Hikaye Oku; “Adeon”
Yıl 2034
– “Adna! Eğer kalkmazsan okula yürüyerek gitmek zorunda kalacaksın!”
– “Yine seni beklediğim için geç kalmak istemiyorum budala!”
– “Hey, Misa… Seni daha önce uyardım.”
Annesi ve ablasının bağırışlarını duymazdan gelmeye çalışıp yüzünü yastıkların altına gömen Adna ablası onu bacağından çekip yere düşürünce sonunda kalktı. Yüzüne dökülen saçlarını geriye attı ve güçlükle ayağa kalktı. Her gün aynı curcuna yaşanıyordu ve Adna inadına her gün devam ediyordu. Okula gitmek istemiyordu. Daha doğrusu “o” okula gitmek istemiyordu. Son 3 yıldır sırf Misa derslerinde başarılı olduğu ve o okulu sevdiği için oraya devam ediyordu. 3 yılda tek bir arkadaş edinememişti. Misa gibi derslerinde de üst düzey bir başarı sergilemediği için öğretmenlerin de gözdesi sayılmazdı. Ailesine bu konuyu ne zaman açsa biraz daha sabretmesini, Misa’nın bu sene mezun olacağını söylüyorlardı. Ayrıca arkadaş edinememesinin de herkese nefretle baktığı için olduğunu söylüyorlardı. Onlara göre Adna yaşında bir çocuğun arkadaş edinmesi çok kolaydı. Masasının üstünde asılı duran takvime bakıp iç geçirdi ve yataktan destek alarak ayağa kalktı. Aynanın karşısına geçip koyu kahverengi saçlarını tararken düşündü. “İki ay daha… Yalnızca iki ay…” Okul üniformalarını üstüne geçirip çantasını sırtına aldıktan sonra içerideki koşuşturmaya daldı. Kahvaltı yapmaya vakit kalmamıştı. Misa, Adna’nın geldiğini görünce son lokmalarını da yutup ayağa fırladı ve Adna’yı kolundan tutup kapıya koştu. Anneleri arkalarından seslendi:
– “İyi dersler, sizi seviyorum!”
– “Biz de seni!”
Dışarı çıktıklarında karşılaştıkları manzara şaşırtıcıydı. Oldukça işlek bir caddede oturmalarına rağmen etrafta tek bir insan bile yoktu. Yollar bomboştu. Misa erken çıktıklarını düşünerek saatine baktı, erken çıkmamışlardı hatta geç bile kalmışlardı. Adna’ya döndü:
– “Bugün özel bir gün falan mı? Neden etrafta kimse yok?”
Adna umursamazca omuzlarını silkti. Sadece bugünün sona ermesini istiyordu.
– “Sanmıyorum.”
Kardeşinin isteksizliğine duyarsız kalan Misa Adna’nın elini sıktı ve adımlarını hızlandırdı.
– “Her neyse… Zaten yine senin yüzünden geç kaldık. Belli ki otobüs gelmeyecek. Yine yürümek zorundayız. Artık bahanelerim tükendi. Bu kadar çalışmama rağmen devamsızlıktan dolayı başım belaya girerse sonunu düşünemiyorum.”
Gözlerini kısıp sinirle Adna’ya baktı. Onda pişmanlıktan zerre iz yoktu, bu durum Misa’nın canını iyice sıktı. Okula varana kadar ikisi de hiç konuşmadı. Sonunda büyük demir kapıdan girdiklerinde okulun da bomboş olduğunu gördüler. Kapıda güvenlik yoktu. Dışarıda onlar gibi geç kalmış ve koşarak derse yetişmeye çalışan kimseyi de görmemişlerdi. Misa şaşkınlık ve korkuyla konuştu.
– “Nasıl yani, o kadar mı geç kaldık? Ders henüz başlamış olamaz.”
Olan bitene umursamaz kalmaya çalışsa bile bu anlamsız durum Adna’yı bile endişelendirmişti. Hala sımsıkı bir şekilde elini tutan ablasının koşar adımlarını takip etti. Okulun kapısına geldiklerinde Misa hala kilitli olduğunu gördü.
– “Okulun tatil edilmiş olup bizim bunu duymamış olma ihtimalimiz var mı?”
– “Hayır, tatil olsaydı bunu en iyi bilen ben olurdum.”
Şaşkın gözlerle etrafa bakan iki kardeş nefeslerini topladılar ve yavaş yavaş banklara doğru yürüdüler. Her geçen saniye hissettikleri şaşkınlık yerini korkuya bırakıyordu. Banka oturduklarında Misa, Adna’nın elini bıraktı ve çantasından not defterini çıkardı. Okulun tatil olmuş olma ihtimalini tekrar gözden geçirmek istiyordu. Sarı sayfaların her birini tek tek inceledi ve üstü çizilmemiş bir not aradı. Hiçbir şey yoktu. Umutsuzca not defterini çantasına koydu ve Adna’ya baktı. Neler olduğunu anlamaya çalışıyor gibi görünüyordu. Misa bacaklarının titremeye başladığını fark etti. Korktuğunu belli edemezdi. Eğer o bile böyle korkuyorsa kim bilir Adna nasıl hissediyordu. Hiçbir zaman kardeşinin hislerini anlamakta iyi olmamıştı. Birbirlerinden çok farklılardı. Küçüklüklerinden beri hiçbir zaman her şeyi paylaşan, birlikte oyunlar oynayan abla kardeş olamamışlardı. Belki aralarındaki yaş farkı da bunun sebeplerinden biri olabilirdi. Sonuçta Misa 15, Adna ise henüz 10 yaşındaydı. Hep farklı arkadaşları olmuştu, farklı oyunlardan keyif almışlardı. Aslına bakarsan, hiç birlikte oyun oynamış da sayılmazlardı. Misa, yüzünü ellerinin arasına almış kara kara düşünen kardeşine bakarken bunları neden şimdi düşündüğüne anlam veremedi. Gözlerini ovuşturup etrafına bakındı.
– “Bu durum hiç normal görünmüyor. Sanırım eve gidip anne ve babamızın eve gelmesini beklemekten başka çaremiz yok.”
Ona hak verircesine başını sallayan Adna ablasının ardından ayağa kalktı. Ne yaptığının çok da farkında olmadan Misa’nın elini tuttu. Misa yavaşça başını eline çevirdi. Kardeşinin minik elinin onunkini sıkıca tuttuğunu görünce yüzünde belli belirsiz bir gülümseme oluştu. İlk defa kardeşinin ona ihtiyaç duyduğunu hissediyordu. Bundan garip bir mutluluk duymuştu. Onun yanında olduğu için kendini güçlü hissetti. Bu ona yabancı bir duyguydu. Çoğu konuda Adna’dan başarılı da olsa onun her zaman daha cesur olduğunu düşünmüştü. Kendisinden 5 yaş küçük olmasına rağmen hiçbir konuda ondan yardım istediğini hatırlamıyordu. Aklından bu düşünceler geçerken farkında olmadan Adna’nın elini sıktı ve neredeyse fısıltıyla konuştu.
– “Her şey yolunda… Eminim.”
Zeynep Doğa Ünelli