Artılarımızdan Bahsedilmiyor
Çevrede sohbet edenlerden illâki duymuşsunuzdur. Bir insanı alırlar ortaya, on tane iyi huyu dile getirilmez, bir tane olumsuz huyunu, yerin yedi yüz metre altından, bir olup, çekip çıkarırlar. Güzelce masaya yayarlar. Zavallıyı öyle bir evirip çevirirler ki yanmadık, pişmedik yeri kalmaz. En az yarım saat öz geçmişi okunur, ardından sivriltilmiş kelimeler bir çınlama sesiyle kulağına sokulur. Dedikodu bayrakları dikilip resmiyle birlikte açılır. Oradakiler o garibimi yakından tanısın diye gıybet çanları çalınır. Ne günah kalır, ne de bunlara yetiştirecek bir söz. Tesadüfen önlerinden geçse, kısa bir sessizlik olur. Hemen buyur edilir. Az evvel konu o değildi sanki. Dümenden tebessüm eder içlerinden biri. Dikkatli gözlerle herkes ona bakar, kulağına bir şeyler gitti mi diye. Eksik yönü saatlerce konuşulur, faydalı huylarından hiç bahsedilmez. Aslında psikopatları, manyakları biraz da kendimiz bu hale getiriyoruz. Kötülük düşünmeyen birine şüpheyle yaklaşıp, malesef hamuruna pislik karıştırıyoruz. Bir gence ya da yaşını almış birine olumlamalarda bulunmak onu iyi şeylere sevk eder. Mübalağa sanatını iyi kullanan biri seyyar eğitimci gibidir. Hemen yanına giderek “sen aklı başında birisin, bu iş tam sana göre, bu yetenekleri daha yaratılırken kazanmışsın” dediğinde yarı başarılı birinin iştahını kabartmış ve güzelce yola koymuş olur. Sevginin gücünü bu şekilde yönlendirme aracı gibi kullanabilseydik kimse şiddetin tadına bakar mıydı? Alışmışız negatifleri kurcalamaya. Bu böyle gitmeyecek elbet. Ben herkesi bu konu hakkında bir yıldan beri uyarıyorum. Beni de saydığım bir büyüğüm bilgilendirmişti. Heyecan verdiğimiz birinin anında neşelendiğini görürüz, öyle değil mi? Masaya yatırdığımız konu ne olursa olsun perde arkasındakileri değerleriyle anlatmak huzurun temini için sigorta olacaktır. Milyarlık hata yapan bir çalışanını işten çıkarmak yerine değerlendirip, kaybetmek yerine kazanmayı seçen o meşhur patronu kitaplarda kaç defa okuduk kim bilir? Bu hikâyeyi duyan, heyecanlılar ve tedirginler için bir cesaret anısı olacaktır. Aynı şekilde eş ve çocuklarda da sahiplenici, destekleyici, teşekkür etmesini bilen biri olabilmeliyiz. Bazı veliler vardır. Evladı her yıl eve birinciliklerle gelir, kaç tane iyi işler yapmıştır, sayısı belli değildir. Bunlar unutulur, hiç görünmez, ama sırf maç izleyen, futbolu takip eden bir öğrenci olduğu için kafası ütülenir. Ya kötü bir alışkanlığı olsaydı bak o zaman maçına laf edebilir miydin? Ah çekerdin… “Keşke maç hastası olsaydı da bu huyu olmasaydı.” diye tekrarlardın.
Affetmek kolaydır, özür dilemek zordur. Kolay olanı tercih edip insan yetiştirenler dünyayı en güzel biçimde imar eden usta yöneticilerdir. Tatlı dillerinde en güzel sözler bulunur, doğuştan yetenekli şahıslardır. Bu özellik yalnız onlara ait olmamalıdır.
Sinan Korkmaz
hatalarımızı görmekten fırsat geliyomu acaba iyi yönlerimizi görmeye