beklide içinde baba geçen cümlelerim azdır ömrümde benim.
Hastaneye gidiyoruz eşimle. Yoğun bakımda olduğundan yanına kimseyi almıyorlar. Sadece doktordan bilgi alabilirsiniz diyor bir hemşire. Doktoru beklemeye başlıyoruz. Beklerken aklımdan bin bir türlü düşünce geçiyor. Normal zamanda aklınıza gelmeyecek şeyler neden hep böyle durumlarda gelirken son ne zaman sarıldım ona diye düşünüyorum. En son ne zaman girdik aynı kadraja. Sanırım ben babama bayramdan bayrama sarılmışım bu yaşıma dek. İçim burkuluyor. Sol yanım acıyor. 30 yaşında babasız kalmak fikri gerçekten insanın canını acıtırmış da haberim yokmuş.
Annemle konuşuyoruz. Haber vermedikleri için kızıyorum ona. Baban “kızlara haber vermeyin” dedi diyor halde bile bunu düşünebiliyorsan bu kadar çok mu seviyordun bizi.
O kadar pişmanım ki şimdi ona hiç sarılmadığıma. Acaba o da bunu düşünmüş müdür hiç.
İster gerçek anlamda olsun ister duygusal ne kadar mesafe olursa olsun aranızda. Gidin ve sarılın annenize, babanıza, kardeşinize. Bunu yapmamış, yapamamış olmanın suçluluğu bir gün kavurmadan içinizi. Hala hayattalarsa gidin sarılın ve kocaman bir öpücük kondurun yanaklarına. Kimse bilemez çünkü; belki bunlar çok geç olacak yarına…