Hikaye Oku; “Şeref”
Hatırlıyorum…
Buraya geldiğimden beri kaç gün geçtiğini, kaç kez güneşin battığını ve sevginin sadece anlık olduğunu. Vücudumdaki kırılan tüm kemiklerin çıkardığı sesten kurulan orkestradaki şef benim. Kalbim. O kırılamayacak kadar yorgun. İnsan, güvenilmeyecek kadar bencil. Ve bu yatak; yatılamayacak kadar rahatsız.
Ben Şeref. Siyah ve beyazın kalbinde tutkuya dönüştüğü sınıftaki az sayıdaki Beşiktaşlılardan biri. Sıradan ve basit. İçine kapanık ve asosyal. Sevemeyecek kadar korkak, sevilemeyecek kadar çirkin. Annem ve babamın ustalık eseri, evin en küçük çocuğu, üniversiteyi terkeden akıl hastası.
Ben Şeref. Kaybetmeyi alışkanlık haline getiren bir ahmak.
Günlerdir kaldığım hastahane odasının tavanındaki karopanları sayıyorum şimdi. Vücudumda çok fazla kırık olduğundan neredeyse yarı felçliyim. Sonda da olmasa böbreklerim beni yarı yolda bırakıp giderler. Bunu icat edeni öpesim geliyor ama adını dahi bilmiyorum. Hiç merak etmedim açıkcası. Aslında ben hiçbir şeyi merak etmedim. Neden doğduğumu, neden yaşadığımı merak etmedim. Bitirebileceğim bir okulun sonunu merak etmedim. Sevebileceğim bir kadını merak etmedim. Dünyaya ceza çekmeye gönderilmiş mahkumdan farksızım. Sadece yürüyor, nefes alıyor ve yaşıyor gibi yapmaktan sıkıldım. Bu üç metrekarelik oda, yatağım ve ben.
Ben Şeref. Depremden dolayı çöken tribünden sağ kalan tek kişi. 5286 ölünün arasında filizlenen kırık kemikli adam.
Ben Şeref. Ölümün kıyısından geçip ona ulaşamayan adam…
Yazan: Şahan Bilgin