Göç Yollarında Osmanlı
Okuyucularımızdan Gelenler
ORTA ASYA ana yurt, ana vatan. Sert geçen kışlarına, insanın yüzünü yalarken ıslık çalan rüzgârlarına, bozkırın zor şartlarına rağmen ilk göz ağrısı. Zordur ana vatandan ayrılmak. Ancak atalarımız defalarca bu zorluğa katlanmak; kendilerine yeni vatanlar aramak zorunda kaldılar. Bazen hayvanlarına otlak bulmak, bazen artan nüfusu besleyebilmek, bazen düşmanların baskısından kurtulabilmek amacıyla yollara koyuldular, dünyanın değişik bölgelerine dağıldılar.
13.yüzyılda yine göç yolculuğu göründü bizimkilere. 1220’li yıllarda Süleyman Şah’ın önderliğindeki Kayı Boyu derlenip toparlanmaya başladı. Türkler, boy adı verilen gruplar halinde yaşıyorlardı. Kayı Boyu gözlerinde bin bir umutla, yeni bir yurt, yeni bir hayat adına yollara düştü. Doğuda kurulan Moğol Devleti hükümdarı zalimce davranıyor, önüne çıkan herkese zarar verip eziyordu. “Aman kötüden uzak durmak lazım gelir. En iyisi Anadolu’ya gidelim!” diyen Türkmenler, göç hazırlıklarına koyuldu. Çadırlar, kilimler, kap kacak, hayvan hayvanat toplandı. Senelerce sürecek yolculuk başladı. Atların aksak adımlarıyla nice başı dumanlı vadiler aşıldı. Dağ başlarındaki geçit vermez gibi görünen yerler yol oldu, geçildi. Ağaç altlarında yakılan ateşler yuva oldu. Bebekler bu yolculuk sırasında büyüdü. Çocuklar, gençliğe adım attı. “Ne biçim yol bu böyle?” demeyin. Henüz uçak icat edilmemiş. Hatta en külüstüründen de olsa araba bile yoktu. Varsa sırtına çıkıp kurulabileceğin bir düldül atın oh şanslısın. Bu işin kışı var, yazı var, hastalığı var. “Ben bugünlük gelemeyeceğim, karnım hafiften ağrıyor” , demek gibi bir lüksünüz yok. Tabi bazı yerlerde konaklama, aylarca hatta yıllarca kalma imkânı var ama yine de zor iş. Göç yolculuğundan bunalacak gibi olduklarında Anadolu’yu düşlüyorlar.
Henüz görmedikleri ırmak kenarlarını, ovalarını bayırlarını, altın sırma saçlı parıl parıl parıldayan Güneş’ini hayal ediyorlar. Sararan yüzlerine renk, gözlerine fer geliyor. “Hadi!” diyorlar, “Bi gayret daha!” Türkler, yıllar süren yolculuklarında Ceyhun Irmağı’nı geçtiler. Horasan’a, İran’a ardından Doğu Anadolu’ya Ahlat Bölgesi’ne geldiler. Oradan Suriye’ye geçtiler. Göç yolculuğu bu. Türlü tehlikeler, türlü sıkıntılar iç içe yaşanır. Boyun başındaki Süleyman Şah Fırat Nehri’nin azgın sularını geçerken atının ürkmesi sonucu boğularak vefat etti. Bu üzücü olaydan sonra Kayıların bir kısmı geri dönmeyi tercih etti. Bir kısmı ise Süleyman Şah’ın oğlu Ertuğrul Gazi önderliğinde yolculuklarına devam ederek, Anadolu’ya ulaştı. Sayıları 50.000 civarında bulunan Kayılar önce Ankara Karacadağ dolaylarına, ardından Söğüt ve Domaniç topraklarına yerleştiler. Söğüt güzeldi, bağlık bahçelikti. Yeşildi, yemyeşildi, havası suyu pek hoştu. Kuşları cıvıl, cıvıl, Güneş’i sapsarıydı.