Hikaye Oku; “Bir Şizofrenin Defterinden”
(Dikkat! Değerli okuyucular, bu yazıda anlam aramaya kalkmayınız. Çünkü aşağıda anlatılanlar bir ruh hastasının yaşam hikayesinde aktardıklarından derlenmiştir.)
Kendi Kendime Konuşmalar
Penceremden aşağıya bakıp da karşı komşunun aptal yüzünü görebilen insan yalnızca ben miyim merak ediyorum.
Tımarhanenin kapısını beyaza boyamışlar acaba diyorum beni oraya mı davet edecekler..? Bu kadar ağır misafiri ağırlamayı ne başhekim ne de doktorlar göze alabilir. Vallahi tepem atınca her birini bir süvari birliği gibi çiğner geçerim.
Caminin hocası yine sesi bozdu neden derseniz mevlitlerde pilavı fazla kaçırıyor! Defalarca söyledim şunu az zıkkımlan diye. Makamı tutturmak için iki zamanlı motorlu testere gibi yırtınıyor zalim! İyi adamdır aslında, babamı beraber yıkadık da kefenledik unutamam o günü. Sen bakma müftü olamadığına elli tane müftüyü kitapların içine sokar çıkarır vesselam.
Sülalenin en akıllı adamı benim desem kendime kızar mıyım bilemiyorum? Bunları sorgulamak için fazlaca zamanım var. Her şeyden önce şu karşıdaki apartmanın çatısına karargâh kurmayı planlıyorum. Gelen sinyalleri bozuktan sağlama göre ayırıp arşivleyeceğim. Daha sonra o apartmanı deniz kenarında bir yere taşıyıp istasyona çevireceğim. Fındık ağacından gözetleme kulesi yapıp korsanlara atış yapacağım. Radyomun pilleri bitmek üzere… Avometre ile ölçtüğümde düşük enerji tespit ediyorum.
Eskiden televizyoncular vardı mahallemizde. Hepsi cehennem oldu gitti buralardan. Kimi telefoncu dükkânı açtı kimi de bilgisayarcı dükkânı. İyi lehim yapar bunlar kimisi de benim diyen elektronik mühendisini ana kartın içine gömer. İşimiz düştüğünde hallediyorlardı da nerde şimdi hani..?
Şu kapıcıyı tebrik ediyorum. Ne dedikodu bilir ne fesatlık. İşini yapar çekilir köşesine. Yine de yaranamaz hanesine… İnsan mı bunlar? Sorgulamak lâzım. Yetkim olsa da sorgulasam. Değmez ama değmez bunlara.
Şu bisikleti tamir ettirip binesim var. Uzun tarlalardan geçip gidesim var. Yağmurlarda ıslanıp inesim var.
İlkokul öğretmenim tımarhanede öldü ben hala evdeyim. O mu akıllı ben mi bilemiyorum dostlar… Kafam normal, ben normal ama bakışlar bir tuhaf bana doğru. Taklit falan yapmıyorum zaten ihtiyacım da yok.
Birazdan sesler gelmeye başlar. Hadi yemek hazır deli oğlan diye… Tepsi ve sofra örtüsünü görünce çöker yere bu deli oğlan… Patlayana kadar yemek yer bu deli oğlan… Sonrası malum… Şu karşıdaki sert kanepeye yat da uzan… Kalkıp ne yapacağım mesaim bitti zaten… Tüm çalışanlarımı yolladım evine. Bugünkü mesaimi unutamam.
Takıntılar üzerine çalıştık doktor arkadaşlarla. Onlar doktor ben sıradan insan ama işveren benim onlar benim yanımda çalışıyorlar. Sen biliyor musun, ben günde kaç kişiyi ve işi sevk ve idare ediyorum? Nerden bileceksin? Beni bilen bilir. O ekip ben olmasam nerede iş bulur da çalışır merak ediyorum.
Yakın zamanda tüm takıntıları sıfıra indiren ilacı bulup patent alacağız. Ben ve ekibim halkın huzuru için çalışmaya devam ediyoruz. Biraz detay verebilirim isterseniz…
İlacın özünde balık pulu ve bazı bitkilerin kabukları yer alıyor. Karışım yöntemiyle direk insanda denediğimiz bu ilaç günlük hayatta sık karşılaştığımız bir ruh hastalığı olan takıntıları sıfıra indirip yok edecek. Artık şikâyet dinlemek yok, aptalca şeyler yapıp zaman harcamak ve polikliniklerde sürünmek yok. Burada ilim adamı var bilim adamı var. Ben boşuna mı o ekibi topladım ve o kadar parayı boşuna mı harcadım? Her şey sizlerin huzuru ve rahatlığı için canlarım…
İcatlar mucitleriyle hayat bulur. Ben de sizlere hayat verecek formülleri sentezliyor, dertlerinizi ortadan kaldırmak için uygun adım marş diyorum. Az sonra parka gidip bana saf saf bakan salaklara nasihatler vereceğim. Benim gibi on adam olsa şu ülkede sorun kalmaz…
Sofra hazır tıkındıktan sonra bu bilgisayarı kapatacağım. Beni sorgulamak senin haddine değil, aklın almaz küçük beyinli insan! Sen de boş durma kalk! Evini, odanı temizle, elektrik süpürgesi kullanırsan seni telef ederim!