Kar Ruhu Hikayesi
Kar Ruhu Hikayesi Oku: Geniş, kalın, bembeyaz bir yorgan büsbütün örtmüş yazıyı yabanı. Dağları koyu gri, korkutucu bir sis yutmuş. Uzaklardan gelen köpek havlamaları, asfalttan bağıra bağıra geçen yük kamyonlarının sesine karışıp yok oluyor.
Yapraklarından soyunmuş dut ağaçları, mevsimin kıyafetine bürünmüş, kımıltısız bekliyorlar baharı.
Şimdi sis adamakıllı yapıştı yere. Köy mü bulutlara yükseldi, bulutlar mı köye indi belirsiz.
Uzaklarda bir sokak lambasının cılız ışıkları gözüküyor. Ötesindeki beyaz badanalı, uzun ev kaybolmuş gecenin ürkütücü griliğinde, sessiz ve yapayalnız. Ruhu varsa, kim bilir ne acılar duyuyordur.
Sokak lambalarının sarısında ağır ağır, lokma lokma, kendi sesleriyle iniyor milyon tane kar.
Evlerin çoğu ışıksız, yalnız, sessiz.
Uzakta yalnız bir ev ve içinde yalnız bir adam var. Gittim. Perdeleri açık. Sağ eli başının arkasında, kaygısız, kimi tüplü televizyonunu kimi de dışarı bakıp yağan karı seyrediyor. Üzerinde ince bir mintan var sade. Belli ki kömürü bol atmış sobaya. Üzerinde duran çaydanlığın sesini, demlenmiş çayın kokusunu duyar gibi oluyorum.
Köy yoluna bir ışık döndü asfalttan. Derede kayboldu. Kara gömülmüş olmalı; motor bağırtıları, tek tük de insan bağrışları duyuluyor.
Ne eve gitmek, ne de uyumak istiyorum. Uyuyup da bu güzelliği israf etmek istemem. Zaten yatsam da uyuyamam biliyorum.
Şimdi kamyon sesleri de azaldı. Karları ezen ayaklarımdan çıkan huzurlu ses, bir de şemsiyeme düşen karların fısıltısı var.
Yolun kıyısındaki erik ağaçları hep yola rüku halinde. Öbek öbek karlar, binmiş boyunlarına.
Çinko çatılar kalın kar örtüsü ile kaplı. Uçlardan sarkan kütleler düşmemek için direniyor.
Cami meydanında üç toraşan delikanlıya rastladım. Selam verdim. Bıkkın, yılgın, işsiz gençler. Onlar da dahi şiirsel bir ruh var bu gece. Güzel geceye methiyeler diziyorlar kendilerine has şiveleriyle.
Cami avlusundaki göğe uzanan kamalaklara ne de yakışıyor kar. Bir de aşağıdaki Alamancı evinin salkım söğütüne…
Vakit gece yarısına varmak üzere. Ayaklarım üşüyor. Kar taneleri daha kalabalık daha hızlı inmeye başladı. Sessizliğin o muazzam sesini duyuyorum şimdi. Bunda huzur var, saadet var. Ölümü duyuran, cenneti arzulatan bir sessizlik…
Ve bir cıgara daha… Gocuğumun cebinden tabakamı çıkarıyorum. Metal buz gibi. Ellerim üşümüş. Ellerime hohlayıp bir tütün daha sarıyorum. Yaktım. Köyü, karı ve geceyi derin derin çekiyorum ciğerlerime. Umutları, umutsuzlukları, karamsarlıkları unutuyorum.
Yazar: Turhan CANTÜRK