Herkesin Hikayesi, “Son Veda”
“Bu akşam Şuayb Abinin veda yemeği var. Gelecek misin?’’ dediğimde birden yüzü sarardı, acı bir haber almışçasına kekeleyerek ‘’Ne.. ne vedası ‘’ diyebildi.
“Hani şefimiz Şuayb Abi emekli oluyor ya, arkadaşlarla birlikte bir veda yemeği düzenleyelim dedik. Herkes gelecek sen de gel.’’
Beti benzi daha da sararak sesi titreyerek “gelmeyeceğim gelemem’’ diyebildi.
Neden gelemezsin ki?
Be be ben şey ben vedalara hiç katlanamam. Çünkü vedalar hep ayrılıktır. Ayrılık ise, hasretleri, acıları, yoklukları, göz yaşları ve firakları doğuruyor. En başta tüm vedalar bana ölümü hatırlatıyor. Bu nedenle hiçbir veda törenlerine katılmadım, katılmam, katılamam.
Fakat! Dedim. Daha der demez “Lütfen ısrar etme. Bak veda kelimesini duyunca ne hale geldim. Orada nasıl olurum sen hesap et.’’ Diyerek lafı ağzıma tıkadı. Ben de üstelemedim.
İçimden “vedadan bu denli korkuyorsun fakat, bir gün mutlaka veda edeceksin. İstesen de istemesen de.’’ Dedim.
Onunla bu konuşmamızın ardından uzun seneler geçti. Hiçbir veda törenlerine katılmadı. Bir gün tüm mesai arkadaşları, ailesi, akrabaları ve dostları toplanmış veda etmek için bekleşiyorlardı. Bu veda ona yapılacaktı. Son yolculuğuna uğurlanacak, herkes kendisine istemeyerek te olsa veda edeceklerdi.
Yanına sokuldum ve fısıldayarak “Hani hiç veda etmeyecektin? Hiç veda merasimlerine katılmayacaktın? İşte buradaki insanlar sana veda etmek için toplandılar. İnsan ne olursa olsun bu dünyadan bir gün veda edecek. Sana Allahaısmarladık’’ dedim
Ne bir ses ne bir soluk ne de bir gözyaşı. Yine beti benzi atmış sapsarı bir yüz ve ölümün soğuğunu taşıyan bir beden.
Mesut AKDAĞ