Korku Hikayelerinden; 18+ “Mezarın Çocukları” I. Bölüm
Korku hikayesi oku; Ölüm anında her şey açıklığa kavuşur derler. Saklanmış bütün sırlar ve akılda yer etmiş gizemler tasviri olmayan varlıklar tarafından insanın yüzüne vurulur. Peki bu düşünce binlerce yıl mezarda hapis olmuş bir beden tarafından ne kadar doğru olabilir. Onun için ölmek zor bir şey değildi ölmekten asla korkmazdı. Onun korktuğu şey öldükten sonra sıradan bir insan gibi gömülüp unutulmaktı. İnsanların gözlerine ve fikirlerine korku salan muhteşem bir yaratıktı, o mezardı yardımcıları ise tüm zaman boyunca gölgesi olacak çocukları.
1. Bölüm
Saat 02:45 Aydın Germencik Magnesia Antik Kenti Giriş Bölümü
Gecenin karanlığında düzinelerce ceset, mezar ve tarihi eser arasında durmak güvenlik görevlisini oldukça fazla geriyordu. Bu seferki nöbetini yalnız geçirmek zorundaydı. İş arkadaşı rahatsızlandığı için izin almak zorunda kalmıştı. Maddi durumu pek iyi olmayan Hakan, bir yandan rutin devriyesini atıyor, bir yandan geçen gün konuştuğu mezar hırsızlığı ve tarihi eser kaçakçılığı yapan insanlarla anlaşarak doğru bir iş yapıp yapmadığını kendi içinde tartışıyordu. Ama işten kazanacağı para onun tüm sıkıntılarına derman olacak kadar büyük bir servetti. En azından ona bu şekilde söylemişlerdi, onun için paranın hayalini kurmak bile güzeldi. Giriş bölümüne geldiğinde kapının önünde duran kamyoneti gördü, derinden bir nefes alıp garaj kapısını açtı. Kamyonetin kasası kazı malzemeleri metal arama araçları, kesici ve delici aletler ile doluydu. Hakan kirli sakallı bir adamın arabadan indiğini gördü bu kişi Hüseyin’di. Hakana doğru gelirken birden kamyonete doğru döndü ” Çok para kazanacağız beyler. Malzemeleri indirin, adamımız bu” dedi. Görevli ile beraber kulübeye doğru ilerledi. Hakan antik kentin planını Hüseyin’e uzattı. “En değerli malzemeleri mezarlık kısmında bulabiliriz buraları çok gezdim açılmamış bir sürü mezar var. Anlaşmamıza uymayıp geç geldiğiniz için elimizi çabuk tutalım” dedi. Sözü Hüseyin’e bıraktı. Hüseyin gülerek”Birde bana hırsız derler, seni hiç tanımamışlar anlaşılan. Tamam ortak dediğin gibi olsun umarım haklısındır.” dedikten sonra arkadaşlarının yanına döndü. Ellerinde malzemeler sırtlarında çantalarla yürümeye devam ettiler. Mezarlığa geldiklerinde Caner mutlu bir yüz ifadesiyle ” Burada hepimizi zengin edecek malzeme var ortak.” dedi ve Şahin’e sarıldı. Caner elindeki dedektörü çalıştırdı ve mezarlığın iç kısımlarına doğru ilerledi. Geri kalan üç kişide mezarlığın içine doğru ilerlemeye ve ayrılmaya başladı. Bir sürü açık mezar vardı. Mezarlığın merkez noktası denilebilecek yerde ise diğerlerinden çok daha ihişamlı bir lahit bulunuyordu. Caner gördüğünde çok şaşırdı on beş yıla yakındır mezar hırsızlığı yapıyordu ancak bu lahit daha önce gördüğü hiç bir Lahite benzemiyordu. Lahit kuru kafa motifleri ile süslenmişti. Çevresini saran çürümeye yüz tutmuş zincirlere gözden kaçmıyordu. Ortaklarına haber vermeden önce Lahitin işe yaramaz olup olmadığına bakacaktı. Dedektörü mezara doğru tutuğun da makinede hiç görmediği kadar ışığın yanıp söndüğünü görünce şaşkına döndü. Sırtındaki çantayı indirip içinden demir kesme makasını çıkardı, çürümeye yüz tutmuş zincirleri hiç zorlanmadan kesti ve sinyali karıştıramayacak kadar uzağa fırlattı. Tekrar doğrulttu ve “Evet” diye bağırdı.
Caner’in sesini duyan ortakları yanına koştular.. Caner heyecanlı bir sesle ” Senin çulsuz işe yaradı ha ortak alet patlayacak neredeyse.”dedi. Kapağa doğru yaklaştı ve açmaya çalıştı ancak kapak çok ağırdı, diğer ortakları da yardıma geldi. Kapağı kaldıramadılar delici aletleri çıkarıp, alt kısımdan kırıp kapağı parçaladılar. Lahitin içinde üstünde hiç bir değerli nesne olmayan ceset yatıyordu. Kapağında ise eski, ölü bir dille yazılmış olduğu anlaşılan altın bir kitap vardı. Ancak işler hiç de istedikleri gibi gitmedi. Kitapla ilgilenmeyi bırakıp lahitin içine baktılar. Lahitte ölü bir bedenin yatmasını beklerken karşılarında nefes alan, kırmızı gözleri fal taşı gibi açılmış bedeni görünce korkudan ne yapacaklarını şaşırıp bölgeden kaçmaya çalıştılar. Yaratık doğruldu ve şimşek gibi bir hızla Caner’i yakalayıp uzun ve sivri dişlerini boynuna geçirdi. Ortaklarına yardım ister bir şekilde baktı ancak onlar bunu sadece kaçmak için bir fırsat olarak gördüler. Mezarlığın çıkışına geldiklerinde gölgelerde saklanan yaratığı görmeleri için artık çok geçti. Heykellerden birinden aldığı kılıçla Şahin’i ikiye böldü. Şahin’den akan kanın kokusunu içine çekerek Hüseyin ve Cemal’e doğru yaklaştı. Tam o sırada yaratık sırtında bir acı hissetti ve sendelemeye başladı. Gelen görevli Hakan’dı. Şahin’i ikiye böldüğünü görünce silahını doğrultup ateşlemişti. Ortaklarının yanına doğru koşar adımlarla ilerledi. O sırada yaratıktan hırıltılı bir sesle ” Boşuna uğraşıyorsun insan, ben ölmem.” sesleri yükseldi. O sırada gündüz olmuş sabah nöbetçileri gelmişti. İç kısımlardan gelen bağırtı seslerini duyduklarında silahlarını çekip ilerlediler. Yerde yatan parçalanmış cesetleri gördüklerinde yıkıldılar. Kadın güvenlik görevlisi dayanamamış bayılmış, bir kişide kusmaya başlamıştı. İçlerinden en soğuk kanlı olan görevli hemen polisi ve jandarmayı aramış arkadaşlarını sakinleştirmek için dışarı çıkarmıştı. Ölenlerden biride mesai arkadaşları Hakan Örtürk’tü.
(Sevgili okuyucularım, bu yazdıklarım sadece giriş ve birinci bölümden oluşmakta eğer beğenirseniz devamı da paylaşılacaktır.)
Muhammet Cantürk
Korku Hikayeleri, Dehşet Hikayeleri
Mezarın Çocukları Bölümlerin Linkleri
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ