Yanık Kalesi 22. Bölüm
– Ali’nin Son Kahramanlığı –
Bu kanlı faciadan hiç bir Türk askeri kurtulamamıştır. Köylere dağılan yeniçerilerde, evvelce naklettiğimiz gibi, Avusturyalılar tarafından saha evvel yakalanıp ya esir edilmişler, yahut öldürülmüşlerdir.
Ali’ye gelince, o doludizgin kaleye gelirken uzaktan kalede neler cereyan ettiğini anlamıştı. Top, tüfek seslerine, korkunç naralar, feryatlar karışıyordu. Atını sıkıştırdı. Bir an evvel kaleye yetişmek istiyordu. Kaleye şimdi üç yüz metre kalmıştı. Kalenin bütün burçlarında Avusturya bayrakları dalgalanıyordu. Yalnız cephane kulesinde yalnız Türk bayrağı bulunuyordu.
Ali’nin hem içi sızladı, hem göğsü kabardı:
Demek içeride akıncı kardeşleri vuruşa vuruşa nihayet cephane kulesine çekilmek mecburiyetinde kalmışlardı. Bu vaziyete göre kale artık elden çıkmış sayılırdı. Buna şüphesiz içi sızlamıştı. Fakat arkadaşlarının cephane kulesine kapanmaları da onun cesaret dolu göğsünü gururla şişirmişti. Çünkü bunun manasını anlamıştı. Sağ kalan arkadaşları burasını ateşlemek için kaleye çekilmiş bulunuyorlardı. Düşmana bu işi pahalıya mal edecekler,onlardan bir kaç bin kişi öldürmek için kendilerini feda edeceklerdi. İçinden, ağasının kahraman çehresini görür gibi oldu, hatta onun erkek sesi kulaklarına kadar geldi:
– Ali!…
Ali etrafına bakındı. Yanında kimseler yoktu:
– Ah ağam, dedi, çok sıkışık vaziyette olacaksın ki sesin bana kadar geliyor.
Şüphesiz ağanın “Ali” diye bağırması Ali’nin bulunduğu yerden duyulmazdı. Fakat bilinmez ki… Belki esrarlı bir kuvvet ağasının sesini ona kadar getirmişti. Atını tekrar mahmuzlamak istedi. Fakat atı şaha kalktı. Çünkü cephane kulesindeki infilak sesi duyulmuş, savaş meydanlarında büyümesine rağmen at, bu kuvvetli infilak gürültüsünü duyunca şahlanmıştı. Ali:
– Eyvah, dedi. Artık her şey bitti. Son kalan Yanık Kalesi yiğitleri de ecel şerbetini içiler.
Nitekim biraz sonra kulenin yıkık duvarlarına Avusturya bayrağı çekilmişti. Ali bir an kaleye girip ölene kadar vuruşmak istedi. Fakat bundan vazgeçti. Çünkü bunun bir faydası olmayacaktı. O soğukkanlı davranırsa Peçevi’den gelen zahire arabalarını kurtarır, onları Budin Kalesine kadar kurtarabilirdi. Buna muvaffak olamasa bile arabalarda muhafız olan elli akıncı ile, bir kaç yüz düşman öldürebilirdi. Atının başını çevirdi, Peçevi yolunu tuttu.
Fakat talih burada da yardım etmemişti. Çünkü Avusturyalıların zahire arabaları için ayırdıkları on bin kişilik kuvvet arabalara yaklaşmıştı. Ali kestirme yollardan giderek onlardan evvel arabaların yanın gitti. Muhafız akıncılara olan bitenleri anlattı ve yolu gösterdi:
– İşte geliyorlar bunlarda bizim kısmetimiz… Çarpışacağız.
Hepsi yemin ettiler.
– ÇARPIŞACAĞIZ…