Sitemizin değerli yazarlarından Sayın Mesut Akdağ’ın yeni hikayesi “Çekmek” bizlere yol gösteren, düşündüren hatta ders veren, gerçekçi bir hikayedir.
Çekmek
Körfezin gün batımı meltem serinliğinde dalgaların dövdüğü sahildeki kayalara oturmuş ufku seyre koyulmuş. Gözünü batmakta olan altın sarısına çalan güneşe dikmiş, öylece kalakalmış. Öyle dalmış ki heykeli andıran silueti ile geçmişin acılarından ıstırabını mı yoksa gün batımının şahesere dönüşmesinin huzurunu mu yaşıyor belirsizliği yüzüne yansımış vaziyette bakışları ufka sabitlenmiş.
Etrafında erkekli, kadınlı, çocuklu kalabalık deryasında sanki ıssız bir adaymış misali yapayalnızdı. Hayalleriyle, yaşadıklarıyla, yaşayacaklarıyla, düşünceleriyle ve bedeniyle yapayalnızdı o denizi andıran insan coşkusu içerisinde. Deniz suyla kalabalık, sahil de insanla kalabalık. İşte o iki kalabalığın ortasında kalmış ıssız bir ada gibi hissediyordu kendini. İçindeki bütün his ve duyguları yok olmuş bir et ve kemik yığını bir beden. Issız ada da içinde hiçbir canlının yaşamadığı bir yer. Bu sebeple içinde bir canlılık emaresi görmediği için kendini ıssız bir ada olarak görüyordu.
İnsan ve denizin coşkulu ses dalgalarını umursamıyor hatta duymuyor bile. Meltemin serinleten esintisine rağmen bağrı yanık, yüreği alev alev, patlamaya hazır bir yanar dağı andırır vaziyetiyle heybetli bir görüntüsü vardı.
İnsanlar, sahilin serinliğini ve gün batımının muhteşem manzarasının tadını çıkartıyorlar. Eş-dost ve çocuklarıyla tüm dertlerini bir kenara bırakmışlar birbirlerine neşe saçıyorlar. Kah gün batımının manzarasını ölümsüzleştirmek için poz veriyorlar, kah meltemin esintisini içlerine çekerek serinlemenin zevkini doyasıya yaşıyorlar. Herkes halinden memnun görünüyor. Ya bir aile ya da bir arkadaş topluluğu hiç kimse yalnız değil bir bizimkisi yalnız, onun deyimiyle ıssız ada.
O koca şehirde, bu büyük körfezin uzun sahilinde, iş yerinde, caddelerde yani nereye giderse gitsin hep yalnızdı. Ne bir dertleşecek dostu ne de hayatını paylaşacağı bir ailesi vardı. Ailesinden ayrı olarak geldiği bu büyük şehirde gurbetin acısını ta derinlerinde hissediyor ve dayanılmaz yalnızlık sızılarını metanetle çekiyordu. Evet bu gurbetin çilesini çekiyordu. Daha iyi bir hayat, daha iyi bir gelecek için.
Etrafında sevinç içinde olan bu insanlar da bir şeyler çekiyor fakat dostlarıyla, eşleriyle ve çocuklarıyla beraber olmaları bir nebze o çektikleri kederleri ve kaderlerinin cilvelerini bir nebze unutuyorlar. Şu an gülüyorlar, eğleniyorlar fakat birçoğunun içi ağlıyor.
Bu dünyada çekmeyen kimse yoktur. Kimi dünyanın yükünü çeker, kimi ailesinin yükünü çeker, kimi dert-i maişetin sorumluluğunu omuzlarında çeker, kimi iş yerinin yükünü çeker, kimi bir sürü insanı peşine takmış çeker, kimi tesbih çeker, kimi La havle çeker, kimi toz çeker, kimi kederinden çeker, kimi akılsızlığından ayaklarını çeker, kimi nankör evladından, eşinden çeker, kimi kafayı çeker, kimi kumar masalarında talihini çeker, kimi geçmişe koca bir hiç çeker, kimi patronundan çeker, kimi karısından kimi kocasından çeker. Çeker de çekerler.
Yani çekmekten kaçış yoktur sizin anlayacağınız. Sahilin gün batımındaki huzurunu ta yüreğinizde de hissetseniz, dünyanın cennet köşelerinde de yaşasanız elbet bir çektiğiniz dert, tasa vardır.
Artık gün batmış. Güneş batmış. Ufuk kızıllığa bürünmüş, ortalık kararmaya yüz tutmuş. Karanlık gecelerle birlikte hüzünler kızıllığa bürünmüş ufuk gibi kalp de kederin alevleriyle kızıllığa bürünür. Gece hüzünleri daha da arttırır. Fakat bizimkisi gün batımıyla birlikte hüznüne hüzün katması gerekirken tam tersine üzerindeki tüm ıstırap bulutlarını dağıtmış, kederden, sıkıntıdan sıyrılmış.
Kalabalık insan topluluğunun neşesi ve enerjisi ona da yansımış ki dalgaların kayaları dövdüğü gibi insanların neşe kahkahaları da onun hüzünlü kalbini döve döve sıkıntılarını bir bir yok etti.
O sahildeki kayalarla bütünleşmiş ıssız ada gibi gördüğü bedenine yani kendisine can geldi. O canla içinde umut ve ışık belirdi. Artık ufku umutsuz seyretmeye gerek yoktu. Önünden nehirlerden suyun aktığı gibi tüm dertler bir bir aktı. Sonra kalktı. Karanlık caddede kalabalıkların arasında kayboldu gitti.
Mesut AKDAĞ