Alper Murat Kirpik Kısa HikayelerMacera Hikayeleri

Güzel Bir Macera Hikayesi “AÇ YALAVAÇ GEZGİN”

Macera Hikayesi

Güzel Bir Macera Hikayesi “AÇ YALAVAÇ GEZGİN”

Feray, gezgin olmanın hevesiyle şehir şehir dolaşıyordu. “Gezgin” kelimesi, yaptığı şeylere nazaran biraz daha kallavi duruyordu. O da kelimenin hakkını vermek için açık mavi bir Vosvos alıp, üzerine eşyalarını bağlayıp yollara düşmek istiyordu. Severdi Vosvos’u.

Üniversite döneminde hem garsonluk yapmış hem de okumuştu. Biraz birikmiş parası vardı. Üstünü babası tamamladı, abisiyle birlikte, çok sorun çıkarmaz umuduyla, su soğutmalı bir Vosvos aldılar. İlk hedef Karadeniz turuydu.

İlk bir hafta boyunca Feray’ı bu fikirden vazgeçirmeye çalıştılar. Ama Feray inattı. Sonra iki gün boyunca evde bir gerilim yaşandı. Ama bu gerilim, Feray’ın inadında en ufak bir gevşeme yaratmadı. Zaten gerilim, gererdi. Planı, Ankara üzerinden Düzce’ye ulaşıp Artvin’deki Porta Manastırı’na kadar dura dura, göre göre gitmekti. Yol güzel geçti. Durduğu petrollerde arabada uyudu. Kapılar hep kilitliydi. Düzce’ye kadar babası 6, annesi 4, abisi 3 kez aradı. Arabayı zorlamadan, minik minik ilerliyordu. Ve nihayet Düzce’ye ulaştı.

Gezdi, gezdi, gezdi; devam etti. Gezdi, gezdi, gezdi; yine devam etti. Ama bir problemi vardı: Deniz ürünlerine midesi asla dayanmazdı. Genelde marketten hazır gıdalar alıp ya yol kenarında pişiriyor ya da balık kokmayan bir restoran bulmaya çalışıyordu.

Bu şekilde uzun süre beslendikten sonra, Giresun’da araba hararet yaptı.

Boru patlamıştı. Aslında bu kadar dayandığına bile şaşırmak gerek. İçten içe “Müstahak” demek geliyor insana ama biz yine de Feray’dan taraf olalım. Telefondan bir tamirci bulup arabayı çektirdi. Tamirci, “Akşama doğru hazır olur” deyip Feray’ın numarasını aldı.

Kaldığı yerde market tarzı yerler pek yoktu. Olsa da tüp arabada kalmıştı. Bir restoran arıyordu ama balık kokmayan bir yer bulamıyordu. Aç, yalavaç geziyordu.

En son “Sever Kebap ve Lahmacun Salonu” adında bir yer buldu. İçeri heyecanla girdi. Artık çok açtı ve yorgundu. İçerideki adam takım elbise giymiş, kravat takmıştı. Elindeki anahtarı çevirerek “Kapatıyoruz kardeşim” dedi.

Feray olayın şokunu üstünden atamadan, kasanın yanındaki tahtada tebeşirle yazılmış menü ve fiyat listesini gördü. En altta şu cümle dikkatini çekti:

“Deniz ürünü yoktur, lütfen sormayınız.”

Feray maden bulmuştu ama kapı kapanıyordu.

— Amcacım, çok açım, ne olur… İki dakikada bir şey hazırlayamaz mısınız, lütfen?

Adamın kızının düğününe yetişmesi gerekiyordu. Ama Feray inattı. Karadeniz’de olduğunu da biliyordu. Rakibi güçlüydü.

Uzun ama seri cümlelerle ilerlediler.

Feray söyledi.

Amca söyledi.

Feray söyledi.

Amca söyledi.

En sonunda Feray, derin bir nefes alarak şöyle dedi:

— Senin kızın var, en iyi sen anlarsın beni. Aç acına mı bırakacaksın burada beni? Balık malık burnuma kokuyor, anlamıyor musun amcacım ya! Tek çarem burası!

Bu sözlerle ortam yirmi saniyeliğine sessizleşti.

Açtı. Bu yarışı kazanmalıydı.

Adam elindeki anahtarı cebine koydu. Telefonunu çıkardı:

— Sait, ne yapıyorsun? Geldin mi? He… Verdin mi hepsini? Ya onu demiyorum, dükkândan götürdün ya! Ne parası, ben gönderdim. Sait, sen kafayı mı oynattın? He… Şimdi, ben oraya fazla bıraktım. Ayır birini. Tamam. Koy bir poşete, yanına yeşillik falan da koy, boş boş ayırma. Tamam. Ayran kaldı mı? Yok mu? Tamam. Annene söyle küçük pet şişeye ayran yapsın. Ama söyle, tuzu çok atmasın. Çok atıyor, hasta etti bizi. Yarım saate oradayım. He? Yok yok. Tamam. Hadi ayarla.

Feray hiçbir şey anlamadı.

Daha doğrusu 5-6 şey anladı ama olabilecek ihtimaller arasında bu yoktu.

— Şu yeşil pikap benim. Gidelim düğün salonuna. Fazla yemek gönderdim, misafir gelmeden aç olan varsa yesin diye. Damatla bizim kıza. Birini ayırttım, gel.

Feray, hayır diyemeyecek kadar açtı.

Düğünde horon çekerken tamirci arayıp arabanın hazır olduğunu söyledi.

Artvin’e kadar annesi 9, babası 6, abisi 7 kez aradı. Gezginin nasıl olduğunu merak ediyorlardı.

Feray iyiydi. Karnı tok, sırtı pekti şimdilik.

Ama manastır dönüşünde minik, tatlı Volvo’sunun lastiği patlamıştı…

 Alper Murat KİRPİK

 Acayip Rüyalar Mecmuası Kitabından

 

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu