Bir Cin Hikayesi “Yatırlı Köy”
Her inançlı kimsenin inandığı şeydir Kur’an. Zira O Allah’ın gönderdiği bir rehberdir biz kullarına. Ve eğer bizde o rehbere iman edip tasdik etmişsek, içindekilerin tümüne iman etmiş sayılıyoruz; amasız ve fakatsız. Yüce Allah’ın kıyamete değin Kur’an‘ın tek kelime değiştirilemeyeceğini ve onu koruyacağını garanti etmişken, biz kulların bu kitaba olan inanç ve bağlılığını da bir kat daha arttırmıştır.
Bu hepimizin bildiği faslı geçelim şimdi. İman ettiğimiz bu kitabın içindekilerden biriside “cinler”dir.
Şimdi internette orda şurda, cinlerle ilgili saçma sapan hikayeler okuyoruz. E bu internet denen zıkkım da günümüzde herkesin evinde, elinde mevcut. Haliyle her ağızdan bir ses çıkıyor yalan yanlış; ha doğru hikayelerde vardır tabi ama nadir.
Benim anlatacağım hikaye ise öyle kulaktan dolma masallar değil. Birinci ağızdan farklı farklı dinlediğim olaylardan sadece bir tanesi.
Ben Güneydoğu’nun bir ilçesinde yaşıyorum. Anlatacağım olay teyze kızımın başından geçmiştir.
Yaklaşık 15 sene öncesi bizim teyze kızının babası, cami hocası ve benim bulunduğum ilçenin 10 km kadar uzaklığında bir köye tayini çıktı. Bu köyün altında yatır varmış ama bizimkilere söylememiş köylüler; korkup gelmekten cayarlar diye. Bunlar evini barkını düzene koyup yaşamaya başlamışlar. Hayat normal akışında giderken hoca, yani teyze kızının babası garip şeyler yaşamaya başlamış. Sabah camiye ezan okumaya giderken, kapıda bir çift ayakkabı görüp içerde kimseyi görememeler, yatsı namazından eve dönerken sokakta garip sesler duymalar, gibi olaylar yaşamaya başlamış “sürekli”.
Bu olaylar sürekli bir şekilde hız kazanınca hoca pek tekin olmadığını anlamış köyün. Ama korkmaması için ailesine hiçbir şeyden bahsetmemiş.
Ama gel gelelim hocanın kendi kızlarından biri daha korkunç bir olaya tanıklık etmiş.
Ve bahsettiğim teyze kızı bir gece tuvalete kalkmış. Bilirsiniz köylerde tuvaletler hep evden bağımsız dışarıdadır ve hatta bazıları bayağı uzaktadır. Kız caminin yanında bulunan bir iki elektrik direğinin verdiği aydınlıkla, tuvalete varmış. Piriketlerle inşa edilmiş ve sıvasız olan tuvaletin dışarıdaki ışık düğmesine basıp; kapıyı açmış; ve hiçbir insanın o anı yaşamak istemeyeceği manzarayla karşılaşmış.
Tuvaletin köşesine oturup kendine doğru kıvrılmış, zayıf ufak tefek bir yaşlı kadın… Başında başörtüsü ve önden dışarı fırlamış bir miktar saçı…
Tabi tüm bunlar birkaç saniyede cereyan ediyor ve kızcağız çığlık çığlığa eve doğru yardırıyor.
Yüzündeki hınzırca sırıtışını da hiç unutmam der.
Bu sadece yaşadığım ve duyduğum olaylardan sadece birtanesi. İnsan bazen düşünmüyor değil. Bu olayı ben yaşasaydım ne yapardım diye. Düşüncesi bile ürpertiyor insanı.