Hikaye Oku; “Onin ve Üç Yolcu” 2. Bölüm
Aradan 5 10 yıl geçmişti, Onin yanına birkaç kişiyi bulabilmişti. Bu onun için bile zordu. Çünkü, Gerçekten masum insanları bulmak zordu. Yanındakilerden bir tanesi 20 li yaşlarında genç sarı saçlı güzel bir kızdı. Bir diğeri ise 15 inde oğlan çocuğuydu. Kahverengi saçlı ve temiz bir suratı vardı. Ve bunun gibi 3 kişi daha vardı.
Genç ve güzel olan kıza kendi becerilerinden bir kısmını öğretmişti. Neredeyse şuan bulunduğu yöredeki kimse onunla aşık atabilecek değildi. Zarif ve ince yapısının altında becerikli bir kılıç ustasıydı.
Bir gün Onin’in uğraşı ve diğer çocukların bakımıyla oluşturduğu, belkide büyük dağın altında ki en güzel bahçede geziniyordu genç ve güzel olan Hua. Ona bu ismi Onin vermişti.
İsmin anlamı, büyük siyah surları olan bir kalenin önünde bulunan, mavi ve beyaz renklerin hakim olduğu bir bahçede ki çiçekten geliyordu. Orada o kadar çok kar ve buz vardı ki, Bu çiçekler onlara inat oradan yeşerip dışarı çıkardı. Biraz düşününce çiçek ile kızın gerçekten bir bağlantısı olduğunu anlarsın. O da onca kindar ve bir o kadar yozlaşıp gitmiş, birbirini yiyen insanların içinden çıkmıştı.
Kız bahçede gezinirken 3 tane atlı yanaştı.
Ortadaki; ‘Sen’ diye hitap ettikten sonra; “Bize yiyecek ve içecek sağlayabilir misin? Ava gittik ve oradan elimiz boş döndük. Evimize de uzun bir yol var. Bu yollarda güçsüz düşmek istemeyiz,” dedi.
Adam asil bir duruş takınmıştı ve yüzü biraz daha yukarı doğru bakıyordu.
Hemen adamın sağında bir diğeri ise daha sinsi bir tipti. Bakışları insanı rahatsız eder derecede. Ama bunu anlamadı Hua.
Hua dedi ki; “Sizin ihtiyacınızı karşılamayı çok isterim fakat bu evin sahibi ben değilim misafirliğinizi kabul etmek benim için uygun olmaz. Babamı bekleyin bizim için yakacak odun bulmaya gitti.”
Ortada ki adam kaşlarını çatıp tam bir şey söyleyecekti ki ev sahibi olan Onin büyük gürültülü bir ses ile yaklaşmaya başladı. Bu onun sesi değil, iki omzuna da birer tane koyduğu uzun kalın iki ağacın sürüklenme sesiydi. Ağaçların dalları budanmış bir bütün şekilde getirmişti.
2 ağacı da daha önce getirip bir araya koyduklarının üstüne istifledi ve adamlara döndü.
Onin; Evet sizin için ne yapabilirim dedi. Ortada ki adamın asil duruşu biraz sarsılmış gözüküyordu.
Adam, Eğer bize yiyecek ve içecek sağlarsan sana altın veririz dedi.
Onin; Altına ihtiyacımız yok ama sizi de eli boş göndermek bana yakışmaz deyip Huadan güzel bir sofra hazırlamasını rica etti.
Kendisi de ahşaptan yaptığı güzel oyma kabartmalı masa ve kütükleri yerleştirdi. Masa ve oturdukları kütüklerin güzelliğine pek bakma fırsatları olmadı çünkü aç susuz ve yorgunlardı.
Hua evde bulunan bolca yiyecekten ve tadı başka bir yerde bulunamayacak içkilerden önlerine koyuyordu.
Sinsi bakışlı olan adamın Huanın vücudunun kıvrımlarına baktığını farketti Onin, gözlerini adamın suratına çevirdi bir anı bekliyormuş gibi baktı. Ortada ki bey ise, bu adam yakında bulunan kasabanın efendisiydi. Onin’in bakışlarını gördü ve adamının niyetini anladı.
Daha yüzünü Huan’ın vücudundan çevirip sofraya bakmadan, beyi ona elinin ters tarafıyla bir tane vurdu. Kütükten düştü ve suratı kanlanmıştı. Bey si.. git atların orada bekle, sen yeterince yemek yedin dedi. Sadece bir kaç lokma almış haldeyken. Adam hiç bir şey demeden atların orada beyini beklemeye koyuldu.
Bey Onin’e işlediği kusurdan dolayı senden özür dilerim dedi. Oninse önemli olmadığını söyleyip uzunca sohbet ettiler ve yeyip içtiler. Yemeklerini yedikten sonra bey kalktı ve cebini kurcaladı. Bir miktar parayı Onin’e uzattı ve parayı istemediğini biliyorum belki gerçekten de ihtiyacın yoktur ama ben iyiliğine karşılık yapabileceğim tek şeyi yapmak istiyorum dedi. Onin de ısrar etmeden parayı aldı ve onları uğurladı.
Sizden Gelen Hikayeler – Orhan
Hikayenin devamı için TIKLAYINIZ