Gülnar FerruhkızıSizden Gelenler

Hikaye Oku; “Yıldırımlı Gece”

Hikaye Oku; “Yıldırımlı Gece”

Hikaye Oku; Eylül ayındayız. Bugün işte çok yorulmuştum, hemen yatağa yığılıp uyumak istiyorum, hiçbir şey yemeye halim yok, çok uykum var. Nihayet, yorucu bir iş günün ardından rahat rahat uyku çekeceğim derken aniden çok feci bir gürleme sesi duydum. Hayır, tabi ki korkmuyorum. Yataktan kalkıp pencereye doğru yürüyorum, acaba o ses neydi diye. Her yer kapkaranlık. Yalnızca gök gürledikçe yıldırımın ışıkları etrafı aydınlatıyor. Işık azacık beliriverdikten sonra hemen kayboluyor. Gökyüzünde inanılmaz bir öfke var. Bu öfke yıldırımın öfkesiydi. Resmen gökyüzünü inletiyor. Hem korkutucu, hem de inatçı görünüyor. Tıpkı 3 yıl önceki yıldırım gibi. Bu manzara beni aniden o geceye götürdü.

3 yıl önce aynen böyle bir yıldırım vardı gökyüzünde. Hırslı ve öfkeliydi yıldırım, nefret saçıyordu etrafına adeta. Saatse geçti. İşlerim yoğun olduğu için o gün işten geç çıkmak zorunda kaldım. Neredeyse saat 9-10 falandı. İş arkadaşlarım benim bu havada eve gitme isteğime şaşırmıştı. Çünkü o geceki korkunç manzara karşısında hiç kimse dışarı çıkmak istemiyordu, onlar işte kalmayı tercih ettiler. Beni de ikna etmeye çalıştılar, ama nafile kabul etmedim. Galiba ben de yıldırım gibi inatçı bir karaktere sahibim.

“Hadi ama inadı bırak, bu havada dışarı çıkılır mı hiç?!”

“Evet ya, deli misin sen? Bak yolda başına bir şey gelir, hadi otur, hem henüz işimiz de bitmedi.”

“Benim bitti, sizin işiniz bitmedi, hem ben korkmuyorum. Siz çocuk musunuz yapmayın, lütfen.” Kahkaha atarak çıktım ofisden.

“Şuna bak, bir de dalga geçiyor, başına kötü bir şey gelirse arama ama bizi.”

Arkadaşlardan birisi çok sinirlenmişti belli ki, ancak sesinden tam olarak kim olduğunu anlayamamıştım.

Ve nihayet dışarıdaydım. Siyah bir yolda yürüyordum sanki, yol kenarındaki lambalar bile ara ara yanıp sönüyordu. Aldırış etmedim. Durağa doğru yürüdüm. Yıldırım durmadan hızına devam ediyordu, lambalardan çok onun korkutucu ışıkları yolları aydınlatıyordu. Yine de aldırış etmeden durağa vardım. Garip gerçekten, otobüs bile çalışmıyordu. Yolda yalnızca eldeki parmak sayı kadar az araba vardı. Taksi çağırmam gerekti. Çantama baktım, cüzdanım ofiste kalmıştı telaşla çıktığım için. İyice elim ayağıma dolandı. Hafiften rüzgar da esmeye başladı, kesin birazdan yağmur yağar diye düşündüm. Galiba arkadaşlarım haklıydı, ofiste kalmak iyi bir fikir olabilirdi. Cüzdanımı almak için ofise gitmem gerekti, ama bunu aklımdan geçirmek bile beni üşendirdi. Hem şimdi geri dönsem iş arkadaşlarım dalga geçer, gidemedi geri döndü diye, hem de yeniden dışarı çıkmama asla izin vermezlerdi. Kulağa pek akıllıca gelmese de galiba en iyisi yürümemdi. 10 dakikadır yoldaydım. Yıldırımsa hala durmuyordu, resmen ağlayan çocuk gibi inliyordu. Sesi neredeyse kulaklarımı delecekti. Otostop çeksem mi diye düşündüm, sonra hemen bu düşünceden geri döndüm. Asla otostop çekemezdim. Utanırdım, sıkılırdım, hem bir genç kadın olarak kim olduğunu bilmediğim bir adamın arabasına binmek fikri bana hiç de hoş gelmiyordu. Yoluma devam etme kararı aldım. Zaten yolda insanlar da yürüyordu. Evime ilk kez yürüyerek gidecektim, acaba kaç dakika sürer eve varmam diye içimden geçirdim.

65 dakikadır yürüyorum, evime gelmeme az kalmıştı. Nihayet sokağa girebilmiştim. Bacaklarım artık gitmiyordu, yorgunluktan ölüyordum neredeyse. Kendimi toparladım ve binanın girişine doğru yürüdüm. Evim 13 kattaydı, baya bir yorucu olacaktı bu yolculuk. Eve girer girmez hemen kendimi yatağa atacaktım. Merdivenlere çıkmaya başladım. Aniden bir hıçkırık, ağlama sesi duydum. Sağıma baktım, soluma baktım kimsecikler yoktu. Merdivenlerden inip aşağıya baktım. O da ne öyle? Bir çocuk. Kirpi gibi kıvrılmış duvara sığınmıştı.

“Orada ne arıyorsun?”

Çocuk daha da geri çekildi. Belli ki korktu benden.

“Tamam,  tamam korkma sana zarar vermem.”

Çocuğun gözleri karanlıkta ışıldıyordu.

“Hadi gel buraya.”

Daha da korktu galiba. Ne yapacağımı bilmedim öncesinde.

“Tamam, anne baban nerde haber vereyim gelip seni alsınlar.”

Çocuk ağlamaya başladı, konuşmuyordu.

“Korkma, ağlama da! Aç mısın? Hadi gel benle.”

Muhakkak açtır. Hem de üşümüştür.

“Tamam o zaman ben geliyorum.”

Çocuğa yaklaştım. Ben yaklaştıkça çocuğun daha da korktuğunu hissettim.

“Korkma ablacığım, benden sana zarar gelmez.”

Karanlıktan gözümün önünü göremiyordum, bir iki adımdan sonra ayağım bir şeye takıldı, yere düştüm. O an çocuğun güldüğünü duydum. Hemen telefonun ışığını yaktım.

“Güldün mü sen? İnsan bir yardım eder bari.”

Çocuk hala gülümsüyordu, bu beni rahatlatmıştı, ona yaklaştım, bu sefer korkmuyordu artık.

“Gördüğün gibi bazen biz büyükler de düşeriz.” deyip yanına oturdum.

Çocuğun üstü başı gayet düzgündü, dilenci, yahut sokakta yaşayan birilerine benzemiyordu.

“Anlat bakalım ne iş?”

Yüzüme baktı, sustu.

“Anlatsana ya? Bak senin yanına gelmek için yere bile düştüm.”

Yine güldü.

“Aç mısın? Evin yakında mı? Kayıp mı oldun? Annen baban nerde?”

Susuyordu.

“Hadi ama. Bak hava da soğuk üşüteceksin, ben de üşüyorum ablacığım, anlat işte.”

Yine susuyordu. Konuşamadığını düşünmeye başlıyordum ki, çocuk aniden konuştu.

“Abla, ben kayboldum.”

“Peki ailen nerdeler? Evinin, anne babanın telefonu biliyor musun?”

“Hayır” kafasını salladı.

“Nasıl kayıp oldun?”

“Annemle buralarda bir pazara gelmiştik, sonra pazarda kavga çıktı, sonra ben annemi bulamadım.”

“Nerede yaşadığını, evin adresini de mi bilmiyorsun?

“Bilmiyorum.”

“Peki aç mısın?”

“Hı, hı…” başını salladı.

“Hadi kalk, bana gidiyoruz, önce karnını bir güzel doyuralım, sonra da polis amcaya telefon ederiz, tamam mı?”

Ayağa kalktım.

Çocuk hala yerde oturuyordu.

“Hadisene!”

Hala korkuyordu.

Korkma benden canım, benim de sen yaşlarda iki küçük kardeşim var.”

“Gerçekten mi?”

“Evet…”

“Nerdeler?”

“Benle yaşamıyorlar, şehirden uzaktalar, annemle birlikte yaşıyorlar.”

Çocuk kalktı, galiba kardeşlerimin olması fikri onu meraklandırmıştı.

Eve geldik, çocuğa hemen bir şeyler hazırladım ve yedi. Dışarıdaysa yağmur ağır basıyordu.

“Ne zaman arayacaksın polis amcaları?”

“Saat geç ama, yarın arasam olur mu?”

Tatlı kızın yüzü hemen asıldı.

“Tamam, tamam  arıyorum. Çalıştığım iş yerinde arkadaşımın abisi polis, şimdi onu arıyorum.”

Telefon çalıyordu.

“Abi, nasılsın?”

“İyiyim, sen nasılsın?”

“Abi kusura bakma saat de geç oldu, uyandırdım galiba.”

“Mühim değil. Ne oldu? Bir sorun yoktur umarım.”

“Abi, ben az önce binanın girişinde bir küçük kız çocuğu buldum, 10 yaşında, kaybolmuş.”

“Yarın getir emniyete, bakarız.”

“Sağ ol abi.”

“Bir şey değil.”

“Hadi tamam, yarın gidiyoruz. Şimdi uyu.”

“Tamam.” yatağına uzandı, “Abla…”

“Efendim.”

“Sen çok iyi bir ablasın, kardeşlerin çok şanslı.”

Gülümsedim.

Sabah olunca çocuğu emniyete götürdüm. Sonra işe gittim. Birkaç saat sonra çocuğun ailesine teslim edildiğini öğrendim. Çok sevindim. Zaten ondan sonra onu bir daha görmedim. Bilmem neden şimdi onu tekrar görmek istiyorum. Galiba yıldırım etki yaptı bende. Hemen polise telefon ettim.

“Abi…”

“Kızım, saat kaç ya?”

Haklıydı neredeyse saat sabahın 3’ü.

“Abi, özür dilerim ya, fark etmemişim. Tamam, hoşçakal.”

Gerçekten çok utandım.

“Hadi, tamam söyle ne oldu?”

“Yok abi, acelesi yok, sonra söylerim.”

“Söyle dedim, sinirlendirme benim”

“Tamam.” çekiniyordum konuşmaya. “Abi o çocuğun ev adresini falan biliyorsun?”

“Kimin?”

“Hani 3 yıl önce kaybolmuştu, ben bulmuştum, sana getirmiştim ya. İsmini bile hatırlamıyorum, ama 10 yaşındaydı.”

Karşıdan polisin kahkahasını duydum, sonra ciddi tavırla:

“Kızım sen cidden delisin. Bu saatte sorduğun soruya bak. Gece gece beni güldürdün ya. Ben nerden bileyim evi nerede. Her gün binlerce insan kayboluyor, biz hepsini hatırlasak işimiz var yani. Ailesine verdik gitti işte mutlu mesut.  Saçma sapan şeyler düşünüp zihnini boşuna yorma, git uyu hadi.”

“Tamam.”

“Hadi, iyi geceler.”

“İyi geceler.”

Haklıydı, nerden bilsin adam. Neyse ki ailesine teslim edilmiş önemli olan da bu. Küçük kız da acaba şu an benim onu hatırladığım gibi beni hatırlamış mıdır?! Acaba o da yıldırımın etkisiyle beni anmış mıdır?!

Gülnar Ferruhkızı

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu