Bir Kıvılcım Bir Sivilce

Hikaye

Bir Kıvılcım Bir Sivilce

Hani kışın soğuğunda, şiddetli yağmurlarında, dondurucu havalarında dışarı çıkamayan çocukları bir hüzün kaplar. Dışarıda oynayamamanın, parklara gidememenin sıkıntısı minicik yüreklerini kaplar. Fakat bir sabah kalktıklarında her yeri bembeyaz bir örtü ile kaplamış karı gördüklerinde belki büyükler karın yağmasına biraz üzülecekler, bu da nereden çıktı diyecekler, gazetelerde beyaz kâbus manşetleri atılacak ama çocuklarda büyük bir sevinç, bu sevinçle mini mini kalpleri o kadar büyüyecek ki bedenlerine sığamayacak hale gelecek. Böyle sevinç ve coşku heyecanıyla kendilerini bir an önce dışarı atıp karların üzerinde koşturmak, kendilerini karların üzerine bırakmak ve doyasıya oynamak isteyecekler.

Evlerin içine hapsolmuş sıkıntı ve dertten patlayacak olan o çocuklar bir kar yağmasının kıvılcımıyla kalpleri büyük bir neşeyle sevinç yangınına dönüşür. Bütün çocuklar dışarı çıkıp hep beraber güle oynaya karın tadını çıkartırlar. Kar soğuktur. İnsanı dondurur ama çocuklar mutluluktan, heyecandan karın dondurucu soğuğunu hissetmezler. Kar sevinciyle dolan kalpleri ısınır ve coşkuyla kartopu oynarlar, kardan adam yaparlar ve sair…

Yaşadığımız asırda Müslümanlar aynı soğuktan evlerine hapsolmuş çocuklar gibi kalplerine hapsolmuşlar. Günümüz Müslümanları kendi kabuğuna çekilmiş. Her yerde zulüm, her yerde bir acziyet, her yerde bir baskı görmenin ezikliği altında ezilen Müslümanlar bu duruma hiçbir şey yapamamanın burukluğuyla ve acizliğiyle büyük bir üzüntü ve kahır içinde yaşamaktadır. Hatta kimileri insanlık ve Müslümanlık gururu ve onuru ayaklar altına alınmasının hıncıyla içten içe büyük bir öfke içinde yaşamaktadır.

Ta ki cumartesi sabahı bizleri büyük bir heyecan dalgalarına atacak, bizi bir araya getirecek, bize birlik, dirlik getirecek bir haberle uyanışımıza kadar tüm Müslümanlar bu haldeydik. Hani atalarımız “Zengine bir kıvılcım güzele bir sivilce yeter.” demiş ya, yıllardır bütün dünyanın gözü önünde hatta bütün Müslümanların duyarsızlığı ve kalplerinin korkaklığa ve çaresizliğe hapsolmasından cesaret alan İsrail Filistin halkına yılarca zulüm yapmaktadır. Yıllarca bu zulümle baskı altında yaşayan Filistin halkı yeter deyip dünyanın tümüne zulüm götüren ve kendilerini dünyanın efendisi olarak gören İsrail’e karşı Hamas’ın önderliğinde bütün Filistin halkının “Aksa Tufanı” harekatıyla saldırması tüm Müslümanlarda bir heyecan, sevinç, umut, kendine güven, zafer inancı meydana getirdi.

Bu saldırı yenilmez denilen, dünyanın en büyük gücü denilen İsrail’in yıkılmasına bir kıvılcım olabilir.

“Gevşemeyin, hüzünlenmeyin. Eğer (gerçekten) iman etmiş kimseler iseniz üstün olan sizlersiniz.” (Âl-i İmrân 3/139) ayetinde olduğu gibi eğer biz inancımızın o gücüne büyük bir güvenle inandığımız zaman işte o zaman dünyadaki bütün güçler bir araya gelse de ne kadar zayıf olursak olalım ne kadar bastırılmış olursak olalım ne kadar imkansızlıklar içinde olursak olalım Hz. Davut misali bir sapan taşı atarak ya da sadece göğsümüzü siper edip dur dersek elbet büyük armada olan dünyanın süper gücü olarak gösterilen orduları İsrail’i yok ederiz.

“Eğer Allah sana herhangi bir zarar verecek olursa, bil ki onu, O’ndan başka giderebilecek yoktur. Eğer sana bir hayır dilerse, O’nun lütfunu engelleyebilecek de yoktur. O, bunu kullarından dilediğine eriştirir. O, çok bağışlayıcıdır, çok merhamet edicidir.” (Yunus 10/107) bu ayetin ışığında Allah’ın bizim için hayır murat ederek İsrail’e karşı kesin bir zafer kazanmamız için önce sağlam bir niyete sahip olmamız gerekir. Sonrasında ise Kudüs diye bir dert edinmeliyiz. O zaman Allah’ın bizim için zafer inayeti üzerimize olacak. Böylelikle zaferin unsurları olan birlik dirlik ve beraberlik kendiliğinden gelecektir.

Evet, bu Aksa Tufanı Harekâtı bir kıvılcım olsun. Kudüs’ü kurtarmanın gayretiyle ve Selahattin Eyyubi gibi Kudüs aşkıyla yanalım. Kudüs aşkının kalbimizde tutuşması için bu saldırı kıvılcımımız olsun. Elimizden geldiğince Filistin’e yardıma koşalım. Yapabildiğimiz kadar Filistin’e dua edelim. Tüm samimiyetimizle, gayretimizle, varımızla yoğumuzla top yekûn Filistin’e maddi manevi yardımı gönderelim. Ve muttakiler Müslümanlar galip olacaktır ayetinin tecellisini bekleyelim.“O hâlde sabret. Çünkü (iyi) sonuç, Allah’a karşı gelmekten sakınanların olacaktır.” (Hud 11/49) ayetinin tecellisini bekleyelim.

 Mesut AKDAĞ

hikaye, öykü, hikaye oku, hikaye yaz, seçme hikayeler, ibretlik hikayeler, Mesut Akdağ hikayeleri, dini hikayeler, Filistin, İsrail, Kudüs, savaş, 

Exit mobile version