Hikaye Oku; Mehmet Mutfakta
Hikaye Oku; Mehmet her zaman ki afacanlığının aksine sakin sakin oturuyordu. Biraz üzgün, biraz da endişeli bir bekleyiş halinde görünüyordu. Pencere kenarında sandalyeye oturmuş dalgın dalgın dışarıyı seyrediyordu. Onu, ne karabaşın bahçede topla oynaması, bir oradan bir buraya koşuşturması ne de kuşların cıvıldaşarak bahçeye inip kalkması ilgilendiriyordu.
Mehmet’in tek ilgilendiği ve tek endişesi annesinin eve geldiğinde kendisine nasıl bir ceza vereceğiydi.
Fakat bugün her zaman ki gibi afacanlık peşinde koşmamıştı. Ne evin altını üstüne getirdi ne oyuncaklarını kırıp döktü, ne oyuncaklarını ortalığa dağıttı ne karabaşın kuyruğuna teneke kutu bağlayarak zavallı karabaşın tekne kutuyu yakalamak için dönüp durmasına kahkahalarla güldü ne de mahallenin çocuklarıyla kavga etti.
Oysa Mehmet bugün hiç yaramazlık yapmamıştı. Onun tek suçu annesinden habersiz mutfağa girmesiydi.
Mehmet’in karnı acıkmıştı. Bu yüzden mutfağa kendine bir şeyler hazırlamak için girdi. Doğruca buzdolabına yöneldi. Aceleyle buzdolabının kapağını açtı. İlk dikkatini çeken annesinin akşam gelecek olan misafirlerine özenle hazırladığı köstebek pastası oldu. Pastayı görür görmez hemen aceleyle elini uzatıp buzdolabından çıkarmak istedi. İşte ne olduysa o zaman oldu. O güzelim pastayı aceleyle alıp masaya koyarken birden elinden düşürmesin mi? Canım köstebek pasta olduğu gibi yerdeydi. Her yere tabak kırıkları ve pasta parçaları dağılmıştı.
Mehmet ani bir şok içinde öylece kalakaldı. Neye uğradığını bilemedi. Bir süre o halde donmuş vaziyette kaldı. Kendine gelir gibi oldu. Hemen süpürge ile faraşı alıp annesinin özene bezene yaptığı köstebek pastayı süpürüp faraşla çöp kovasına attı. Fakat yerler pasta parçaları ile doluydu. Tam temizleyememişti. Birden karnının guruldadığını hissetti. Buzdolabının kapağını tekrar açtı. Bu sefer en çok sevdiği çilek reçeli kabına gözü ilişti. Hemen kabı aldı ve masanın üzerine koydu. Çekmeceden bir kaşık aldı. Ekmeklikten de bir-iki dilim ekmek aldı. Kaşığı reçel kabına bandırarak ekmeğe sürmeye başladı. Reçele kaşığı öyle bir bandırışı vardı ki kaşığı iyice doldurup ekmeğe sürünceye kadar her yere reçelleri sıçratıyordu. Masa, masanın örtüsü, sandalyeler, halı ve yer olduğu gibi çilek reçeline bezenmişti.
Tabii Mehmet olanların farkında değildi. O karnını doyurma telaşı içinde idi. Nihayet karnı doymuştu. İşte o zaman etrafına bakabildi. Şaşkınlığı pastayı düşürdüğü şaşkınlığından bir kat daha arttı. Hemen annesinin bulaşık bezini aldı. Çilek reçellerini temizlemeye çalıştı. Ne yazık ki bulaşık bezini sürdükçe kir daha da artıyordu. Temizleyemeyeceğini anlayınca çaresiz bir şekilde mutfağı o halde bırakıp salona gitti. Pencere kenarındaki sandalyeye öylece üzgün ve endişeyle oturakaldı.
İşte Mehmet’in endişeyle ve korkarak annesini böyle suskun puskun beklemesinin sebebi buydu.
Tam iyice dalmıştı ki birden omzunda yumuşak bir dokunuş hissetti. Bu anneannesinin elinden başka bir şey değildi. Mehmet çekinerek omzuna dokunan şeye bakmak için arkasını döndüğünde anneannesini görünce derin bir oh çekti. Rahat bir nefes aldı. Yüzündeki gergin ifade gitti yüzünü gülümseyen bir ifade kapladı.
Anneannesi Mehmet’in sandalyede sessiz sedasız oturmasından şüphelenmişti. Mehmet’e böyle süt dökmüş kedi gibi oturmasının sebebini sordu.
Mehmet başından geçenleri bir bir anlatmaya başladı. Karnının acıktığını, bir şeyler yemek için mutfağa girdiğini ve buzdolabındaki annesinin misafirlerine hazırladığı köstebek pastayı nasıl düşürdüğünü, çilek reçelini etrafa nasıl bulaştırdığını ve mutfağa girilmez hale geldiğini heyecanla ve üzüntüyle anlattı. Tabii bunları istemeyerek yaptığını söylemesini de mahcup bir vaziyette ekledi. Annesinin geldiğinde mutfağı o halde görünce bir de köstebek pastayı buzdolabı yerine çöp kovasında gördüğünde kendisine çok kızacağını ve ceza vereceğinden korktuğunu söyledi.
Anneannesi Mehmet’e gülümseyerek baktı. Onu teselli etmeye başladı.
İlk önce mutfağı o hale getirmesinin bilerek yapmadığına, karnı acıktığı için mutfağa girdiğine inandığını söyledi. Fakat biraz daha dikkatli olabileceğini söyledi. Annesinin kızıp ona ceza vermesinin sebebi ise sevmediğinden değil bilakis onu çok sevmesinden kaynaklandığını söyledi. Mehmet bu son sözü; cezayı sevdiği için veriyor sözünü işitince anneannesine hayretle baktı. Çok şaşırmıştı. Bu nasıl oluyordu. Hem seviyor hem de ceza veriyor. Mehmet’in kafasının karıştığını anlayan anneannesi bir misalle gidermeye çalıştı.
Büyüklerin de bazen hatalar yaptığını söyledi. Bu hataların da günah olarak adlandırıldığını söyledi. Her şeyi yaratan Allah’ın bu günah yani hata yapanlara kızdığını fakat hemen cezalandırmadığını söyledi.
Mehmet birden atıldı. Büyükler hata, suç yapıyor Allah hiçbir şey yapmıyor öyle mi? Diye sordu
Anneannesi gülümsedi. Mehmet’in başını yavaşsa başını okşadı benim tatlı yavrum dedi ve anlatmaya başladı.
Evet, insanlar hatalar, yanlışlar yapar. Allah onlara kızar kızmasına ama onları Rahmetiyle bağışlar. O, hatalarından pişman olmalarına ve yanlışlarını düzeltmelerini bekler. Eğer pişman olmayıp yanlışlarını düzeltmezlerse ve hatalarında devam ederler, daha büyük hatalar yaparlarsa ancak o zaman Allah ceza verir.
Mehmet meraklı meraklı Rahmet nedir anneanne diye sordu.
Tüm dünyayı şefkatle saran hiç bitmeyen en büyük sevgi dedi anneannesi.
Bu sefer sevginin bitip bitmemesi ve küçüğü büyüğü mü oluyormuş diye sordu.
Anneannesi sevgi dolu gözler ile bakarak evet der. Bazı sevgiler biter, bazıları da küçük olur. Fakat, Allah’ın o rahmet sevgisi hiç tükenmez. Aksine her geçen gün biraz daha büyür. O sevgi hep kalır ve daima da büyük, kocaman kalır. İşte annelerin çocuklarına sevgisi de böyledir dedi. Devam etti. Anneler evlatlarını hiç tükenmeyen sevgiyle severler.
Anneanne biraz durakladı hafifçe öksürdü, yutkundu. Sanki bundan sonra söyleyecekleri çok önemliymiş gibi sesini ciddileştirerek anlatmaya başladı.
Evet anneler çocuklarını severler. Onların başlarına bir şey gelmesine dayanamazlar. Asla zarar görmesini istemezler. Anneler çocuklarının hep iyiliğini isterler. Çocuklar ne kadar yaramazlık yaparlarsa yapsınlar annelerin sevgileri hiç eksilmez. Bütün yaramazlıklarına rağmen daima iyiliğini isterler. Verdiği cezalar da çocuklarının iyiliği içindir.
Mehmet şaşkınlık içinde ne yani cezalar bizim iyiliğimiz için mi? Bu ne anlama geliyor anlamadım hiç.
Anneanne, Mehmet’in şaşkın yüzüne gülümseyerek baktı. Bunun ne demek olduğunu açıklamaya başladı.
Evet, annelerin verdiği cezalar çocuklarının iyiliği içindir. Yaptığı yaramazlıklara, hatalara ceza vermezlerse çocukların o yaramazlıkların başta kendisi için, ailesi için, arkadaşları için kötü bir hareket olduğunu bilmezlerdi. Yani hangi davranışın kötü hangisinin de iyi olduğunu bilemezlerdi. Anneler veya babalar kızıp ceza verdiğinde o işin kötü olduğunu anlar. Böylece davranışlarında dikkat ederek aynı hatalara düşmez.
İşte her bir ceza çocuklar için öğrenmenin en güzel şeklidir.
Mehmet evet şimdi anladım. Annemin ve babamın kızınca neden ceza verdiklerini anladım dedi. Fakat ben mutfağı o hale bilerek sokmadım. Yaramazlık yapmak için de yapmadım. Sadece karnımın açlığından biraz acele davrandım. Biraz da dikkatsiz davrandım dedi.
Anneannesi, ha işte bak kendin söyledin diye hemen atıldı. Biraz acele ettiğini biraz da dikkatsiz davrandığını kendin söylüyorsun. Evet masum olabilirsin ama ortada yanlışlıkla da olsa bir suç, dağılmış, kirlenmiş bir mutfak var. Tabi ki bu durum cezasız kalmaz. Yalnız cezan biraz hafifler. Sen de bundan sonra ne yaparsan yap bütün işlerinde daha dikkatli olursun. Boyundan büyük işlere kalkışmazsın.
Mehmet, anneannesine sarıldı. Sağ ol anneanneciğim annemin bana ne kadar kızsa da ne kadar büyük ceza verse de beni dünyalar kadar sevdiğini ve hep benim iyiliğimi istediğini öğrendim. Artık ben de annemi babamı tabiî ki seni de bana kızıp ceza verseniz de çok seveceğim. Sizi hiç üzmeyeceğim dedi.
Tam bu sırada Mehmet’in annesi eve geldi. – Mehmet hemen annesinin kucağına atlar.-
Anneciğim seni çok hem de çok seviyorum. Yaramazlık yapıp suç işlediğimde bana çok kızıp ceza verdiğin zamanlar bile seni çok seviyorum benim güzel anneciğim dedi.
Annesi Mehmet’in bu davranışına pek anlam veremedi. O da Mehmet’i sevgiyle bağrına bastı ben de çok seviyorum dedi.
Mehmet annesine yaptığım bütün yaramazlıklar için özür dilerim bundan sonra uslu bir çocuk olup seni üzmeyeceğim. Senin sevgini hakketmeye çalışacağım dedi
Annesi Mehmet’in bu halindeki değişikliğe anlam veremeden şaşkın bir halde mutfağa girdi. Şaşkınlığı büyük öfkeye dönüştü. Bilhassa köstebek pastayı çöp kovasında görünce tamamen sinirlendi. Mehmeeeet diye bir çığlık attı.
Mehmet, bu çığlığı duyunca korkmadı. Saklanacak bir yer de aramadı. Artık annesinin çok sevdiğini kızsa bile, hatta ceza verse bile sevgisinin bitmeyeceğini biliyordu. Bu yüzden gönlü rahat bir şekilde annesinin kendisine vereceği cezayı beklemeye başladı.
MesutAKDAĞ