“Bir Çiçek” Hikayesi
Mutsuz bir dünyada yaşıyordu. Her gün tek düze geçiyordu. İnsanların suratında hayatın monotonluğu ve eziyetinin getirdiği mutsuz ifade vardı.
Mutlu olmak istedi. Bir çiçek aldı. O çiçeği betonlarla örülü şehrinde bir saksıda apartman kapısının önüne koydu.
Her gün suladı o çiçeği. Her eve geldiğinde, her evden çıktığında o çiçeği görüp mutlu oldu. Dünya bir nebze olsun daha güzeldi artık.
Çiçeğin getirdiği mutlulukla insanlara karşı daha nazik ve sevecen davranmaya başladı. Market kasiyeri artık onu görünce somurtmuyordu. Yüzündeki sıkılmış ifade biraz olsun geçiyordu. Çünkü onun içtenlikle kasiyere “teşekkür ederim ve kolay gelsin” gibi sözler söylemesi kasiyeri insanların umrunda olmayan yapayalnız bir kişi olduğu hissinden kurtarıyordu.
İşyerine mesaiye gidince içtenlikle günaydın demesi mesai arkadaşlarına sabahları olumlu bir enerji veriyordu.
Çiçek karanlık dünyayı az da olsa renklendirmişti.
Bir gün eve döndüğünde çiçeği ölü buldu. Biri sigara izmaritini çiçeğin üstünde söndürüp saksıya atmıştı.
O günden sonra mutsuz ve somurtan yüz ifadesi geri geldi. İçten günaydınların, teşekkür ederimlerin yerini içi boş ve soğuk versiyonlar aldı. Bir çiçeği yok etmekle dünyadaki mutluluğa bir darbe daha vurulmuş oldu.
Diyebilirsiniz, yeni bir çiçek alamazmıydı? Peki onun sonu farklı olurmuydu?
Ortada bir emek var, seni üzmek istemem ama hikaye basit kardeşim. Çok sıradan.
Ben öyle düşünmüyorum. Bence anlamlı bir hikaye, ancak herşeyi herkez beğenecek diye birşey yok. Zevkler ve renkler meselesi.