Korku Hikayelerinden; Hayal mi! Gerçek mi? 6. Bölüm
Hikaye Oku: Kuşluk vakti saat 9:30 gibi komşu köyün sınırına varmıştım, yol kenarından yaklaşık 50 metre ilerde koca bir çınar ağacı görüp katırımı oraya doğru sürdüm maksat gölgesinde biraz dinlenerek tekrar yola koyulmaktı. Katırdan indim ve sırtımı ağaca yaslayarak oturdum ve beklemeye başladım gözüm bir tilkiye takıldı 25-30 metre ilerde kocaman bir kayanın etrafını dönüyor, sanki bir şeyler görmüşte onu takip ediyordu. Merak ettim acaba ne yapmaya çalıştığını anlamadım ve izlemeye başladım. Bir kayanın altındaki kendinin zorla sığabileceği bir oyuktan içeri girmeye uğraşıyordu, sessizce ve görünmeden yaklaştım aramızda 50 santim bir mesafe vardı birden ağzında bir keklikle çıktı bunu görür görmez üstüne atılıp kekliği ağzından kaptım, tilkinin gerisine de okkalı bir tokat indirdim. Tilki can havliyle öyle hızlı kaçmıştı ki bir anda gözden kayboldu. Allah’tan kekliğin herhangi bir yerinde ağır bir hasar yoktu, ancak dikkatimi çeken kekliğin kaştan boğazına inen hale şeklinde siyah, veya kahverengi tonajında bir halka bulunması gerekirken bunda öyle bir halka yoktu ilginç gelmişti bana, azat edip tekrar çınarın gölgesine geldim bir müddet dinlendikten sonra katırıma atlayıp yoluma devam ettim.
Öğleye doğru birkaç köyün beslendiği kuru çay denilen derenin kenarında durdum, bakmayın adının kuru çay olduğuna içinde tatlı su namına her türlü balık ve canlı tür vardır. Kendi kendime acaba serinlemek için çayda yıkansam mı diye geçirdim, öğlen sıcaklığı rahatsız etmeye başlamıştı beni, önce sağa sola bakıp üstümü çıkardım üzerimde sadece iç çamaşırım kaldı ve sonra suyun serinliğine bıraktım kendimi, suyun derinliği anca belimin biraz üstüne geliyordu birkaç kulaç attım ileri geri sonra hareketsiz şekilde suda beklemeye başladım ancak ayaklarıma bir şeyler dokunuyordu suyun derinliklerine kafamı eğip baktığımda bunun iri bir balık olduğunu gördüm ve yakalamak için fırsat kollamaya başladım, balık etrafımda dönerek tam yakalama fırsatı verdiğinde zaten suyun içinde olan iki elimi bir anda kaldırarak balığı çaydan dışarıya fırlattım birkaç metre öteye düştü toprakta çırpınmaya başladı o sevinçle sudan çıktım balığa doğru yürüdüm garibim çırpınıyor. Vahim durumdan kurtulmaya çalışarak hayatını bağışlamam için yalvarıyordu sanki, içim sızladı birden aklıma oğlum daha birkaç saat önce bir kekliği kurtarmıştın şimdi sen öldürüyorsun üstelik avcının ihtiyacı olduğu bir avı elinden aldın, kurtardığına iyilik ettiysen tilkiye de kötülük ettin. Şimdi ise senin hiç ihtiyacın yokken çıkınında seni doyuracak yiyecek varken bu balığın canına niye kast ediyorsun diye içimden geçirdim. Usulca eğilip balığı ellerime aldım yanağından öptüm ve özür dileyerek dereye saldım, o andan itibaren sanki içim aydınlanmış huzur dolmuş ve kendimi kuş gibi hafif hissetmiştim, ama kekliği tilkinin ağzında aldığımda hiç böyle hissetmemiştim hatta umursamamıştım bile, onunda canını bağışladım balığında balık neden böyle hissettirmişti anlamamıştım. Üstüm kuruyana kadar bekledim kuruyunca elbiselerimi giyip yola revan oldum öğleden sonra saat 2 gibi ormanın öte ucundan içerisine giriş yaptım ve derinliklerine doğru gitmeye devam ettim hala ne aradığımı bilmeden..
Acıkmıştım kocaman bir ağacın önüne geldiğimde katırımdan inip çıkınımı açarak, karnımı doyurmak için nevalemi serdim ve yemeğimi yemeye başladım yumurta, beyaz peynir, kavrulmuş et, biraz yeşillik, domates, biber, salatalık, ekmek ve su karnımı doyurduktan sonra üzerime bir ağırlık çökmüştü ve biraz uyuklamamda fayda var diye gözlerimi kapattım ve öylece dalmışım. Uyandığımda bir karınca kolonisi uyuduğum yerin bir kaç cm ötesinde birbirlerini takip ederek geçiyordu üstelik bu karıncalar sudan kurtardığım karıncaların tıpkısının aynısıydı üstelik et obur türündendiler ama bana hiçbir şekilde dokunmuyor varlığımı umursamıyorlardı bile. Düşünsenize bir anda bana çullansalar ve ısırsalar çekeceğim acıyı tahmin bile edemezdim ama hiç dokunmadan yanımda sanki bir su akarı gibi süzülerek geçiyorlardı, hatta çıkınıma bile yanaşmamışlardı. Bu durum çok garibime gitti ama pek üstünde durmadan kalktım hazırlığımı yaptım ve katırıma atlayarak yoluma devam ettim zaten 1 saat uyuduğumu saatime baktığımda anladım.
Bir garip yolcu ne için nereye ve ne aradığını bilmeden yoluma devam ediyordum. Ve gün akşam olmak üzere geceyi geçirebilecek bir yerlere bakınarak karar kıldığım korunaklı bir oyuk bulmuştum gidip biraz odun topladım ve oyuğun olduğu yerin önünde ateş yaktım ve bu başıma gelenleri düşünmeye başladım.
Ahmet Turan YÜCEKAYA
Deneme Hikayem
Arkadaşlar gördüğüm kadarıyla hikayemi beğenmeyen arkadaşlar var şunu belirteyim ben edebiyat mezunu değilim ortaokul 2. sınıf terk eğitimi tamamlamamış bir kişi olarak haddimi aşan bir işe kalkıştım özürlerimi sunarak zaman kaybına neden olduğumu düşünen okuyuculardan özür diliyorum. Beğenen ve destek olan bütün okurlara da sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Benden bu kadar Sevgiyle kalın ve okumaya devam edin zira ufku genişletmek okumaktan geçer. Her şeyin başı Eğitim
Ahmet Turan YÜCEKAYA
ahmet yüce turan,
kardeşim hikayelerine devam etmeni temenni ederim. ilk başta biraz fazla agresf davranmıs olabilirim.
ama lütfen devam et. bence bu azmınle dahaa ıyı işler cıkartacaksın. ama korku bölümü burası korkuyu ön planda tut. yani mesela yemek yedım yattım olayını es gec . korku yerlerıne agırlık ver.
ssevgilerle.
SEN HIKAYE YAZMA KARDEŞİM.
Tamam kardeşim bir daha yazmam sen içini ferah tut; hikaye sonunu bağlıyım yazmayacam..