Düşündüren Hikayeler; “İz Bırakmış Sorular 2. Bölüm”
Düşündüren Hikayeler; Garson “yine bekleriz” dedi genç adama. Yüzünde patronun emriyle çizilmiş bir gülümsemeyle… “Bir insanı beklemenin ne kadar zor bir şey olduğundan haberi yok bu garsonun” diye düşündü genç adam. Beklediği o kişi geldi aklına. Ve yüzlerce sigara süren bekleyişini düşündü. Her şeyi bekleyebilirsin dedi içinden. Güneşin doğmasını, sıkıcı bir dersin veya mesainin bitmesini, ilkbaharın gelmesini, otobüsün perona yanaşmasını veya ölümü… hepsini yeterince beklersen olur. Ama bir insanı beklemek en zoru. “Bir insanın gelmesine kalmış ümitleriniz varsa, o insanın gelmeyeceğini kabullendiğinizde akacak gözyaşlarınız da var demektir” dedi içinden. Birini bekleyerek yaşayabileceğini sanıyor insanlar, oysa bekleyişlerin sonu, yaşanmamış zamanların israfıdır diye düşündü.
Arkadaşı “biraz dinlenmelisin” dedi genç adama. Yorgunluktan kötü hissediyorsun diye uyardı O’nu. Yorgun olan ben değilim bir türlü itiraf etmediğim cevaplarım diye düşündü içinden. “Evet cevaplarım yorgun” dedi. Beynine üşüşen sorulardan kaçarken yorgun düşmüştü cevapları. Öyle sorular vardi ki içinde genç adamın. Bir kere cevap verse, bir daha hayal kuramazdı artık. Cevaplar gerçekleri fısıldayacaktı çünkü. Arkadaşından ayrılır ayrılmaz dinlenmeye değil, uzun bir yürüyüşe çıktı genç adam. Bedenin yorulmasını kötü bir şey sanıyor arkadaşım ama asıl kötü olan, cevabını vermek istemediğin sorularla dolu bir beynin yorgunluğu diye düşündü.
Doktor “sigarayı bırak” dedi genç adama. ölmek üzeresin diye uyardı onu. genç adam sigaranın sadece bir sonuç olduğunu biliyordu. Doktorun sigara sandığı şey aslında, kırık ve yarım aşkların nikotini, konuşan ama hissetmeyen dostların karbondioksidi, bakmayı ve konuşmayı yasaklayan sınav salonlarında geçen saatlerinin filtresi, kavuşma günü yaklaştıkça dakikadan uzun sürmeye başlamış saniyelerin katranıydı. Sigara tütününü suçlamak sığ bir düşünceydi. Doktor neden sonuç ilişkisinden anlamıyordu pek. Genç adam dışarı çıkar çıkmaz bir sigara daha yaktı. “Ölmeyi kötü bir şey sanıyorlar, asıl kötü olan bir yudum dertten, bir nefes sigaradan içmek” diye düşündü.
Geç tanıdığı aşkı, “elvada” demişti genç adama. Artık ben yokum hayatında diye biraz kızarak, biraz üzülerek çıkıp gitmişti. En başından biliyordu genç adam, “gitmek” geç tanıdığı aşkının sandığından daha zor bir şeydi. Hayalleri, duyguları ve eksik parçaları birinde, bırakıp öylece gidemezsiniz. Genç adam, “benden gittiğini sanıyor ama hala benimle” diye düşündü. bir sigara daha yaktı. Sigaramın dumanında bile varsın, ne gitmesi diyerek gülümsedi. Ben bıraktığın yerdeyim, sen de bendesin hala dedi. Kırılan kalbinizin parçalarını, sevdiğinizin ellerine tutuşturmadıysanız gitmeler sadece uzun bir suskunluktur.
Genç adam evine gitti. Yalnızlığı istiyordu. İstediğin zaman yalnız kalabilmek ne güzel dedi kendi kendine. Evinde çok az kullandığı koltuğun, en az yıpranmış köşesine oturdu. Sadece yalnızken sorulacak soruları sordu kendine. Acımasız sorulardı hepsi. Elbette asla cevap vermedi o sorulara. Öylece bıraktı aklında. Bir şeyler yazmak istedi. O gününü yazdı uzun uzun. Ve her şeyi yazdığı kelimelere itiraf etti.
Sizden Gelenler – Sinan
Hikayenin Linkleri
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ
- Bölüm İçin TIKLAYINIZ