“ACI” HİKAYESİ 1. BÖLÜM

“Acı” Hikayesi 1. Bölüm

“Acı” hikayesi, çok güzel ağlatan bir aşk hikayesidir.  Okumadan geçmeyiniz.

Geldi, gördüm, sustum. Dudaklarımdan çıkacak kelimelerin yanlış olmasından korktum. Geldiği anda sanki 10.9 şiddetindeki depremle sarsılan dayanıksız gecekondular gibiydim. Dayanıksız ama içi sevgi dolu. Gördüğümde gözlerimin yuvalarından fırlayıp, onu biraz daha yakından görmek uğruna uçtuğunu hayal ettim. El ve ayak parmaklarımın uyuştuğunu hissettim. Bağırmak istedim; seni seviyorum. İçime bağırdım, feryatlarım kalbimin nehirlerine kayıkla binip geldiler. Sustum. Sustuğum anda öldüm, öldüğümde onu gördüm. Etrafa ışık saçan yıldız kadar parlaktı. Boynunu koklayabilmek için tüm ömrümü feda edebilirdim. Karşılıklı ömür boyu susabilirdik ya da. Fena fikir değildi. Ya da o anlatırdı ben dinlerdim. Sabahlara kadar, iki ayrı sandalyede ortadaki masaya aldırmadan dinlerdim onu. Zamanın bir önemi kalmazdı. Saatlerin, akreple yelkovanın kaç kere üst üste geldiğinin. Gündüz veya gece olmasının hiçbir önemi olmazdı. Tek bir noktaya takılı kalmış bakışlarımı, çalan telefonuyla geri çektim. Dedikoducu teyze kılığına bürünüp kiminle konuştuğunu anlamaya çalışıyordum. Masada ki altı kişiden çift olmayan yalnız ikimizdik. Belki de şimdilik.

‘’Alo’’

Sonra sustu. İki dakika kadar konuşan kişiyi dinledi.

‘’Tamam, hemen geliyorum.’’

Ağlamaya başlamıştı. O anda telefondaki kişinin gidip gırtlağını kesmek istedim. Ne olmuştu şimdi. Ne demişlerdi benim yarenime. Kim ağlatmıştı lan onu. Kim? Bu güzel gözlerden yaş akıtmaya utanmıyor muydu? Yoksa sevgilisi mi vardı? Ondan mı ayrılmıştı? Bilmiyordum. Geldiğinden beri selfie çekilmekten başka bir işe yaramayan aptal kız konuştu;

‘’Canım, iyimisin? Ne oldu? ‘’

Hıçkırıkları cümle kurmasına engel oluyor, burger king’te çalışan kasiyer dahil tüm meraklı gözler bizim masamızda toplanıyordu.

‘’Annem’’ diyebildi. Sonra, ‘’Babam’’ dedi.

‘’Evet, annenle babana mı bir şey olmuş canım?’’

Tekrar hıçkırmaya, hıçkırıkları inlemelere dönüştü. Yutkunmakta güçlük çekiyordum. Babamın ‘’Allah’ ın emri peygamberin…’’ diye kız isteceği kayınbabam, yıllardır süren anne hasretimi dindirecek kayınvalidem mi ölmüştü yani. Başlayamadan kaybetmek. Oysa bayramlarda gidip ellerini öpecek, annemin yaptığı tatlıdan yiyecek, orta şekerli kahvelerimizi içip, Beşiktaş’ın şampiyon olup olamayacağını konuşacaktık daha. Olmadı. Kısmet olmadı…

İçime dolan hüzün beni ele geçiriyordu. Hiç tanışmadığım adını dahi bilmediğim aşkımın, hiç tanışmadığım adını dahi bilmediğim anne ve babası için ağlamaya başladım. Kankalarım şaşırdılar. Arkadaşlık kurumunun saygıdeğer üyeleri omzuma dokunarak beni teselli etmeye çalıştılar. Fakat ben susmak istemiyordum. Onun yerine ağlamak, göz pınarları kurumasın diye kendiminkileri kurutmak, belki de anne ve babası yerine ölmek. Evet, en azından beni tanımıyordu ve onların yerine ben ölürsem üzülmezdi. Onun, ölümleri olmak istedim. Üzülmesin, ağlamasın, gülsün diye. Yanında dahi olmaya fırsatım olmadan, ölmek istiyordum. İdama mahkum edilen adamın garip hüznü doldu içime. Beklemek. Ölmeyi beklemek. Sonra duruldum, kendi içimde ayağa kalktım ve yemin ettim. O bi’daha asla ağlamayacaktı. İzin vermeyecektim. Kendime verdiğim sözü zihin tahtama yazarken arabalara bindik. Hastanenin yolunu tuttuk…

Hikayenin Yazarı: Şahan BİLGİN

Hikayenin 1. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 2. Bölümünü Okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 3. Bölümünü okumak İçin TIKLAYINIZ

Hikayenin 4. Bölümünü okumak İçin TIKLAYINIZ

Exit mobile version