Düşündüren-Eğitici HikayelerRümeysa KırışSizden Gelenler

“Rahmetli Örümcek” Hikayesi

"Rahmetli Örümcek" Hikayesi

“Rahmetli Örümcek” Hikayesi

Hikaye Oku: Son katmanıda doladıktan sonra sekiz adım geri çekildi ve muhteşem eserini gözleriyle yokladı; yere mesafesi oldukça iyiydi hem sonra evin sahibi Latife Hanım Teyze seksenlik haliyle ucu kalın süpürgesini bu köşeye hayatta sokamazdı, yan taraftaki petekten gelen hafif sıcaklık ile mutfağın balkonundan gelen hafif esinti tatlı bir dalgalanma veriyordu eserine, sonra odanın diğer köşesindeki camdan günde üç kere güneş vuruyor ve eşsiz eserine gümişi bir parlaklık katıyordu… Evet evet en iyisi örümcek olmaktı(!) şu insanlara baktıkça haline tekrar tekrar şükrediyordu.

İnsanların sadece dört bacağı vardı ve hatta ön ikisini basmak için bile kullanmıyorlardı, sonra çok büyüklerdi, kim bilir koca bir gün içinde doymaları için kaç tane sinek gerekirdi! Derken biricik eserini okşayan güneş ışınları üçüncü defa gözlerini kamaştırınca “Büyük ışık kaybolmak üzere” diye düşündü, tam o sırada parlaklık bir başkasınında gözünü almış olacak ki orta tombullukta leziz bir sinek sevgili eserine takılıverdi, “ilk misafirim” dedi bizim örümcek ve sineğin sımsıkı yapıştığı ağın üzerinde zarif bacaklarıyla adeta dokunmadan misafirinin yanına geldi. “Herşeyin şükrü kendi cinsinden” diye düşündü ve kıymetli eserinin şükrü olarak ona bu kadar güzel bir örtüyü tasarlaması, yapabilmesi adına ince bir düşünce kodlayan Rabbisinin hoşnutluğunu kazanmak için ilk yemeğini azat etti, doğrusu buna değerdi, acıkmıştı ama eseri çok güzeldi kim bilir ona bu denli bir güzelliği yapmasını nasip eden ne kadar daha güzeldi???

İnsanların, eserine “ağ” demesini hiç sevmiyordu, belki “örtü” diyebilirlerdi ama “ağ” olmazdı, “ağ” bu denli güzel bir tasarı için hiç zarif bir kelime değildi. Sonuçta sevgili eseri onun yuvası, gıdasını kazandığı yer ve kendi işçiliği ile kendisini tanıdığı, neler yapabildiğini, nasıl yapabildiğini gördüğü biricik bir yerdi(!)

Ahh şu insanlar… ne kadarda düşüncesiz olabiliyorlardı.; Evin sahibi Latife hanım her gün eline biraz yiyeceği alarak camı açıp, elindekileri bir köşeye savuruverirdi tabi sürekli açık olan mutfak balkonu birde üzerine cam açılınca alabildiğine rüzgar ve Latife Hanımın israf yiyecekleri örümceğin güzelim örtüsünü zedeler bizim örümcekte sinir küpüne dönüp insanların arkasından verir veriştirirdi, hem sonra yuvaları koskacamandı, resmen kutular arası yolculuk ediyorlardı, bizim örümceğin yan kutuya geçmesi sırasında büyük ışık tam üç kez kaybolmuştu(!) ayrıca yuvalarını da pek bir zevksiz döşemişlerdi. Etrafta hiç kendi örtüsü kadar göz alıcı, güzel bir eşya göremeyen örümcek her seferinde insanlardan dem vuruyor, ne derece harika bir canlı olduğu için şükrediyor ve en nihayetinde fark etmeden kibir bataklığına kayıveriyordu…

O gün eseri ikinci defa gümişi bir parlaklığa bürünmüşken Latife Hanım yan kutudan elinde yine o evlerden ırak “süpürge” denen aletle çıkagelmesin mi(?) Tabi bizim örümcek durur mu? Açmış ağzını yummuş gözünü… “Ancak yuva yıkmasını bilirler zaten, ahh benim bir süpürgem olsaydı evlerini başlarına yıkıverirdim(!)” örümcek böyle söylenedursun, Latife Hanım süpürgeyle yan kutuya geçti.

Örümcek tam da rahat bir nefes alacakken incecik sinirli bir sesle irkildi. “Yahu sen ne huysuz örümceksin öyle” az sonra sesin sahibi irice bir sinek karşıdaki perdeye konuverdi, örümcek sineği görür görmez aklına ilk gelen şey sineğin ne kadarda çirkin tüylere sahip olduğuydu…

Evet eveeett! Bizim örümceğin kalbi hastalığı bu olmalıydı(!) meğer örümcek kendi yaradılışındaki güzelliği hissedebilmek için sürekli kendini diğer canlılarla kıyaslıya kıyaslıya en güzel kendi olup çıkmış daha kötüsü güzel bakmayı unutan örümcek herkeste önce çirkin bir özellik arayan memnunsuzun teki olup çıkmış!…

Derken sinek konuşmaya başlamış. “Hergün gizlice seni dinlerdim, şükretmen çok hoşuma giderdi. Rabbimin sevgisini kazanmak umuduyla seni taklit etmeye çalışırdım. Fakat sonra ne olduysa oldu ve sen güzel bakışını sadece kendine yönelten şükürsüz bir canlı oluverdin.! Buraya kadarmış.! Bu gün seni bıraktığım gündür, bana kibrin ne kadar kötü, güzel bakmanın ne hoş bir davranış olduğunu öğrettiğin için sağolasın” dedi ve uçarak uzaklaştı…

Örümcek ne düşüneceğini ne yapacağını şaşırmış vaziyetteyken belki Rabbisi rızası için ilk gün azad ettiği sinek vesilesiyle belkide sadece Rahmanın merhameti ile örümceğin kalbine bir yumuşaklık geldi… Önce Latife Hanımın israf yemekleri diye düşündüğü yemlerle kuşları beslediğini fark etti sonra bahçede yaşayan örümcek kardeşlerinin sevgili örtülerinin küçük bir yağmur damlasıyla veya az bir rüzgarla nasıl talan olduğunu, halbuki kendisinin koskoca insan kutusunda ne kadar güvende olduğunu gördü, hem Latife Teyzenin renk renk göz alıcı yastıkları vardı, o evlerden ırak “süpürgeyi”de yuvasını temiz tutmak için kullanıyordu. Bunları anlayınca ne derece büyük bir gafletten uyandığını fark edip Rabbisine tövbe etti… sonra tekrar o sineği düşündü…

Sahi ne kadarda güzel kanatları vardı.

 Sizden Gelen Hikayeler – Rümeysa

Gülten AJDER

Kitap okumayı seven insanlar daha zeki ve daha başarılı olurlar. Bende bu yüzden kitap okumayı sevdirmek istedim bu site ile. Gizli kalmış bütün bilgilerin kitaplarda saklı olduğuna inandığımdan, kültür seviyemizi yükseltmek, bilgi hazinemizi daha da zenginleştirmek, gizli yeteneklerin ortaya çıkmasına destek olabilmek için, okusun yazsın benim ülkemin insanları diye bir işin ucundan tutmak isteyen birisiyim.

İlgili Makaleler

2 Yorum

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu