Taburcu Olurken Hikayesi
Hikaye Oku; Hidayet mahallenin iri yarı ahalilerindendi. Saçları genç yaşta dökülmüş, sakalı ve bıyığı olmayan parlak yüzlü biriydi. Bulduğu her işte çalışır para kazanmaktan zevk alırdı. Orta yaşlarda bir adamdı. Sevdiği kızla evlenmiş iki kız babası olmuştu.
Bir gün iş yerinde aniden yere yığıldı. Mesai arkadaşları onun pis boğazından haberdar olduğu için çok yiyerek rahatsızlandığını düşündüler. Arabaya koyup civardaki tıp fakültesi hastanesinin aciline götürdüler. Yapılan muayenede herhangi bir hasara rastlanmamıştı. Ne tansiyon, ne şeker, ne de başka bir durum. Son olarak psikiyatri servisinden asistan doktoru çağırdılar. O da bir bakacaktı Hidayet’e. Gerekli incelemeleri yaptıktan sonra onu acilden alarak psikiyatri servisine yatırdılar. Asistan doktor ailesine açıklama yapacaktı. Hastalığının adı belliydi. Hidayet’i bayıltan hastalığa Psikiyatristler KKSR (Kontak Kapattıran Serbest Radikaller) hastalığı diyorlardı. Esasen dahiliye ana bilim dalının ilgi alanına giren serbest radikaller terimi Psikiyatrik bir rahatsızlığa dönüştüğünde KKSR hastalığı olarak tanımlanıyor ve Dahiliyenin alanından uzaklaşıyordu. Şimdi bütün iş Psikiyatrideydi.
Hidayeti ayağa kaldıracak olan tedavi yaklaşık sekiz ay sürecek, bu uygulamayı yapacak olan ekip de ona gözü gibi bakacaktı. Bu iş zahmetli olduğu kadar masraflıydı da. Çeşitli karışımlar hazırlanacak, hastanın gidişatına göre aşama aşama kendisine enjekte edilecekti. Hidayet’i göz altına alacaklardı adeta. Çünkü serbest radikaller karnından beynine olumsuz mikro sinyaller gönderip aniden bayılmasına sebep oluyordu. O sinyalleri bloklamak için beynin bir kısmını domine edecekti doktorlar. Psikiyatri profesörü Hamdi DAMITMAZ ve ekibi bu işi titizlikle bitirip Hidayet denen aygırı taburcu edeceklerdi.
Ekip uzmanlarından Selami İNEBAHTI, asistanları toplayarak karışımların tarifini vermeye başladı. Asistanlar titizlikle tedaviye başladı. Hidayet için standartların dışına çıkılarak yeni bir hasta takip formu oluşturuldu. Tansiyon, şeker, ateş, ağrı, hissiyat gibi terimler o formda yer almayacaktı. Onu hislerle takip edip gözlerle tedavi edeceklerdi.
Hidayet ara ara bayılıyor, hemşirelere olan bitenden haber almak için sorular soruyordu. Günler günleri kovaladı. Aradan sekiz ay geçti. Hidayet düzelmeye başladı. Doktorlar onun bu haline çok sevindiler. Bir hastayı daha sağ salim taburcu etmenin mutluluğunu yaşıyorlardı. Hafta sonuna kalmadan Cuma günü çıkış işlemleri başlayacaktı. Yavaş yavaş hazırlıklar yapılmaya başlandı. Dosyası tamam edildi, tüm notları tutuldu ve birleştirildi. Yapılan gözlemler dosya ve dijital olarak arşivlendi. Turp gibiydi yine Hidayet. Artık serbest radikaller onu bayıltmıyordu. Aniden kontak kapatmıyordu iri adam. Onun sekiz ay boyunca hastanede sohbetlere konu oldu bu hastalığı. Diğer bilim dallarının da ilgisini çekmişti onun bu yaşadıkları. Birçok doktor ve hemşire onu yatağında ziyaret etmişti. Psikiyatri servisinin ilk KKSR hastasıydı Hidayet. Bir farkı vardı onun için. Esprilere konu oluyordu. Kendisi komik bir adamdı zaten. Doğal tavırlarıyla en sabit insanı bile güldürebilirdi. Bir defasında genel cerrahi uzmanlarından Polip Asım onu gizlice dışarı çıkararak tuttuğu takımın maçına götürmüştü kendi arabasıyla. Kimseler anlamadan da geri getirmişti.
Polip Asım Hidayeti sever ona elinden gelen yardımı yapardı. O tedavi olurken ailesinin sağlığıyla çok ilgilenmişti. Çıkış işlemlerine başlanmıştı artık. Öğleden sonra saat üç sıralarıydı. Mesai bitmeden önce Hidayet taburcu edilecekti. Eşyaları çantaya kondu. Yatağı derlenip toplandı. Onu tedavi eden ekip Hamdi DAMITMAZ’ın odasında tam kadro bekliyordu. Onlarla orada vedalaşacak ve evine gidecekti. Kapıyı tıklayarak odaya girdi. Doktorlar tebessüm ederek onu bir koltuğa oturttular. Oturduğu koltuk Profesörün masasının yanındaki bahçeye açılan pencerenin hemen dibindeydi. Güneş Hidayetin kafasına öyle güzel çalıyordu ki adeta Ağustos kabağı gibi parlıyordu keltoş.
Doktorlar sırasıyla konuşmaya başladı. Önce Hamdi birkaç söz etti, süreci anlattı, diğer doktorlar da konuşmaya dahil olup Hidayet’i uğurlamanın tadını çıkarıyorlardı. Çaylar yudumlanırken genç asistanlardan Frontal Faruk, Hidayet’in güneş çalan kafasına doğru derin derin baktı. Kendisi sık saçları olan bir doktordu. Üstelik esprilerden çok hoşlanır, gülmeyi severdi. Acaba kellik nasıl bir duyguydu? Bunu düşünüyordu. Hidayet saçlı olsa yine komik olur muydu? Parlayan kafasına güneş ne güzelde vuruyordu. Bir ara Hidayeti’in kafasındaki ısının derecesini merak etti. Acaba ısınan kafasında kuymak pişer mi, diye sordu kendi kendine. Gülesi geldi ama ne çare tüm ekip oradaydı. Eğer gülerse deli diye onu yatırırlardı servise. Kel adam güneşten gelen ışınları umursamaz bir şekilde çayını içerken doktorların ona söylediklerini dinliyor, mutluluğun tadını çıkarıyordu. İlgi odağı olmak kimi mutlu etmezdi ki? Çaylar bitmek üzereydi.
Son cümleler toparlanıyordu ki aniden bir ses duyuldu. Hidayet’in kafasına çok sert bir top çarptı. Hem de futbol topu. Hamdi hocanın açık olan penceresinin önü fakültenin morfoloji binasına bakıyordu. Tıp fakültesi öğrencileri boş zamanlarında burada top yuvarlar eğlenirdi. Nasıl olduysa sert bir şutla Hidayet’in beynine gelmişti meşin yuvarlak. Topu atan daha önceden futbol oynamış bir öğrenciydi. Uzaktaki arkadaşına pas gönderirken camdan içeri giriverdi. Olanlar oldu. Hidayet aniden yerinden fırladı. Delirmiş vaziyette sesler çıkararak hastane koridorunda koşmaya başladı. Doktorlar şok olmuştu. Bir top çarpmasıyla adam mı delirirdi. Frontal Faruk Hidayet’in kafasında kuymak pişer mi pişmez mi diye hesap yaparken adam top darbesiyle pervane oldu. Üstelik taburcu olmasına beş on dakika kala. Hastanenin tüm servis ve koridorlarında koşmaya başladı. Acilden morga dahiliyeden yemekhaneye kadar soluksuz koşuyordu. Onu tedavi eden ekip büyük şaşkınlık yaşıyordu. Kontrolden çıkmış laboratuvar kaçkını bir yaratık gibiydi. Üstelik doktorların odasından çıkarken de Morfin Mahmut’un ayağını ezmişti. Adamı acile götürmeyi bile unuttular. Acısı artınca hastabakıcılara haber ettiler. Tüm hastabakıcılar Hidayet’i yakalamaya çalışıyordu. Yemekhaneye giren delirmiş adam aşçı kadına çarparak onu fındık çuvalı gibi yere serdi. Karşısına dikilen ve önünü kesmeye çalışan garsonu da bir omuz darbesiyle masanın altına soktu. Tüm hastane korku ve panik içindeydi. Oradan hızla uzaklaştı. Bahçeye yöneldi. Topu kafasına vuran öğrenciye doğru koştu ama bilinçsiz yapıyordu bunu. Bir yandan da bayırda küçük vites isteyen yorgun araba gibi sesler çıkarıyordu. Öğrencilerden bazısı soğukkanlılıkla onu seyretti bazısı da dersliklere doğru kaçtı. Hidayet tekrar içeri girdi. Karşı koridorda barikat kurmuş hasta bakıcıların üzerine doğru hızla koştu ve onları yere serdi. Alt katlara doğru inmeye başladı koşarak. Jeneratör odasına yaklaştı. İçerdeki teknisyenler yapılan anonsla olaydan haberdar olduğu için tedbirliydiler. Ona hiç hamle yapmadılar. Turunu tamamlamasını ve çıkmasını beklediler. Deliren adam odada birkaç tur attıktan sonra tekrar üst katlara yöneldi. Tüm hastane korku ve panik içindeydi. Birimler kapılarını kilitlemeye başladı. Hidayet son olarak genel cerrahi bölümüne yönelerek koşmaya başladı. Polip Asım odasından çıkıp koridorda onu yakaladı. Peşindeki hastabakıcılar kelepçeleyerek tekrardan psikiyatri servisine götürdüler. Ailesi de dışarıda merakla bu olayın durulmasını bekliyordu. Polip Asım herkesi sakinleştirdi. Dışarı çıkarak hastanın ailesine bilgi verdi. Hızla psikiyatri servisine giderek bölümün hocalarıyla görüştü. Ne olduğunu anladıktan sonra o da merakla iri adamı gözlemlemeye başladı. Hidayet artık yatağa bağlanmıştı. Elleri ve ayakları kelepçeliydi. Hamdi DAMITMAZ ve ekibi hemşireye tam doz sakinleştirici iğne yapmasını söyledi. Hemen beyin filmi çekildi. Nörolojiden asistanlar çağrıldı. Haberi alan diğer doktorlarda odaya toplandı. Beyninde hasar oluşmuştu Hidayet’in. Ailesi de açıklama bekliyordu. Başhekim de geldi. Tüm doktorlarla dışarı çıkıp ailesine açıklama yapacaklardı. Haberi alan meraklı haber kanalları da bahçede tam teşkilat hazır bekliyordu. Başhekim ve Psikiyatri Profesörü Hamdi DAMITMAZ muhabirlere ve ailesine doğru yöneldi. Beklenen açıklamayı başhekimin talimatıyla Hamdi DAMITMAZ yaptı. Aynen şunları söyledi:
Olay olduktan sonra tekrarlayan deliryum durumu için gerekli müdahaleyi yaptık. Şu an hastamız stabil fakat topun yarattığı kortikal doku hasarı tedavi sürecini başa almamıza neden oldu. Umuyoruz ki tedavimize hastamızın bünyesi tekrar olumlu yanıt versin ve morfolojinin müptezelleri kafasına tekrar top atmasın.
Açıklama bitmiş herkes dağılmıştı. Yorucu geçen günün ardından tedaviye tekrar başlandı. Sekiz aylık süre bu kez on güne düşürülecek yapılan tüm uygulamalar bu kez değişik formlara not edilecekti Tıp tarihine geçen bu olay iki türlü hastalık hakkında makale yazdırmış, tedaviyle ilgilenen ekibe ün kazandırmıştı. Hidayet artık yazılı eserlere de konu olmuştu. Frontal Faruk her ne kadar onun kafasında kuymak pişip pişmeyeceğini anlamaya çalışsa da iri adam artık ansiklopedilere poz veren dünyaca ünlü meşhur biriydi. O günden sonra tıp fakültesinin bahçesinde top oynama işi yasaklandı. Hamdi hocanın penceresini de tedbir amaçlı demir parmaklıklarla çevirdiler. Diğer bahçeye ufak bir top sahası yaptılar. Çevresini ve içini çimenleyerek öğrencilerin orada eğlenmesini sağladılar. Böylelikle kimsenin kafasına top çarpmayacak, kimse ipi kopmuş azgın at gibi insanları çiğnemeyecekti.
On gün süren tedavi sonucunda Hidayet taburcu edildi. Evinde ailesiyle dinlenmeye çekildi. Sonraki günlerde ise delirdiği o gün çiğnediği ne kadar insan varsa hepsini teker teker ziyaret edip çiçek verdi. Ezdiği insanlar yaklaşık bir ay kadar hastaneden çıkamamış ağır hasar almışlardı.
Hikayenin Yazarı-Sinan KORKMAZ