Korku HikayeleriMurat Canpolat

Korku Hikayesi; “Cin Tahtasi” 1. Bölüm

Korku Hikayesi

Korku Hikayesi; “Cin Tahtasi” 1. Bölüm

Hikaye oku: Benim adım Tarık. Size başımdan geçen cin olayını anlatacağım.Yıllar geçmesine rağmen dünkü gibi hatırlıyorum. Doğum günümdü. Arkadaşlarımla toplanmış farklı bir şey yapmak istiyorduk. Düşündük düşündük ne yapalım diye. Sonunda cin çağırmaya karar verdik. Bunun hayatımızın hatası olduğunu bilmeden.

Aslında o güne kadar cinlerin varlığına inanan birisi değildim. O yüzden de arkadaşlarımın bu teklifini hiç düşünmeden kabul ettim.

O korkunç varlık aklıma geldikçe tüylerim diken diken oluyor. Neyse sözü uzatmadan olaya geçeyim. Arkadaşlarımla doğum günümü kutladıktan sonra cinleri nasıl çağırabiliriz diye aramızda tartıştık. Sonunda cin tahtası ile çağırabileceğimize karar verdik.

Arkadaşlarım derken ben dahil beş kişiydik. Mehmet, Suat, Cemal, Kemal ve ben.

Karar vermesine karar vermiştik ama bu işi nasıl nasıl yapacaktık, onu bilemiyorduk. Cin tahtasının nasıl kullanılacağını öğrenmek için internette araştırma yaptık ve sonunda nasıl kullanılacağını öğrendik. Yalnız bir sorun daha vardı. O da cin tahtası elimizde olmamasıydı. O sorunu da resim konusunda deha olan Cemal halletti. Cemal internette gördüğü tahtanın aynısını kağıda çizdi. Daha sonra tahta ayarladı.

Bu işlem de bittikten sonra tek kalan bir kaç tane mumdu. Onu da ben hallettim. Bu arada kötü bir şeyler olacakmış gibi hissediyordum ama bunun neden kaynaklandığını bilemiyordum.

İçimdeki kötü duyguları bastıra bastıra gece olmasını bekledik. Gece olunca tüm lambaları söndürdük. Ardından yanımızda getirdiğimiz mumları yaktık.

Arkadaşlarımdan biri cin çağıracak biz de ona eşlik erecektik. Bunun için ellerimizi birbirlerinin üstüne koyduk. Bu işlem de bittikten sonra Kemal üç defa bağıra bağıra

‘Ey cin! Buradaysan eğer evet de’ dedi. Üç defa söylemesine rağmen cin tahtasında her hangi bir oynama olmadı.

O tahtada her hangi bir kıpırdanma olmayınca Kemal’e kızarak ‘Sen bu işi beceremeyeceksin’ dedim ve arkadaşımın sözlerinin aynısını tekrarladım. Bunları der demez ensem de soğukluk hissettim. Bu soğukluğu hepimiz hissetmiş olmalıyız ki korku içerisinde birbirimize baktık.

Korku içerisinde birbirimize bakarken cin tahtası hareket etmeye başladı ve ben buradayım dercesine harflerin üzerinde gezindi.

Cin tahtası kendi kendine yazıların üzerinde gezerken o sırada mumların ışığı öyle yükselip alçalıyordu ki böyle bir durum görülmemiş gibiydi.

Eğlenmek için yaptığımız bu iş artık korkuya dönüşmüştü. Bitirmek istiyorduk, fakat bitiremiyorduk bir türlü. Çünkü ellerimiz adeta birbirlerine çakılmış gibiydi.

Ellerimizi çekmek istememize rağmen cin tahtası bizimle konuşuyormuş gibi harflerin üzerinde geziniyordu. Ellerimizi ancak Tahtanın harfler üzerinde gezinmesi bitince çekebildik.

O andan itibaren hayatımız boyunca unutamayacağımız hadiseler meydana gelmeye başladı. Öyle ki olaylar şöyle gelişti. İlk önce Odanın içinde bulunan her şey görünmez bir güç tarafından havaya kaldırıldı. Ardından havada bulunan her şey birden yere düştü ve Mumlar aniden söndü.

Biz daha odanın içinde olanların şokunu atlatamadan ağlayan bebek sesiyle karışık kahkaha sesleri duyuldu. Bütün bunlar olurken korkuyla birbirimize sarılmıştık. Öyle ki korkudan neredeyse ödümüz patlayacaktı.

Kahkaha sesleri kesildikten sonra binlerce karanlık siluet duvarlardan çıkıp etrafımızda dönüp durdu. Ardından hayatımız boyunca unutamayacağımız o korkunç varlık ortaya çıktı.

O varlığı nasıl tarif edeyim bilemiyorum. O çok uzun boyluydu. Bir dudağı yerde bir dudağı gökte gibiydi. Göz çukurları beyaz yerine kıpkırmızıydı ve ateş saçıyor gibiydi. Kollarının biri yere değecek kadar uzun diğeri kısaydı. Yüzünün bir yanı yanık ve sakalsız diğer yanı sakallı ve buruş buruştu. Ayakları tersti ve vücudunun çeşitli yerlerinden kurtçuklar bir görünüp bir kayboluyorlardı.

O korkunç varlık ortaya çıktıktan sonra bize ‘Ey çamurun dölleri beni hangi cesaretle yüz yıllık uykumdan uyandırmaya cüret ettiniz’ dedi ve onu ilk çağıran Kemal’i tuttuğu gibi duvara fırlattı. Biz daha arkadaşımın şokunu atlatamadan o varlık süzülerek üzerimize geldi ve tek eliyle hepimizi tutup havaya kaldırdı.

Biz havada korkudan ağlaşırken o varlık ağzını açtı ve Cemal’in sağ kolunu ısırarak kopardı. O arkadaş yerde debelenip can çekişirken varlık öyle bir kahkaha attı ki sanki yer gök inledi.

Artık üç kişi kalmıştık ve o varlıktan nasıl kurtulabileceğimizi düşünürken babaannemin yıllar evvel öğrettiği, fakat şimdiye kadar okumadığım dua aklıma geldi. Ama aradan yıllar geçtiği için unutmuştum. Duayı hatırlamak için kendimi zorlamama rağmen bir türlü aklıma gelmiyordu.

İki arkadaşımızın ölümünü gözlerimizle görmüştük ve sıra ne zaman bize gelecek diye bekliyorduk. O varlık tekrar ağzını açıp sivri dişlerini bize gösterdi. Ayrıca nefesi öyle kötü kokuyordu ki dünyada ki tüm kötü kokuları toplasan onun nefes kokusu yanında hiç kalırdı.

Nefes kokusunu ciğerlerimize çekmemek için kafamızı yana çevirdiğimiz anda odanın lambası yandı ve o varlık ortadan kayboldu.O varlık ortadan kaybolduktan sonra biz kendimizden geçmiş bir şekilde yere yığıldık.

Kendimize geldiğimizde babam başımızdaydı ve neler oluyor dercesine yüzümüze bakıyordu. Ayrıca odada hiçbir şey olmamış gibi yerli yerindeydi ve öldü zannettiğimiz Cemal ve Kemal sapasağlam ayaktaydı.

Üçümüz saf saf onların yüzüne bakarken o varlığı ilk çağıran Kemal bizim iyice korkmamıza sebep olacak sözü söyledi. O bize;

‘Üçünüz Hep beraber cin çağıralım dediğinizde biz karşı çıktık. Hatta biz karşı çıktığımızdan dolayı bizi korkaklıkla itham ettiniz. Bundan dolayı biz de size darıldık ve odayı terk ettik’ dedikten sonra bize ‘Öyle görünüyor ki dediğinizi yapmışsınız’ dedi kızgın bir ifadeyle.

Ben saf saf onların yüzüne bakarken o varlığı gören Mehmetsöze atılarak:

‘Ama nasıl olur’ dedi şaşkınlıkla. Ardından sözünü şöyle tamamladı. Siz bizimleydiniz ve öldüğünüzü gözlerimizle gördük’

Bizimle beraber olan Suat, Kemale ‘Sen ne diyorsun. Cin çağıralım diyen sen değil miydin. Hatta cin tahtasının çizimlerini yapan sendin ve o varlığı ilk çağıran da sendin’ dedi kızgınlıkla.

Onun sözlerinden sonra Kemal:

‘Hayır, ben ne o tahtayı çizdim ne de sizinle cin çağırma seansına katıldım’ dedi. Bunu derken Cemal de onu tasdik ediyordu.

Onun sözlerinden sonra cin çağırdığımız masaya baktım ve o da ne. Ortada ne cin tahtası vardı ve ne de onun çizimleri vardı. Sanki herşey bir anda yok olmuş gibiydi. asıl kabus günlerimiz arkadaşımızın o sözlerinden sonra başladı.

Murat Canpolat

Hikayenin 1. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 3. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 4. Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin Son Bölümü İçin TIKLAYINIZ

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu