Hikaye Oku: Çalınan Çeyiz
Güler köyde yaşayan bir kızdı. Kısa boylu, renkli gözlü, beyaz tenliydi. Bir de erkek kardeşi vardı. Babası tarım ve hayvancılıkla uğraşır onların rahat yaşaması için elinden geleni yapardı. Köyleri deniz seviyesinden yaklaşık bir kilometre tepedeydi. Dedeleri zamanında oraya Karadenizden göçmüştü. Güler vaktinin çoğunu ev işleriyle geçirirdi. Bazen de akrabalarının restoranında mutfakta çalışırdı. Bir gün öğle yemeği esnasında jandarma personeline servis yapıyordu. Uzun boylu, esmer bir uzman çavuş onu beğenmişti. Sonraki günlerde orada yemek yemeğe gelen bu asker Güler’in medeni durumunu garson bayanlardan öğrendi. Gel zaman git zaman tanışma faslı gerçekleşti. Artık Gülerle konuşmaya başlamışlar bir nevi arkadaş olmuşlardı. Yaz mevsiminin gelmesiyle fındık hasadı başladı. Güler köye çıktı. Asker de izine gitti. Bir süre görüşme olmadı. Hasat bitince alışveriş münasebetiyle çarşıya inen köylü güzeli Güler izinden dönen askeri sivil kıyafetiyle çarşıda dolaşırken gördü. Birbirlerine tebessüm ederek baktılar. İşte ne olduysa o gün oldu. Birbirlerine sevdalandıklarını anladılar. Günü birlikte bitirdiler. İtiraflar da geldi.
Aileleri bu durumdan haberdar ettiler. Söz ve nişan yapıldı. Sonraki yılın bahar ayı gelmişti. Herkes ev ve bahçe temizliğine başladı. Güler’in akrabasının kızına görücü gelecekti. Ailece toplanıp oraya gideceklerdi akşam saatinde. hikaye
Babası arabayı hazırladı. Güler odasının kapısını çekti, pencereleri kapattı. O günü temizlikle tamamladılar. Giyinip kuşanıp görücü evine vardılar. İçerisi kalabalık ve neşeli bir ortamdan müteşekkildi. Espriler, ikramlar derken dünürler kapıya dayandı.
Güler evden çıkarken aklına ufak bir şüphe düştü. Bunu kimseye ne fark ettirdi ne de söyledi. Hissi hırsızlık üzerindeydi. Zor ihtimal ama köyden bir ev soyulur muydu? Bugüne dek köylerinde hırsızlık vakasına rastlanmamıştı. Belkide onu bu düşünceye iten şey tonla para harcayıp aldığı çeyizleriydi. Ne yoktu ki çeyizinde? A’dan Z’ye herşey… hikaye
Babasının tek kızıydı, annesinin en büyük yardımcısı… Evlendiğinde geçip gidecekti uzak diyarlara. Anne ve babası bundan mütevellit hüzünlüydü. Güler akrabasının görücü evinde evlilik hayalleri kurarken bu güne kadar köylerinde hiç olmamış bir şey yaşanıyordu. Köyün girişindeki trafoyu kısa devre yaptırarak elektriği kesti hırsızlar.
Bir kaç gün önce köyde keşif yapmışlardı bile. Hangi eve gireceklerini biliyorlardı. Telleri zincirle ark yaptırıp bomba gibi patlattılar köy trafosunun tesisatını. Minibüsün içinde bir kadın üç adam vardı. Aracı çalıştırıp karanlık köyün içinden geçerek Gülerlerin evine yaklaştılar. Sokağın arka tarafı fındık bahçesiydi. Güler’in odası o sokağa bakıyordu. Araçtan indiler. Evin penceresini gergi demiriyle kastırıp açtılar. Üst kattaki oda değerli eşyalar ve çeyizle doluydu. Aracı tekrardan çalıştırıp evin dibine hizaladılar. Köylüler o sırada kesilen elektriği ilgili birime haber vermek amacıyla dolanıp duruyordu. hikaye
Dağ köyü olduğu için haberleşme de sıkıntıydı. Herkesin telefonu yoktu. Bazen de sinyaller kör noktaya düşerdi. İletişim kurulamazdı.
Hırsızlar düzeneği kurdu. Eve çıktılar, keşfi yapıp hızlıca işe başladılar. Hedeflerinde altın, elektronik eşya ve çeyizler vardı. Bir kişi odadan dışarıya eşyaları veriyor diğeri de araca yüklüyordu. Ekipteki bayan evin ön tarafında etrafı gözlüyordu. Yanlarında tabanca ve tüfek de vardı. Odadaki hırsız seçtiği eşyaları hızlıca kalasa bırakıyor kaydırarak alttaki hırsıza gönderiyordu. Çantalar, koliler, tv, bilgisayar, tencere, çatal kaşık ne ararsan.
Para kasasını en son kaldıracaklardı. Hep birlikte odaya girdiler. Kasayı kalasın üzerinden aracın içine uzanan kalasa bıraktılar. İşlerini becermişlerdi artık. O kasada Güler’in altınları, babasının iki adet silahı, saatler, paralar vardı. Hırsızlar bunu ancak kendi illerine vardıklarında, kasayı açtıklarında göreceklerdi. hikaye
Ekip o kadar alışkındı ki bugüne dek bir kez bile ne jandarmaya ne halka ne de polise yakalanmamışlardı. Çok sağlam tiyatro oynuyorlar onları görenlere seyyar satıcı hissi yaşatıyorlardı. Aracı çalıştırdılar ve yavaştan ayrıldılar köyden. İllerine doğru hareket ettiler. Yaklaşık 300 kilometre sonra evlerine varacaklar ve çaldıkları tüm eşyayı garaj içinden eve nakledeceklerdi. hikaye
Gülerler’in kız isteme faslı bitmişti. Evlerine dönmek üzere yola çıktılar. Köyü uzak noktadan gördüklerinde elektriğin olmadığını anladılar. Sapağa geldiklerinde köy trafosundan dumanlar çıkıyordu. Orta gerilimle çalışan besleme trafosu kısa devre neticesinde patlayarak yanmaya başlamıştı. Civarda köylüler vardı. Güler’in babası araçtan inerek olaydan haber aldı. Zifiri karanlık köy korkunçtu. hikaye
Eve yaklaştılar. Fenerle içeri girdiler. Güler üst kata mumla çıkmak istedi. Mutfaktan mumları ve kibriti aldı. Salonda yaktı ve yavaş yavaş üst kata odasına çıkmaya başladı. Üst katın salonundan odasına yöneldi. Anahtarı takıp kapıyı açtığı, az da olsa içeriyi aydınlattı. Gözleri irileşti. Hızla nefes almaya başladı. Büyük çığlıkla yere düşüp bayıldı. Anne ve babası hızlı adımlarla üst kata çıktı. Odaya girdiklerinde şok oldular. Pencere açıktı ve eşyalar yoktu. Kasa da gitmişti. Perişan oldular. Baygın kızı uyandırmaya çalıştılar.
Hırsızlar evlerine varmıştı. Arabayı garaja kapatıp eve geçtiler. Sofra kurup tıkabasa yemek yediler. Çay demlediler. Planlarında çay biter bitmez eşya nakli vardı. Nihayet dinlediler. Çay da bitti… hikaye
Ne de olsa geride gözü yaşlı genç kız ve perişan aile yoktu. Aldıkları sanki bir çuval talaş misali rahattılar. Güler’in aylarca sürecek ağlama krizleri babasının bozulan ruh sağlığı annesinin yaşlı gözleri sanki birer yalandı. Erkek kardeşi de okula adapte olamayıp vaktini parklarda heba ediyordu. Devamsızlıktan kalmıştı lise birinci sınıfta. Ablasının odasındaki çamurlu ayakkabı izleri bir yaratığın dolaşmış hissini yaşatıyordu ona. Korkusu geçmek bilmiyordu.
Hırsızlar garaja geçtiler. Hızla eşyaları boşalttılar. Kadın gereken malzemeyi ilgili yerlere dağıttı. Para kasası da salonun ortasına getirildi. Yere örtü serdiler. Hepsinde ayrı heyecan az sonra kasa bir anahtar imal edilerek açılacaktı. Dişsiz anahtarı eğelemeye başladı elebaşı. Bir tornacı gibi diş açtı. Delikten içeriye yolladı anahtarı. Sağ sol derken çat diye açıldı kasa. hikaye
Hırsızların gözleri büyüdü. O saatler, tabancalar, altınlar, paralar…
Gülerler’in evinde hüzün, korku hırsızların evinde panayır neşesi vardı. Ekibin kadını olan elebaşının hanımı üç erkeğe seslenerek altınların yarısına el koydu. Saatleri, tabancaları da onlara bıraktı. Paraları bölüştüler. Yıllardır ev soyuyorlardı. Ama hepsi bir arada böyle ganimet görmemişlerdi. Aralarında anlaşıp uzun süre hırsızlık yapmamaya karar verdiler. O diyar senin bu diyar benim yorgun düşmüşlerdi. Bu son hırsızlıkları onlara uzun bir tatil yaptıracaktı. Kadın dediki, hepimiz telef olduk. Dünyaya bir kez geliyoruz. Şu vurgunun tadını çıkaralım birkaç sene.
Kadının ahdı vardı zaten. Altın bulduğunda çarşıda doya doya harcayıp gezecekti. Yiyip içecek alışveriş yapacaktı. Ertesi gün öğle saatlerinde uyandılar. Genç ve abisi gezmeye gitti. Baba arabayı bakıma götürdü.
Anne altınları koynuna koydu. Birkaç deste para da alarak çarşıya indi. Acıkan karnını dönerci dükkanında görgüsüzce doyuruyordu. Pilavın üstüne döneri serdi. Eliyle ekmeğiyle girişti tabağa. Garsona bağırdı, gel ulan buraya..! Baklava istedi. Midesinde yer kalmadı. Geğirerek lokantadan çıktı. Sigarasını yaktı. Tüttüre tüttüre gezmeye başladı. Herkesten iğreniyordu. Çünkü hırs çıkarmak için bu anı kolluyordu. Göğsü, cebi, çantası doluydu. Günün finalini hamamda yapacaktı. Yeni elbiselerini giyip çıkacak eskileri çöpe tıkayacaktı. Hamamda kese ve masajı çok seviyordu. Meslek icabı hırsız oldukları için eş dost edinemiyorlardı. Tek başına göbek taşına uzanacak ve kendini iri tellaka çiğnetecekti. Saatlerini sıcak sıcak yıkanmaya ayırmak için vakti kolluyordu.
Biten sigarasını köprü korkuluğunun demirinde söndürerek pazaryerine girdi ve gözden kayboldu. hikaye
SON
Sinan KORKMAZ – Düzce
hikaye, hikaye oku, Düzce, Sinan Korkmaz, Öykü, Kısa Hikayeler, Düşündüren Hikayeler,