Derya KüçükkirişKıymetli Yazarlarımızdan Seçmeler

Hikaye “Temiz, Aydınlık Bir Yer”

Hikaye

Hikaye “Temiz, Aydınlık Bir Yer”

(Ernest Hemingway – Clean Well Lighted Place )

Çeviri: Derya Küçükkiriş

Saat epey geçti. Kafede sokak lambasının ışığının yapraklardan geçerek yaptığı gölgenin altında oturmakta olan yaşlı adam dışında kimse kalmamıştı. Gün içinde sokaklar son derece tozlu olurdu ama gecenin çiyi tozu yatıştırmıştı. Yaşlı adam gece oturmayı severdi, çünkü sağırdı ve gece saatlerinin sakinliği ona iyi gelirdi. Kafenin çalışanı iki garson adamın sarhoş olduğunun farkındaydılar. Genelde iyi bir müşteri olarak bilseler de bazen çok içtiğinde ödeme yapmadan gittiğini bildikleri için gözleri adamın üzerindeydi.

“Geçen hafta intihar etmeye çalışmış.” Dedi garsonlardan biri.

“neden?”

“Sıkıntıları varmış”

“Neyden dolayı ?“

“Hiç bir şey”

“Hiç bir şey olduğunu nereden biliyorsun ki?”

“Çok zengin çünkü”

Kafe kapısına yakın duvarlardan birinin yanındaki masaya oturmuştu iki garson, yaşlı adamınki dışında tüm masaların boş olduğu terası izlemekteydiler.

Adamı koyulaştıran yaprakların gölgesi ağaç rüzgarda sallandıkça sağa sola hareket ediyordu. Sokaktan bir askerle bir kız geçti. Sokak lambası askerin yakasındaki pirinç numarayı aydınlatıyordu. Kızın başında hiçbir şey yoktu ve askerin arkasından ilerliyordu.

“Jandarmalar yakalar askeri” Dedi garsonlardan biri.

“Peşinde olduğu şeyi aldıktan sonra ne fark eder ki?”

“Bir an önce ortadan kaybolsa iyi olacak.  Jandarmalar yakalayacak.  daha 5 dakika önce buradan geçtiler.”

Gölgede oturan yaşlı adam bardağıyla tabağa hafifçe vurdu.  Garsonlardan daha genç olanı adamın yanına gitti.

“Ne istiyorsun?”

“Bir konyak daha dedi yaşlı adam.”

“Çok fazla içtin bu akşam “ dedi garson. yaşlı adam sadece bakmakla yetindi. Garson adamın masasından ayrıldı.

İş arkadaşının yanına döndüğünde “bu gece sabaha kadar kalacak “ dedi.

“Çok uykum geldi. gece üçten önce yatağa giremeyeceğim. Keşke geçen hafta kendini öldürseydi.”

Garson kafenin içindeki tezgahın üzerinden konyak şişesini alıp adamın masasına doğru ilerledi.  Bardağın tamamını konyakla doldurdu.

Keşke geçen hafta kendini öldürseydin dedi sağır adama. Yaşlı adam parmağını oynattı. “Biraz daha doldur” dedi. Garson denileni yaptı. Yaşlı adam teşekkürler dedi. Garson içki şişesi ile birlikte kafenin içine geri döndü, arkadaşının yanına oturdu.

“Şu an tam anlamıyla sarhoş’’

“Her akşam öyle zaten “

“Kendini neden öldürmeye çalışmış?”

“Nereden bileyim”

“Nasıl yapmış?”

“İple kendini asmayı denemiş ‘

“Kim kurtarmış?”

“Yeğeni’

“Ne kadar parası var acaba?”

“Çok diye duydum”

“80 yaşında gibi duruyor”

“Bence de o civardadır yaşı “

“Keşke eve gitse. Üçten önce yatma şansım asla olmuyor. Üç diye yatma saati mi olur!?”

“Yaşlı adam geçe kalmayı seviyor ama”

“Yalnız çünkü. Ben değilim. Beni bekleyen bir karım var “

“Bir zamanlar benim de vardı”

“Şimdi bir karısı olsa da işe yaramaz”

“Bilemezsin. Evli olsa daha mutlu olabilir.”

“Yeğeni bakıyor ona. Kurtardı demiştin hatta.”

“Evet”

“Ben bu kadar uzun yaşamak istemezdim. Yaşlılık pis bir durum”

“Her zaman değil. Bu adam gayet temiz. Bu kadar sarhoş olmasına rağmen üzerine bir damla dökmüyor. Baksana“

“Bakmak istemiyorum. Gitsin istiyorum. Çalışmak zorunda olanlara zerre saygısı yok. “

Yaşlı adam önce bardağına sonra garsonlara baktı. Bir tane daha içki istedi. Garson yok artık bitti derken başını olumsuz anlamda sallıyor bir yandan da masayı siliyordu. Yaşlı adam yavaşça ayağa kalktı kaç içki içtiğini parmaklarıyla saydı. Cebinden çıkardığı deri cüzdanından ödeme yaptı biraz da bahşiş bıraktı. Garson adamın sokağa çıkışını izledi.  Yaşlı adam hafif yalpalasa da asla kendini bilmez bir sarhoş gibi durmuyordu.  Eve gitme konusunda acele etmeyen diğer garson neden adamın kalıp içmesine izin vermedin diye sordu. Bir yandan kepenkleri indiriyorlardı. Saat daha 2 buçuk bile değil.

“Gidip yatmak istiyorum”

“Bir saatten ne olacak ki”

“Yaşlı adam için önemli olmasa da benim için önemli”

“Ne olacak canım bir saat bir saattir”

“Sen de yaşlı adam gibi düşünüyorsun sanırım. İçkisini alıp evde içsin.”

“Ama aynı şey değil”

“Evet değil” dedi karısı evde bekleyen garson.  o da öyle düşünüyordu aslında.  Sadece acelesi vardı.

“Peki ya sen.  eve normal saatinden önce gitmeye korkuyor gibisin.”

“Benimle dalga mı geçiyorsun.”

“Sadece şaka yapıyorum.”

“Ben hiçbir şeyden korkmuyorum.  son derece cesurum.”

“Gençsin cesursun ve bir işin var.  evet her şeye sahipsin.”

“Bende olup sende olmayan ne var.”

“Benim işim dışında hiçbir şeyim yok.”

“Haydi oradan. ne gencim ne de cesurum.”

“Saçmalama. kapatıp çıkalım haydi.”

“Ben de gece geç saatlere kadar kafede oturmak isteyenlerdenim.” Dedi daha yaşlı olan garson.  Yatağa gitmek istemeyenlerden. Gecesi karanlık değil aydınlık olsun isteyenlerden.

“Ben size sadece gidip yatmak istiyorum.”

“2 farklı karakteriz işte” dedi daha yaşlı olan garson. Gitmek için paltosunu giymişti.  

“Gençlik ve cesaret önemli şeyler olsa da bunların karakterle ilgisi yok. Ben her gece kafeyi kapatırken hiç  buraya gelmeye ihtiyacı olan var mı acaba diye üzüyorum.”

“Ama sabaha kadar açık bir sürü bar var.”

“Aynı şey değil ki.  Burası aydınlık temiz güzel bir kafe,  yaprakların gölgesi vuruyor masalara.”

“İyi geceler” dedi genç olan garson.

İyi geceler.  Elektriği kapatırken kendi kendine düşünmeye devam etti.  Işıkların olması önemliydi ama tabii temiz de olmalıydı oturulacak mekan.  Müzik kesinlikle olmamalıydı. Bu kadar geç saatlerde barlar dışında oturmak için mekan olmamasına rağmen yine de secmemeliydi oraları. Korktuğu neydi. Hiç bir şey değildi aslında. Hissettiği şey bildiği bir şey değildi. Her şey anlamsızdı ve insanlar da hiç bir şeydi. Tek ihtiyacımız olan biraz ışık düzen ve temizlikti. Bazıları ömrü boyunca böyle yerlerde yaşar ve değerini hiç hissetmezdi, bazılarıysa bildiği gibi hiçbir şey ve sonra hiçbir şey ve hiçbir şey ve peki hiçbir şey. Hiçbir şey yapmayan hiçliğimiz. Hiçlik adımız, yurdumuz, hiçbir şeyin içinde olan hiçlik kadar hiçbir şey işte. Hiçliğimizi elimize alıp günlük hiçliklerimizle hiçleri başarıp hiçleri kafamızda kurup hiçliklerin hayatımızdan gelip geçişini izliyoruz. Hiçliğe boyun eğ, hiçlikle yaşa. Gülümseyerek bara doğru ilerledi. Parlak, buharla çalışan kahve makinesinin önünde durdu.

‘’Ne vereyim?’’ dedi barmen.

‘’Hiçbir şey’’

‘’Bir deli daha’’ deyip arkasını döndü barmen.

‘’Küçük bir kadeh’’ dedi garson.

Barmen doldurdu.

‘’Işıklar çok parlak ve güzel ama bar temiz değil’’ dedi garson.

Barmen ona bakıp cevap vermedi. Konuşma başlatmak için çok geç bir saatti.

‘’Bir bardak daha ister misin?’’ diye sordu barmen.

‘’Hayır teşekkürler.’’ Deyip bardan çıktı garson.

Barlardan ve meyhanelerden hoşlanmıyordu. Temiz ve aydınlık bir kafenin yerini hiçbir şey tutamazdı. Şimdi hiç düşünmeden evine gidecekti. Yatağına yatacak, ve nihayet günün doğmasıyla uykuya dalacaktı. Neyse, dert etmemeliyim. Sadece uykusuzluk problemi, pek çok insanda vardır nasılsa.

Ernest Hemingway Clean Well Lighted Place 

Çeviri: Derya Küçükkiriş

hikaye, çeviri, Ernest Hemingway, Clean Well Lighted Place, Ernest Hemingway Clean Well Lighted Place Çevirisi, Derya Küçükkiriş,

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu