Düşündüren-Eğitici Hikayelerİbretlik HikayelerMesut Akdağ

En Büyük İtibar

Mehmet, Babası İle Çarşıda

En Büyük İtibar

Mehmet, Babası İle Çarşıda

Hikaye Oku; Mehmet, sabah erkenden kalktı. Kalkar kalkmaz mutfağa koştu. Babasını göremeyince üzüldü. Çünkü bugün babasıyla çarşıya gidecekler; babası, ona çarşıdan elbise ve ayakkabı alacaktı. Mehmet, annesine babasını sordu: “Anne, babam nerede?”

Annesi, “Bakkala ekmek almaya gitti yavrum.” dedi. Annesinin bu cevabıyla içi rahatlayan Mehmet:

“Babamı evde göremeyince işe gittiğini düşünmüştüm. Hatta bir an için çarşıya gidip alış-veriş yapacağımızı unuttuğunu sanmıştım.” dedi. Annesi, Mehmet’e gülümseyerek baktı ve ona şöyle dedi:

“Hiç böyle şey olur mu oğlum? Baban, hiç verdiği sözü unutur mu? Babanın çok dürüst bir insan olduğunu bilmiyor musun?

Mehmet, annesine ‘Dürüst olmak, ne demek anneciğim?’ diye soracağı sırada kapının zili çaldı. Annesi, Mehmet’e “Babandır; koş, kapıyı aç.” dedi. Mehmet de koşarak kapıyı açtı. Mehmet’in babası, kapı açılınca karşısında Mehmet’i gördü. “Selamünaleyküm, oğlum.” diyerek selam verdi. Mehmet de “Ve aleykümselâm babacığım.” diyerek babasının selamına karşılık verdi.

“Kalktığım zaman seni göremeyince beni bırakıp gittiğini düşündüm, baba.”

“Hiç öyle şey olur mu oğlum? Çarşıya gidip sana elbise ve ayakkabı alacağımızı bugün için kararlaştırmıştık ya! Söz vermedim mi, ben sana?”

“Evet, ama seni evde göremeyince beni unuttuğunu sandım.”

O sırada annesi mutfaktan seslendi: “Haydi! Durmayın orada. Kahvaltı hazır, çayları kattım, soğuyacak. Hemen kahvaltıyı etmezseniz, çarşıya gitmekte geç kalacaksınız.”

Tabi ki annesinin bu sesine en çok sevinen Mehmet olmuştu. Hemen mutfağa koştu. Annesine sarıldı ve “Teşekkür ederim, anneciğim.” dedi. Babası da gelince hep beraber kahvaltı sofrasına oturdular.

Mehmet’in babası, “Mehmet, beni bugün çok şaşırttı ve biraz da üzdü.” dedi. Mehmet’in annesi, bir anda durakladı ve hayret ederek sordu:

“Mehmet seni neden hem şaşırttı hem de üzdü?” diye sorunca eşi:

“Mehmet’le ikimiz bugün çarşıya gidip alış veriş yapacağımızı kararlaştırmıştık. Ben de ona bu konuda söz vermiştim. Dürüstlük, her zaman verdiğin sözü ne olursa olsun yerine getirmektir. Fakat Mehmet, benim sözüme inanmamış. Kalktığında beni göremeyince benim gittiğimi zannetmiş ve bana kızmış.”

Mehmet’in annesi, “Eee, ne var bunda? Böyle durumlarda her çocuk tabi ki babasının kendisini aldattığını zanneder.” diye söyleyince babası, “Hem de öyle çok şey var ki. İlk önce biz, kendimizin dürüst olduğumuzu ve hiçbir zaman sözümüzden dönmediğimizi Mehmet’e inandıramamışız. Onun da dürüst olmasını, asla yalan söylememesini ve sözünden de hiçbir zaman caymamasını tam öğretememişiz.” dedi.

Bu konuşmalar üzerine Mehmet, mahcup bir şekilde “Haklısın baba, özür dilerim.” dedi. Babası, “Tamam tamam üzülme. Bundan sonra ne sen ne de biz doğruluktan ayrılmayız. Böylece birbirimize güvenimiz hiçbir zaman kaybolmaz.” diyerek hem oğlunun gönlünü aldı hem de bir daha benzer hataya düşmemesi için onu tembihledi.

Kahvaltılarını yaptıktan sonra hazırlanıp çarşıya gittiler. Çarşıda ilk önce elbise satan bir dükkâna girdiler. Bu elbise dükkânında birçok elbise çeşidi vardı. Pantolon, gömlek, tişört, ceket, mont ve daha nice farklı türde elbise vardı. Elbise mağazasına girer girmez mağaza sahibi, hemen Mehmet’in babasına doğru yaklaştı. Gülümseyerek;

“Hoş geldiniz Mahmut Bey. Bizleri ziyaret ederek çok sevindirdiniz. Sizin hoş sohbetinizi ve güler yüzünüzü özlemiştik. Siz, bizim en çok sevdiğimiz ve değer verdiğimiz müşterilerimizden birisiniz. Bu yüzden her türlü ihtiyacınızı karşılamak, bizim için büyük mutluluktur.” dedi. Sonra Mehmet’e dönerek “Sen de hoş geldin Küçük Bey” dedi. Daha sonra da “Sizlere ne ikram edeyim; çay, kahve, limonata, gazoz…” diye sordu.

Mehmet, mağaza sahibinin babasına bu kadar sıcaklık göstermesine ve iyi davranmasına şaşırmıştı. Çünkü mağaza sahibi hem hürmetkâr hem de kendileriyle diğer müşterilerinden daha çok ilgilenmişti. Mehmet’in babası Mahmut Bey, çay; Mehmet de gazoz istediler.

Mehmet ve babası gazoz ve çaylarını içerlerken bir müşterinin aldığı gömleğin ücretine parasının yetişmediğine şahit oldular. Adam, dükkân sahibine gömleğin ücretinin kalan kısmını yarın getireceğini söylemesine rağmen mağaza sahibi, bunu kabul etmeyerek müşterisinden gömleği geri almıştı. Mehmet, bu olaya çok kızdı. İçinden “Gömleği verse ne olacaktı sanki? Adam, yarın parayı getireceğini söylemişti. Dükkân sahibi de çok acımasız birisiymiş.” dedi.

Mehmet ile babası çay ve gazozlarını içtikten sonra alışverişe başladılar. Pantolon ve gömlek aldılar. Babası, eşine de hediye olarak bir bluz aldı. Aldıkları elbiselerinin ücretini ödemek için kasaya gittiklerinde Mehmet’in babası cüzdanını evde unuttuğunu hatırladı.

“Oğlum, cüzdanı evde unutmuşum. Bu yüzden şu anda aldıklarımızı ödeyecek paramız yok. Onun için bunları geri bırakmak zorundayız. Haftaya tekrar gelir, o vakit alırız.” dedi.

Mehmet, aldığı elbiseleri bırakacağı için üzüldü. Boynunu bükerek ve üzüntülü bir şekilde kısık bir sesle: “Peki babacığım. Haftaya tekrar gelir, alırız.” diyebildi. Mehmet’in babasının parasının olmadığını fark eden mağaza sahibi, hemen onların yanına geldi.

“Sayın Mahmut Bey, hiç öyle şey olur mu? Lütfen, aldıklarınızı bırakmayın. Evinize götürün. Haftaya parasını getirirsiniz.” dedi. Mehmet’in babası, mağaza sahibine teşekkür ederek beğendikleri elbiseleri aldı ve Mehmet’le birlikte sevinerek dükkândan çıktı.

Evlerine giderlerken Mehmet, babasına biraz önce mağazada gördüğü olayla ilgili kafasına takılan şeyleri sordu.

“Baba, mağaza sahibi az önce bir müşterisi almak istediği gömleğin ücretinin çoğunu verip geri kalan parasını yarın vereyim demesine rağmen ona o gömleği vermedi. Bizim hiç paramız olmadığı halde bizim almak istediğimiz elbiseleri verdi. Ben, doğrusu bundan hiçbir şey anlamadım.”

Mehmet’in babası, gülümseyerek “Ben, o müşteriyi tanıyorum. O adam, her seferinde aldığı elbisenin ücretinin tamamını ödemez; ‘Geri kalanı sonra veririm.’ der. Fakat sonra o elbisenin ücretinden kalan parayı ödemez. Mağaza sahibi, o müşterisinin böyle sözünde durmadığını ve yalancı biri olduğunu bildiği için bu sefer gömleği ona vermedi. Biz ise sözümüzde durduğumuz, dürüst olduğumuz için, mağaza sahibi bizim o aldığımız elbiselerin ücretlerini ne olursa olsun mutlaka getireceğimizi bildiğinden ücretini ödemesek de bize elbiseleri verdi.” dedi.

Mehmet, babasına ” Dürüst olmak, güvenilir olmak ve sözünde durmak çok iyiymiş babacığım. Bundan sonra ben de dürüst birisi olacağım.” dedi. Babası da Mehmet’e: “Aferin, aferin benim akıllı oğluma!” dedi.

Mesut AKDAĞ

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu