Bir Garip Japon Hikayesi; “Japon Kalamar Avcıları Şu An Uyuyor”
Bu sabah şişeyi yanıma almayı unuttum çünkü Japon kalamar avcıları uyuyordu. Ben de uykuya dalma halini düşünüyordum.
Dün gece saat birde yatağa girdim. Kalamar avına çıktıklarını görebiliyordum. Parıltılı ışıklarla dolu sandalları, Pasifik okyanusunun dibine demir atmıştı. Bu ışıkları, kalamarı kendilerine çekmek için kullandılar. Japon kalamar avcılarının dört sandalı, gökyüzündeki yıldızlar gibi kusursuzca sıralanmıştı. Kendi kendilerinin takımyıldızlarıydılar.
Şişeyi bu yüzden unuttum. Şafağa dek avlandıklarını, belki uyumadan önce birkaç kadeh bir şeyler içtiklerini düşündüm. Uyuyan Japon kalamar avcılarını düşünmek yerine şişeyi düşünmem gerekiyordu oysa. Şişeyi bir ay önce, Japonya’ya gelirken yanımda getirmiştim.
İlginç bir geçmişi var şişenin. Bir gece, Japonya’ya gitmeden birkaç hafta önce, San Francisco’da bir barda birkaç arkadaşla birlikte oturuyorduk ve birden kağıtlara kısa mesajlar yazıp onları bir şişenin içine koymaya karar
verdik. Ben de şişeyi Japonya’ya götürüp denize fırlatacaktım.
İyi arkadaşım olan barmen, bize daha önce Drambuie’nin (Viskiyle likör karışımına benzer bir içki.) durduğu oldukça sağlam boş bir şişe getirdi ve
hepimiz mesajlarımızı yazmaya başladık ama hiç kimse ne yazdığını bir diğerine göstermedi. Herkes yazdığı mesajı birbirine göstermemek için saklıyor ve şişeye atıyordu. Birkaç saat sonra şişenin içinde 35-40 mesaj vardı. Amerikan barında geçen bir gecenin küçük bir kesitiydi. Barmen arkadaşım tıpayı geri taktı ve yanında taşıdığı dayanıklı balmumuyla su sızdırmasın diye şişeyi mühürledi. Hem barmen hem de kaligraftı. Yazdığı güzel kelimelerin altını balmumuyla mühürleyerek imzalıyordu. Şişe mühürlemek uzmanlık gerektiren bir işti. Şişeyi sarhoş ve mutlu bir şekilde eve götürdüm.
Birkaç hafta sonra şişeyi Japonya’ya, akıntıyla birlikte sürüklensin ve hatta Amerika’ya geri dönüp üç bin yıl sonra bulunsun ve medyada büyük bir merak uyandırsın ya da Kaliforniya’nın kayalarında parçalanıp cam parçaları dibe doğru inerken etrafa saçılan kısa ömürlü yüzen mesajlar akıntının etkisiyle ayırt edilemez hale gelmeden önce sahildeki insanları zor durumda bıraksın diye denize fırlatmak amacıyla getirdim.
Şimdiye kadar oldukça iyiydi. Ben bu sabah şişeyi unutana kadar. Japon kalamar avcılarının uykusunu düşünüyordum. Bugün için arkadaşlarım bir sandal kiralamışlardı. Ajiro’da kaldığım binadan çıktım. Böylece şişeyi çok uzağa götürebilecek ve onu denize fırlatabilecektik. Sonra da biraz balık tutabilirdik.
Japon arkadaşlarım şişenin hikayesini sevmişlerdi ve bu yolculukta kendilerine düşen kısmın gelmesini bekliyorlardı. İskeleye varıp sandalı beklerken bana şişenin nerede olduğunu sordular.
Şaşırarak onlara baktım ve şişeyi unuttuğumu söyledim. Ancak doğrusu, şişenin uyuyan Japon kalamar avcılarıyla birlikte olduğuydu. Şişe, yatakların yanında duran masanın üstünde gecenin gelmesini bekleyerek durmaktaydı. Takımyıldızlarına katılabilirdi.
Richard Brautigan