Ağlatan HikayelerAlper Murat Kirpik Aşk HikayeleriKısa Hikayeler

Bir Dramın Hikayesi “KÜLLERİNİ ARIYORUM”

Bir Dramın Hikayesi

Bir Dramın Hikayesi “KÜLLERİNİ ARIYORUM”

Yangın çoktan başlamıştı. Adam koşarak konağın önüne kadar geldi ve durdu. Ağlarken, attığı haykırışları sanki ateşi daha daha da körüklüyordu. Etraftan biri tahta bir sandalye getirdi yolun ortasına. İlk oturmadı adam ama dizleri tutmuyordu. Bağları çözülünce teslim oldu. Yangını söndürmek içinde şimdilik gelen giden yoktu. Tarkovsky’nin filmlerinden daha gerçekti o an. Asfalt nemliydi. Gecenin sessizliğini ateşin sesi bastırıyordu. Ekipler geldi, etraftakiler yardım etmeye çalışıyor, itfaiyeciler ise son gücü ile yangına doğru ilerliyordu. Adam ise tepkisizdi.

Adamın üstünde beyaz bir takım elbise vardı. Sanırım hikayenin sonunda ölmeliydi. Öyle olurdu zaten klişeler. Yangını söndürmek tam 74 dakika sürdü. Deden kalma koskoca konak küller içinde kalmıştı. Daha önemlisi hayatının aşkı, tek heyecanı, nefesi karısı sönmüştü. Mathilda küllerin arasında bir küldü.

Mathilda ile tanıştıklarında hayatı meyve bahçesine dönmüştü adamın. Uzun süre açılamadılar birbirlerine. Gece yatarken Mathilda’ya sarıldığını hayal ederek yatardı adam. Mathilda’nın göz yaşları ve hıçkırıkları ise utangaçlığın hediyesi olan çaresizliğin verdiği karın ağrılarıydı. Mucize olması gerekiyordu ve oldu. Anlamadıkları bir anda iki aile karşılaştı ve iki aile onları uygun gördü. Sırılsıklam utangaç bir aşkın yolcuları, görücü usulü ile evlenmişti. Konağın çatı katına yerleşmişlerdi.

Hep o konakta yaşamıştı adam. Sadece adam değil onun babası, onun dedesi, dedesinin babası, dedesinin dedesi… Konak onların soyunu taşıyordu. Çok geçmeden dede vefat etti. Evdekiler Mathilda ve adamdan çocuk haberini bekliyordu gözleriyle. Tanışması ile adama meyve bahçesi olan Mathilda’nın meyveleri hasat için uygun değildi. Adam çok mutluydu ama. Her anı romantik adımlarla işlemeye çalışırken sanki tabloda renkler arasında koşuyordu.

Babası ile sessizliği bir tokat ile bozuldu adamın. “Yazık soyunu devam ettiremeyene, yazık bu konağı çocuksuz sessiz bırakana. İnşallah bu konak sonunuz olur.” dedi ve sonu oldu. Kalp krizi geçirmişti. Zaten doktor arada eve geliyor kontrollerini yapıyordu. Kalp ile ilgili sorunu olduğunu tüm ev halkı biliyordu. Ancak kalbinin katılığı ile ilgili sorunu son cümleleriyle öğrenmişlerdi. Babasının ölümünden sonra iki kız kardeşi evlenmiş. Büyük olan annesini yanına almıştı. Artık konakta başbaşalardı Mathilda ile.

Mathilda konağın her yerine saksıda çiçekler koymuştu. Ahşap konağın dışını sarmaşıklarla kaplamıştı. Ev adam ile Mathilda’nın hem cennetiydi hemde cehennemi. Yanındaki küçük bahçeyi adam kazıyor yeşillikler dikiyordu boş vakitlerinde.

Annesi tüm bu cennetvari hadiselerin ortasında öldü. Başsağlığı için gittikleri kız kardeşinin evinden ise yaka paça kovuldular. Küçük kız kardeşi ise göz teması bile kurmadı. Onun planı başkaydı. Terzi olan adamın iş için davet edileceği vakiti iyi biliyordu. Mathilda iş yemeklerine çok gitmeyi istemezdi, onun evde tek olduğunu da iyi biliyordu. Dersine iyi çalışmıştı. Gaz yağını eline aldı, kibriti çaktı.

Adam geldiğinde yangın çoktan başlamıştı. Koşarak konağın önüne kadar geldi ve durdu. Ağlarken, attığı haykırışları sanki ateşi daha daha da körüklüyordu. Etraftan biri tahta bir sandalye getirdi yolun ortasına. İlk oturmadı adam ama dizleri tutmuyordu. Bağları çözülünce teslim oldu. Yangını söndürmek içinde şimdilik gelen giden yoktu. Tarkovsky’nin filmlerinden daha gerçekti o an. Asfalt nemliydi. Gecenin sessizliğini ateşin sesi bastırıyordu. Ekipler geldi, etraftakiler yardım etmeye çalışıyor, itfayeciler ise son gücü ile yangına doğru ilerliyordu. Adam ise tepkisizdi.

Adamın üstünde beyaz bir takım elbise vardı. Sanırım hikayenin sonunda ölmeliydi. Öyle olurdu zaten klişeler. Yangını söndürmek tam 74 dakika sürdü. Dededen kalma koskoca konak küller içinde kalmıştı. Daha önemlisi hayatının aşkı, tek heyecanı, nefesi karısı sönmüştü. Mathilda küllerin arasında bir küldü.

Küllerin arasında onu ararken birden durup şu şarkıyı ağlaya ağlaya, bağıra bağıra söyledi;

“Suskun bir gecenin ortasında

Bağırıp çağıran bir adam var

Koşuyor küllerin ortasında

Sevmenin bir hududu mu var?”

Alper Murat KİRPİK – Acayip Rüyalar Mecmuası

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu